Bence, Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ünsal haklı.
Hem de yerden göğe kadar…
Adam, bunları söylesin diye atanmış o makama, hem de sadece Ankara tarafından değil, Allah tarafından da atanmıştır. Baksanıza adam, “ben kendi görüşümü değil, islamı anlatıyorum” diyor, yani Allah’ın dinini…
Hade bakalım, Prof. Dr. Ahmet Ünsal’a sövüp sayarken, biraz da islama ve Allah’a laf edin. Yoksa, ‘eşşeği dövemeyen, semerini dövermiş’ hesabı mı?
Adam yıllarca eğitilmiş, koskoca ‘profosör doktor’ ünvanlarını almış, boşuna mı? Hangi tez veya tezleriyle almış bu akademik ünvanları, hiç merak ettiniz mi?
Tutturmuşsunuz bir “laiklik”, başka bişey demiyorsunuz…
İyi de, “laiklik” ne anlama gelir hiç düşündünüz mü?
Burjuva laiklik, din işleriyle, devlet işlerinin bir birinden ayrılmasıdır, değil mi?
Sözde öyledir.
Gerçekte ise, din işleriyle devlet işlerini karıştırmayan burjuva devlet yok nerdeyse…
Tamam da, Prof. Dr. Ahmet Ünsal devlet işlerine karışmış değil ki.
Ya nere karıştı? Adam ‘yatak işlerine’ karışmış; “evlenin, bol bol seks yapın ve bol bol çocuk yapın” diyor…
Anlayacağınız, Allah’tan aldığı talimatları uyguluyor…
Tamam, anladım, islam dinine, Allah’a laf etmek işinize gelmiyor. Tehlikeli de üstelik… Yok, öyle değil, size bir kötülük yapacaklarından değil, cehennem korkunuzdan laf edemiyor ve işi “laiklik” kalkanıyla ‘absorbe’ etmeye çalışıyorsunuz.
Şu, yanılmaz otorite Allah’ınız nedense “laiklik” diye bişeyi akıl etmemiş, değil mi? Ya elçisi Muhammet? Allah akıl edememişse, peyamberi nasıl etsin, değil mi?
Hade tüm bunları da geçelim ve deylim ki, ölüm korkunuzdan, cehennem korkunuzdan Allah’a, peyamberine ve kitabına laf edemiyorsunuz, tamam da, Prof. Dr. Ahmet Ünsal’ın bir “allahı” daha var; Recep Tayyip Erdoğan…
Abartıyorsun diyeceksiniz, RTE allah mı? Hiç de abartmıyorum, nerdeyse 25 yıldır adama tapılmıyor mu? Sadece Türkiye’de de değil, Kıbrıs’ta da tapılmıyor mu hala RTE’e?
O değil mi, bu işlerin baş sorumlusu?
Türkiye siyasetinin 2000’li yılların başından itibaret “seçilmiş kişisi” değil mi RTE? Seğilmiş derken seçim yoluyla başa gelmesinden bahsetmediğimi, peygamberler gibi seçilmişlikten bahsediyorum. Her şeyin en iyisini bilen, her şeyin en iyisini yapan, eleştirilemez, sorgulanılamaz kişisi değil mi RTE?
İşte, Prof. Dr. Ahmet Ünsal’ı atayan, neler söyleyeceğini belirleyen, neler yapılacağına karar veren mekanizmanın başındaki kişi değil mi RTE?
Yani, anavatanınızın, hani “etle tırnak gibi” olduğunuz anavatanınızın başındaki kişidir RTE. Hani, BM gözetimindeki görüşmelerde “ortak tezler”iniz olan anavatanınızın başındaki kişidir RTE. Hani, Akdeniz’in doğusundaki gaz yataklarında sizin adınıza hak iddiasında bulunan RTE…
Daha sayayım mı?
Peki ama, RTE tüm bunları kimin adına yapıyor, hiç düşündünüz mü?
Yani, “Türkiye’nin bekası” dediğinde ne demek istiyor?
Ya da, “ne yaptımsa milletim için yaptım” dediğinde kimleri kastediyor?
Biliyorum, bir çırpıda ta buralara “sıçramanız” çok da mümkün değil.
Ama, en azından gerek Prof. Dr. Ahmet Ünsal’ın, gerekse Tatar ve ÜSTel’in “zurnanın son delikleri” olduğunu görüverin artık…