Tesadüf mü? İnanmam!
Doğmadan mı seçiyoruz ailelerimizi? İnanmam!
“Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız öyle kalır. Samuel Beckett” diye başlıyorsa bir film, tesadüf değildir o an bu cümleyi okumam.
Hem de absürt hayatlarımızı düşünürken. Hem de saçma sapan videolar izlerken gülmek için. Evet, gülmek için. Gülüp de beyinsiz olan beynimizi kandırmak için: “Bak mutluyum” diye!
Beyin beyinsizdir. İnanır her söylediğinize ve her eyleme. Bir kahkaha atın, “aa ne mutluyum” algısı devrede!
Doğmadan seçiyormuşuz hayatlarımızı diyorlar, hatta ölme şeklimizi. Her birimiz mazoşist olmalıyız o halde. Birçok görüş, anlatı, video. İster dinleyin ister okuyun misali bir sürü bilgi. Ne kadarı nereye dayandırıldı, dayandırılıyor belli ya da belirsiz. Yine de akıl karıştırıcı. Belki de amaç sadece akıl karıştırmak ve her şeyi daha hızlı daha bilimsel bir şekilde “normalleştirmek”tir. Yoksa neden insan en acıyı yaşamayı seçsin ki ölürken bile. En işkence hayatı, en dayanılmaz aileyi, en berbat ortamı.
Belki de hayatın kendisi; tamamen absürt! Yaşanılanlar, yaşatılanlar, konuşulanlar. Özellikle tanığı olduğumuz bu çağda, bu ortamda, bu alanda. Sistemin en kırık dişlerine sıkışmış, sıkıştırılmış hayatlarımızda boğulmadan nefes almaya çalışarak gülüp geçiyoruz olanlara. Mizahta bile kendimizi aştık.
Birilerini gömerken bir dakika önce, bir saat sonra neşeyle yemekler yiyoruz hatta ölünün canı için de yiyoruz yemeklerimizi, ağlayarak-anarak-gülerek.
Gülümseyerek anmayı sevsem de giden insanları -güzel anılar biriktirmeyi başarmışsam- yine de sevmem vakitsiz gittiğine inandığım insanlar ardından gülümseyerek durmayı.
Tesadüflere inanmayız çoğumuz, her şeyin illa ki bir nedeni-sonucu-sebebi vardır diye düşünürüz. İlla ki her şey vaktini bekler. Vakitsiz olmaz hiçbir şey, olursa da tamamlanmamış -eksik- olur. O yüzden vakti gelince olur olacak olan. Tesadüften değil olması gerektiğinden.
Sadece izlemek kalıyor bazen geriye, bakıp da bunca absürtlüğe, gülmek gelse de içinizden gelmese de. Öylece kenarında köşesinde durup izlemek; insanları, ağaçları, ağaçların yerini hızla alan beton yapıları, daha çok göz önünde durmak için kendini kılıktan kılığa sokanları ve kılıfını kaybedenleri ve de dahasını. İzleyip geçmek sadece ya da geçmelerine izin vermek gözümüzün önünden; reels kaydırır gibi -yalnız- parmaklarımız değil gözlerimiz devrede!
Bu yazıyı yazmak da tesadüf değil, bu yazıyı okumanız da tesadüf değil. Günlerce beklemişse word dosyasında tamamlanmadan vardı bir nedeni ve seçilmişse paylaşmak için onun da vardır bir nedeni mutlaka. Tıpkı hayat gibi. Hatta hayat bile anlamını yitirir de çoğu zaman yine de insan tutunmak için bir amaca, bir amaç arar durur acımasızca, ister absürt olsun ister olmasın.
Belki de absürt hayatlarımıza hoş değil loş geldik diye bu kadar romantiğiz ada genelinde.
Görsel: Gazedda AI



