“Federasyon tuzağına düşmeyeceğiz”
“Federasyonun altında yatan tuzaktır. AB içinde olan, oradaki gücü kullanan çoğunluğun, daha zayıf tarafı zaman içerisinde kendisine yamalama formülüdür. Türkiye, AB’de olmadığı için Ada’dan gidecek diye düşünülmektedir. Türkiye’nin etkinliğini azaltma, burayı Rum hegemonyasına çevirme niyetidir. Buna karşı iki devletli çözümü savunuyoruz.” (Ersin TATAR)
Hani siz 50 yıldır samimiyetle ve iyi niyetle federasyon istiyordunuz da, istemeyen “Rumlar” idi…
Bu sözlerle, aslında ne KKTC olarak, ne de TC olarak, 50 yıldır federasyon diye bir derdinizin olmadığını itiraf etmiş oluyorsunuz…
Çünkü siz federasyonu hep “tuzak” olarak gördüğünüz için, hiç bir zaman savunmadınız…
Çünkü siz federasyonu hep, TC’nin 74’de ele geçirdiği ve bugüne dek inşa ettiği ekonomik, siyasal ve stratejik pozisyonundan taviz vereceği bir yapı olarak gördünüz…
Ama, halkı “biz federasyon isteriz, Rumlar istemez” diye kandırdınız hep!
Siz bu gücü, bu sahtekarca siyaset ve diplomasi yürütme gücünü, öncelikle “anavatanınız” TC’den aldınız. 74 ile birlikte (hatta daha da önceden) Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomiyi de, siyaseti de yürüten, kısacası statükoyu kuran, yürüten ve koruyanın TC olduğu artık bilinmeyen değildir herhalde…
Yeter mi TC’nin bu desteği?
Bence yetmez!
TC’nin bu politikalarına karşı ABD’nin, Birleşik Krallığın, AB’nin ve dolayısıyla da BM’nin bir şekilde, dolaylı veya dolaysız desteği olmadan 50 sene sürdürülmesi mümkün müydü?
Hayır!
Nitekim, bu destek TC’ye sürekli verilmiş, ve bugünlere kadar geldik.
Bir adım daha ileri giderek şunu da sorma ihtiyacı duyuyorum; TC’nin bu plitikaları yürütmesine Kıbrıs Cumhuriyeti (KC) yönetenlerinin bir şekilde, dolaylı veya dolaysız desteği olmadan 50 sene sürdürülmesi mümkün müydü?
Hayır!
Başlamışken, sorulara devam edelim o zaman; TC’nin bu ikiyüzlü politikalarının ardındaki gerçekleri görmek çok mu zordu? Yani, gerçek niyetinin aslında federasyon falan olmadığını, hem Kıbrıs Türk halkını, hem dünya halklarını oyalamak, aldatmak ve uygun momentte adayı kalıcı şekilde ikiye bölmek olduğunu görmek çok mu zordu?
Değilse, niye hala daha KSP dışındaki tüm partiler, özellikle de sol adına siyaset yaptığını savunan barışçı, çözümcü partiler bu koşullarda federasyon hayali kurmaya devam ediyorlar? Daha da kötüsü bu hayali halka da kurdurmaya niye devam ediyorlar?
Nasıl oluyor da bu gerçekleri göremiyorlar?
Gerçeklerin üzerini örten “incir yaprağı” görevini yerine getirmeye neden devam ediyorlar ısrarla?
Görüyorlarsa, neden hala daha “TC’siz Kıbrıs sorunu çözülemez” modundalar?
Görüyorlarsa, neden hala “TC güveneceğimiz tek liman” söylemlerine devam ediyorlar?
Görüyorlarsa, neden hala bu politikaları sürdürenlere, TC politiklarıyla aynılaşmış siyasetlere destek çıkıyorlar?
Bu sorulara sağlıklı yanıtlar verilmedikçe ve bu yanıtların gereği yerine getirilmedikçe, ne Kıbrıs sorunu çözülebilir, ne demokrasi elde edilebilir, ne de halk adına daha iyi bir gelecek yaratılabilir…
Dolayısıyla, Kıbrıs sorununu çözmek isteyenler, öncelikle TC ile kozlarını paylaşmak zorundadırlar!
Kendilerini TC’nin Kıbrıs’taki işbirlikçilerinden ayırmak zorundadırlar!
Bu gerçekleri görmemizi engelleyen “incir yapraklarını” kaldırıp fırlatmak zorundadırlar!
Gerisi halkı kandırmaktır!