Korkusuz Gazetesi yazarı Ortadoğu uzmanı gazeteci Hüsnü Mahalli, “Külliye ve Kurabiye” başlıklı yazısında Kıbrıs’ın kuzeyinde 23 Ocak’ta gerçekleşecek seçimlere yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Mahalli’nin yazısı şöyle:
23 Ocak’ta KKTC’de sekiz partinin katılacağı parlamento seçimleri var.
Kim ne kazanırsa kazansın adanın kuzeyinde değişen bir şey olmayacak.
CTP dahil farklı söylemlerine rağmen partilerin tümü Ankara’nın emir ve telkinleri dışına çıkmıyor ve çıkamıyor.
Bazıları tümüyle Ankara’nın emirkulu.
1974 Barış Harekatı’ndan bu yana adanın kuzeyinde 10 başkanlık, 11 meclis, 11 yerel seçim ve 5 kez referandum yapılmış.
Sonuç:
Değişen hiçbir şey yok.
Her seferinde Ankara’nın müdahalesi daha ağır oluyor.
Özellikle AKP döneminde.
Bu müdahalelerin en ağırı 18 Ekim 2020’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşandı.
Cumhurbaşkanı Yardımcı Fuat Oktay’ın yönetiminde bir AKP’li grubun bir ay süreyle KKTC’de karargah kurduğu ve Ersin Tatar için çalışmalar yaptığı yazılıp çizilmişti.
Bu da yeterli olmayınca Ankara Tatar’ın rakibi ve dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı tehdit etmişti.
Akıncı “MİT mensubu olduğunu söyleyen kişiler özel kalem müdürü aracılığıyla bana ulaşarak ‘adaylıktan çekilmemi kendim, ailem, yakınlarım ve herkes için iyi olacağını’ söylediler. Yine aynı kişiler seçimleri kaybetmem için her türlü tertibatın alındığını, kazansam bile görevde kalamayacağımı söylediler. Türkiye’nin KKTC Büyükelçiliği bir seçim merkezi olarak kullanıldı. Ulusal Birlik Partisi bu seçimde neredeyse piyon niteliğine dönüştürüldü. Esas seçim müteahhidi başkalarıydı. UBP taşeron olarak kullanıldı. AKP iktidarı Türkiye’deki durumu adaya da getirmek istiyor. Ankara’nın tek hakimi konumundaki kişi olarak sayın Erdoğan, orada kendi çevresini nasıl yönetiyorsa burayı da öyle yönetmek istiyor” demişti.
Akıncı’nın net anlattığı bu müdahaleye rağmen Tatar oyların % 51.74’ünü alabilmiş ve Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Ankara’nın müdahalesi unutuldu ve Akıncı’nın söylediği gibi UBP yeniden dizayn edilerek seçim kararı alındı.
Ama öncesinde Erdoğan KKTC’ye giderek Külliye müjdesi verdi.
19 Temmuz 2021’de KKTC meclisinde konuşan Erdoğan “Bilindiği gibi KKTC Cumhurbaşkanlığı’nın düzgün bir külliye ve binası yok. Biz bunu KKTC’ye yakıştırmıyoruz. Şimdi Cumhurbaşkanlığı’nın külliyesi ile ilgili proje çalışmaları bitti ve inşasına yakında başlıyoruz. İstiyoruz ki bir Millet Bahçesi de yapalım. Devlet olmanın işte ifadesi budur. Aynı zamanda parlamento binası yapacağız. Milletvekillerimizin kendilerini özgür ve rahat hissedebilecekleri alanları olsun istiyoruz” dedi.
Erdoğan’ın söylediği her cümleyi hatta sözcüğü bir kaç kez okuyup düşünmeli!
Akıncı’nın söylemiyle Erdoğan tüm kurumlarıyla KKTC’yi Türkiye’ye benzetmeye çalışıyor.
Yaşam biçimi itibarıyla AKP ile hiçbir zeminde buluşması imkansız olan KKTC’li partiler ve bu partilerin yöneticileri yalnız ve yalnız çıkarları için Erdoğan’ın talimatlarıyla hareket ediyor.
Erdoğan ise Kıbrıslı Türkleri “dini mazbut” bir toplum haline dönüştürmek istiyor.
Bunun için de Kıbrıslı Türkler kendi özgün kültür ve yaşam biçimlerinden vazgeçmeli ve gerekirse o güzelim lehçelerini bile unutmalı.
Farklı versiyonlarıyla bu hikaye 1974’den bu yana 48 yıldır öyle devam ediyor. AKP ise kendi ideolojisine uygun olarak farklı bir KKTC yaratmak istiyor.
Başarmak üzere olduğu da bir gerçek.
Sempatik bir örnek:
23 Ocak seçimlerinde UBP’nin kazanması için tüm olanaklarını seferber eden AKP bildik alışkanlıklarını da Kıbrıslı Türklere empoze etmeye çalışıyor.
Partiler ve adaylar seçmenlere seçim rüşveti dağıtıyor.
Özellikle çay ve kahve.
Bazıları da kurabiye.
Başkaları da başka sadakalar.
Kıbrıslı Türklerin bilmedikleri tuhaflıklar.
AKP Ankara’da iktidarda kaldığı sürece Kıbrıslı Türklerin işi zor.
Sağcısı da solcusu da.
Türkiye’den giderek vatandaş olanların bazıları hariç.
Onların derdi “Kıbrıslı Türkleri adam etmek”!
Sedat Peker onlarla ilgili bir iki detay vermişti ama hikaye bunun çok daha ötesinde.
Seçimin sonucu ne olursa olsun AKP bu hikayelere devam edecektir.
Akıncı’ya oy veren Kıbrıslıların % 48.3’ü bu gerçeğin farkında ama her nedense ortak paydada birleşemiyor.
Onlar böyle kaldığı sürece AKP’nin işi çok daha kolay.
İşsizlik, yoksulluk ve giderek yaygınlaştırılan cehaletle birlikte karanlık ilişkilerin her türlüsü AKP ve AKP’ye hizmet eden yerlileri mutlu ediyor.