Bütün mesele, krizin bedelini kimin ödeyeceği ile alakalıdır:
Krizin bedelini, hiçbir sorumluluğu olmayan, zaten kıt kanaat geçinen işçi ve emekçiler mi; yoksa, savunduğu ekonomik sistem nedeniyle aslında krizin esas sorumlusu, lüks içinde yaşayan sermayedarlar mı ödemeli?
İşte, son dönemlerde yaşadıklarımızın yanıtları bu soruda gizlidir.
Sistem krizde beyler…
Ve, böylesi kriz dönemlerinde takınacağınız tavır, sizin gerçekten kimden yana olduğunuzu ele verir, daha fazla gizlenemezsiniz, maskeniz düşer, gerçek yüzünüz ortaya çıkar…
Soru çok basit; krizin bedelini kim ödemeli?
Kaytarmaca, kıvırtmaca yok; işçiler, emekçiler, dar gelirliler mi; yoksa, lüks içinde yaşayan sermayedarlar ve onların savunucuları mı?
Bu soruya vereceğiniz yanıt, sizin aynı zamanda ‘servet vergisi’ konusundaki tavrınızı da belirleyecektir veya belirlemektedir.
Asgari ücret tartışmalarındaki tarafınızı da belirlemektedir; asgari ücretin açlık sınırı altında belirlenmesine karşı aldığınız pozisyonun esas amacını ele verir; gerçekten işçiden, emekçiden yanamısınız, yoksa aslında hükümet olma uğruna ‘popülizm’ mi yapıyorsunuz?
Bu soruya vereceğiniz yanıt, sizin aynı zamanda ‘özel sektör işçilerine sendikalaşma zorunluluğu’ konusunda takındığınız tavrı da belirler. İşçilerin sendikalaşmasından mı yanasınız, yoksa sermayeden yana mı? Neymiş efendim, ‘zorunluluk’ demokrasi ile bağdaşmazmış… Sizin demokrasiniz işçilerin sendikalaşmamasını mı gerektirir? Nalet olsun demokrasinize…
Bu soruya vereceğiniz yanıt, sizin aynı zamanda ‘maaş ve ücretler de dövize endekslensin’ önerisi ve mücadelesi karşısında takınacağınız tavrı da belirler; bu mücadeleyi baltalamak, gözden düşürmek için önceleri “Euro’ya geçmek mümkündür” diyerek, aslında “endekslemeye, bu uğurda mücadele etmeye gerek yok” düşüncesini neden yaymaya çalışdığınızı da izah eder…
Bu soruya vereceğiniz yanıt, sizin aslında krizin bedelinin işçi ve emekçilere ödettirilmesine karşı itirazınızın olmadığını da aşikara serer…
Hükümet ne yapacakmış, memur ve emekliden kesilecek paralarla…
Yani, kesilmesine değil, kesilince bu paraların nerede kullanılacağı ilgilendiriyor sizi…
Asgari ücreti açlık sınırının altında tutan, her sıkıştığında memurun ve emeklinin cebine el atan bir iktidar, keseceği paraları dönüp de işçi ve emekçiler için mi kullanacaktı? Bu paraları sermayedarlara meze yapacakları aşikar değil mi?
Pandemi döneminde böyle olmadı mı?
Her kriz döneminde böyle olmuyor mu?
İktidarınız döneminde de böyle olmadı mı? Memur ve emeklinin bir kısmından kesip, diğer bir kısmına vermediniz mi?
Üstelik de bunu ‘adalet’ adına yapmıştınız…
Karar verin artık demeyeceğim, siz aslında kararınızı çoktan vermişsiniz; siz sermayeden yanasınız…