Mesele sadece Ali Kişmir meselesi değildir, toplumun baskıyla ve korkuyla susturulması ve müebbet biat etmeye mahkûm edilme meselesidir!
Ali Kişmir, gazetecilik yaptı diye ağır cezada 10 yıl hapsi isteniyor…
Ali Kişmir, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, yani toplumun iradesine ve demokrasisine müdahale etmek amacıyla, bizzat TC Elçisi tarafından, askeri gazino Beyaz Ev’de yapılan ve UBP Milletvekillerinin de katıldığı gizli toplantıyı, yazıp deşifre ettiği için 10 yıl hapsi isteniyor…
Askeri Suç ve Cezalar Yasası’nın 26. Maddesine göre 10 yıl hapsi isteniyor Ali Kişmir’in…
İrademize, demokrasimize müdahaleyi deşifre etti diye “Güvenlik Kuvvetleri’nin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyih” ettiği iddiasıyla 10 yıl hapsi isteniyor Ali’nin…
Oysa Ali Kişmir, gazetecilik yapmış ve irademize, demokrasimize yapılması planlanan müdahalenin toplantısını yazıp deşifre etmişti…
Ali, toplumu tahkir ve tezyih edenleri yazıp deşifre etmişti… Demokrasiyi katleden suçluları deşifre etmişti Ali.
Unutmayalım ki “Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır.”
Ali de, basın özgürlüğü ilkeleri çerçevesinde bunu yaptı. Ama 10 yıl hapsi isteniyor!..
Toplumumuza yönelik, Türkiye egemenleri ve buradaki işbirlikçileri tarafından yeni operasyonlar başlatıldı. Bu operasyonların amacı, işgal rejiminin sonucu var olan baskı ve korkuyu daha da artırmak ve toplumu tamamen susturarak müebbet biat etmeye mahkûm etmektir… Ali Kişmir’in 10 yıl hapsi istenmesi de bu operasyonun bir sonucudur.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa-Afrika gazetesine, yazarlarına; Şener Levent’e, Ali Osman’a, Faize Özdemirciler’e, Mehmet Levent’e yeni gelen davalar da bu operasyonun başarıya ulaşması içindir. Yani toplumun tamamen sindirilmesi ve yok edilmesi içindir. Bu işgal altındaki baskı ve korku rejimine karşı, toplum olarak konuşmazsak ve susarsak, düşünce ve ifade özgürlüğünün katledilmesine biz de ortak olmuş oluruz. Kendi kendimizin ipini çekmiş oluruz. Çünkü bu dava sadece Ali’nin davası değil hepimizin davasıdır. Özgürlük davasıdır! Unutmayalım bütün kötülükler, iyiler(!) susarken olur. Ve sonra o kötülükler susan iyileri(!) de boğar.
Ali Kişmir’in gönüllü olarak savunmasını yapacak olan Barolar Birliği Başkanı avukat Hasan Esandağlı’nın da ifade ettiği gibi: “DİRENMEKTEN BAŞKA ÇAREMİZ YOKTUR, AKSİ TAKDİRDE BU TOPRAKLARDA ALACAK NEFES BULAMAYACAĞIZ.”
Ve unutmayalım ki düşüncesine katılmadığınız birinin de düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olması bir insan hakkıdır.
Ve unutmayalım ki, düşünce ve ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasiden söz edilemez.
Düşünce ve ifade ve basın özgürlüğünün yasaklandığı, cezalandırıldığı, hapse atıldığı ülkelerde demokrasi değil, OTOKRASİ, DİKTATÖRLÜK VE FAŞİZM EGEMEN OLUR.