Foto: Anikitos Hadjicharalambous
Kıbrıs’taki bölünmeye önemli bir delik açan, yıllarca ezberlenen “sınırlarımızı deldirmeyiz” sloganının bir sabah ansızın ortadan kalktığı, yıllarca yaşadığımız dünya ile iletişimin olmadığı “mandıra” düzeninde derin bir nefes almamızı sağlayan barikatlarda kontrollü geçişlerin başlamasının üzerinden 20 yıl geçti.
Halen dün gibi hatırlıyorum.
O sabah gözümü Aşağı Maraş’ta açmıştım. Maraş’ın o sessiz ve huzurlu sabahlarının aksine dışarda heyecanla sesler yükseliyordu.
Ganimet evimizin balkonuna çıktığımda anlayacaktım olan biteni.
Bir de hiç unutmayacağım başka bir detay, Baf’a 28 yıl sonra ilk kez otobüslerle gidişimizdi.
Her şey “gavur daşının” karşıda belirmesiyle başlamıştı.
Feryat figan ağlayanlar, evini tanıyamayanlar, kucaklaşan insanlar, onca yılın hasretinden durmayan gözyaşları.
Elbette “sınırın” delinmesi, barikatlarda kontrollü geçişlerin başlaması bir kere daha hiçbir şeyi eskisi gibi yapmadı. Hayatlarımız değişti. Bireysel özgürlüğe kavuştuk.
Fakat maalesef 20 yılın ardından bügün her anlamda birleşmiş olmamız gerekirken, tarihte hiç olmadığı kadar kalıcı bölünmeyle, taksimle karşı karşıyayız.
Bunun vebalini taşıyanlar, kuzeydekiler ve güneydekiler halen bunun hesabını vermediler.
Böylesine tarihi bir olayı görmezden geldiler, parçası oldukları statükoları 20 yılda daha da betonlaştırdılar.
Üstelik “Kıbrıs’ta barış engellenemez” sloganın arkasına saklanarak bunu yaptılar.
20 yılın ardından halen bölünmüş bir ülkede yaşamamıza sebep olanları hiçbir zaman unutmayacağız.
Ve her şeye rağmen “sınırları” delmeye, barikatları devirmeye devam edeceğiz.
23 Nisan 2003, kısıtlı bir özgürlüğe kavuştuğumuz gündü.
Kıbrıs tarihinin belki de en mutlu günü…