Kavurucu sıcaklar altında eriyoruz…
“Bu yıl yaz gelmeyecek, ma nerde kaldı bu yaz?” diyenler şimdi ne hissediyor bilemiyorum ama cayır cayır yandığımızı biliyorum…
Geçenlerde, sıcakların ve dayanılmaz nemin bastırdığı ilk günlerde aklıma şu geldi;
Doğa evrenin en büyük gücüdür.
O yüzdendir ki onu “doğa ana” diye nitelendiririz.
O’na karşı koymak, onun gidişatını değiştirmek kimsenin elinde değildir…
Kimsenin gücü ne buna yeter ne de böyle bir cürreti gösterebilir.
Ha keza bizim KKTC’de herşeyin üstünde bir güce olmayan devletin sahip olduğu düşünülür ama buna da doğa cevabını geçtiğimiz senelerde yaşanan sel felaketleri ile verdi.
Uzun lafın kısası şu ki; bizim, gerek Kıbrıslıtürkler olarak gerekse Kıbrıslırumlar olarak yani Kıbrıslılar olarak yaşadığımız coğrafyaya, köklerimizi saldığımız doğamıza yapabılabilecek en büyük ihanetleri gerçekleştirdik.
Siyasal anlamda bir adayı orta yerinden ikiye ayırıp, ortasına dikenki teller diktiğimizi bir kenara bırakarak, ihanetin en büyüğünden değil, bana göre daha hafif olanlarından bahsedeceğim.
Düşünün ki, öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, bir yanınız deniz. öbür yanınız dağ, beriniz dere, öteniz masmavi gökyüzü…
Fakat öyle bir ülkede yaşıyoruz ki derelerinden dağdan gelen temiz ve berrak sular akacağına, dışkılarımız akıyor.
Derelerimizin boylarını takip ederek seyahet etmeye kalkışsanız, havaya yaydıkları kokudan zehirlenmemeniz sizin şansınızdan ötürüdür.
Derelerden akan dışkılarımızın, noro sularının denizlere varması da cabası.
Dağlarımız hergün delik deşik edilmekte…
Bir zamanlar “yeşil ada” diye anılan adamız, tarihinde görmediği bir çevre kirliliği yaşamaktadır.
Ormanlarımız, ovalarımız, yollarımız zibiller ile dans etmektedir.
Bu ülkenin başkenti kötü yönetim yüzünden aylarca çöpler altında kalmıştır.
Bugün ülkemiz tüm bu sebeplerden ötürü salgın hastalık riski altındadır.
Başka bir çağa ait olan tifo, kolera gibi hastalıkların baş göstermesi an meselesi.
Ve elbette tüm bunların yanında bu ülkeyi tehdit eden en büyük tehlike UBP ve onun hükümeti.
Hal bu iken, Kıbrıslıtürkler olarak bu coğrafyaya bu kadar ihanet etmişken, doğanın bize cevap vermemesini beklemek en büyük saflık olur.
Geçen gün tüm bunları düşündükten sonra, kendi kendime, kan ve ter içinde kalarak şunu söyledim;
Bu kavurucu sıcak, bu tarif edilmez işkence müstehakımızdır…
Doğa Kıbrıslılardan öcünü alacaktır…
Yaptığımız ihanetlerin bedelini işte böyle kavurucu sıcaklar altında cayır cayır yanarak elbette ödeyeceğiz.
Bu yazı ilk kez Lefkoşalı gazetesinde yayınlandı