Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmalarına karşı çıkışı ve ortaya koyduğu gerekçeler, milletin neredeyse; “İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesi engellenemez!” diye slogan atmasına evriliyor.
Tamam, sıradan insanların, hatta demokratların Erdoğan’nın faşist rejimine duydukları tepkiyi anlıyorum ve destekliyorum.
Peki ama, aynı Erdoğan ve cumhuriyeti de bu NATO’nun üyesi değil mi? Hem de Orta Doğu’da jandarmalığını yapan bir üyesidir.
Kıbrıs’ta Yunanistan’la koordineli yaptıkları NATO operasyonu değil miydi?
İşte bu NATO, şimdi de dünyayı mahvedecek bir dünya paylaşım savaşına hazırlık olarak, rakip gördüğü güçleri stratejik olarak abluka altına almak için genişleme politikasını devreye sokmuş durumda.
Böylesi, olası bir savaşı NATO’nun veya Rusya’nın ya da Çin’in başlattığının, kimin kazanacağının işçi ve emekçiler açısından hiçbir önemi ve haklılığı yoktur. Çünkü; işçi ve emekçilerin bu tür savaşlarda kazanacakları hiçbir şey yoktur, tersine kaybeden öncelikle onlar olacaklardır.
Bu nedenle, ilericiyim, demokratım, emperyalizme karşıyım, devrimciyim diyenlerin, bu savaş hazırlığı yapan güçler arasında ayrım yapma, ‘ehven-i şer’ aramaları doğru bir yaklaşım değildir ve emperyalistlerin savaş hazırlıklarına ve propagandalarına hizmet eder.
Ve, savaş propagandası yapmak, insanlık düşmanı suçtur!