Çözüm sürecinde tehlikeler, firsatlar ve muhtemel senaryoları konuşurken çok katmanlı bölgesel jeopolitik önem kazanıyor.
Türkiye’nin güvenlik ve milliyetçi kodları Suriye’de ortaya çıkan fiili özerkliği kendi jeopolitiği açısından bir tehdit olarak algılıyor. Tam da bu nedenle Ekim 2024’te İmralı adasında 26 yıldır tutulan PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’a başvurdu. Öcalan bunu önemsedi ve 27 Şubat 2025 tarihinde PKK’nın silahsızlanması ve feshi çağrısı yaptı. Bu çağrı üzerine PKK Mayıs ayında Kongresini topladı ve Liderinin çağrısına uyacağını açıkladı. Toplanan son PKK Kongresi bunun pratikleşmesi için üç şart koştu:
1-) Öcalan’ın fiili (özgürlüğü) liderliği,
2-) Demokratik Siyaset hakkı,
3-) Siyasi ve Hukuki zemin.
Ardından KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat Liderliğindeki 35 gerilla silah yakma merasimi yaptı. Son olarak da KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok Liderliğindeki bir grup gerilla ‘Türkiye’deki bütün silahlı unsurları çektik’ açıklaması yaptı.
Peki ya Ankara?
Önce Öcalan’ın cezaevinden örgütü ile tele-konferans ile ilişki kurmasının şartlarını oluşturdu. Ardından askeri operasyonları önemli ölçüde azalttı ve Kürt Bölgesinde nispi yumuşama sağladı.
Sonrasında ise TBMM Bünyesinde bir Çözüm Komisyonu kuruldu ve sorunun toplumsal kesimleri ile görüşmeler yaptı. Komisyon son olarak Üç kişiden oluşan bir heyet oluşturularak İmralı Cezaevindeki Abdullah Öcalan’ı dinlediler.
Başka?
Yok!
Yok çünkü Ankara PKK’nın atmış olduğu adımları yeterli bulmuyor; SDG/YPG’nin de silahsızlanmasını ve kendilerini feshetmesi gerektiğini söylüyor. Ankara bununla da kalmıyor; ‘Öcalan da bunu istiyor’ diyor. Ankara bunu söylese de Öcalan’dan ve İmralı Heyeti’nden kamuoyuna aktarılmış bu yönde bir açıklama yok. Ankara çözüm sürecinin ilerlemesi için SDG/YPG’nin silahsızlandırılmasını olmazsa olmaz bir şart olarak masaya koymuş durumdadır. Nitekim Meclis Komisyonu’nun İmralı Cezaevi ziyaretinde Öcalan ile yaptığı görüşmenin ana konusu ‘SDG/YPG’nin silahsızlanması ve feshi’ olmuş! Neden?
Oysa çözüm Komisyonun görevi ‘PKK’nın silahsızlanmasının yasal mekanizmalarını oluşturmak ve Türkiye’deki Kürt Sorununun çözümü için Meclise bir Kanun paketi’ sunmaktı.
İmralı görüşmesi Ankara’nın Komisyon’u kurmaktaki maksadını deşifre etti; Suriye’deki defakto özerk yapıyı fesih etmek ve silahlı unsurlarını tasfiye etmek!
Ankara’nın bir demokratikleşme ve barış gündemi yok!
SDG/YPG Ankara için baskılanması gereken bir güç çarpanı anlamına geliyor. Ankara için olmazsa olmaz şart şudur: SDG/YPG silahsızlanacak ve Özerk defakto yapı yok edilecektir! Ankara sürecin başından beri Öcalan üzerinden bunu sağlamaya çalışıyor.
Ankara ısrarla Türkiye’deki çözüm Süreci ile Suriye meselesini aynı kazana atma çabasında. Meclis Komisyonu’nun görüşmesinde Öcalan’ın da bu topa girdiği anlaşılıyor! Kandil ve Rojava Özerk Yönetiminden gelen ‘PKK ayrı SDG/YPG ayrı yapılardır. Rojava Özerk yönetim ile Suriye Kürtleri, Türkiye’deki çözüm sürecinin konusu değildir’ açıklamalara rağmen Ankara ve Öcalan burayı (Özerk yapı ve SDG/YPG) masaya koymuş durumdadır!
Rojava Özerk Yönetimi’nin masaya konulmuş olması Öcalan ve Kandil için Ankara’ya karşı pazarlık gücünü arttıran bir unsur olarak görülüyor ise de aslında ciddi bir tehlikeye kapıyı açıyor; Özerk yapıya askeri ve güvenlik garantisi sağlayan SDG’nin ABD ve ISIS’e karşı kurulan Koalisyon ortaklığı sona erdirmek. Bu Rojava özerk yapısını ve Suriye Kürtlerini cihadist HTŞ ve Milliyetçi Türkiye’nin insafina bırakır; Kürt katliamına kapı açar!
Bu Kandil ve Öcalan arasında ikili bir duruma işarettir. Bu ikili durum aşılmazsa aradaki makas büyür ve ciddi bir açmaza girmeleri kaçınılmaz olur.
Şu gerçeği de hatırlamakta fayda var: Baş müzakereci Öcalan olsa da terazinin ağırlığı ve pratik liderlik Kandil’dedir.
Son:
Suriye’deki gelişmeler, Bölgesel Kürt Aktörlerinin (Irak Federe Kürt Bölge Hükümeti, Rojava Defakto Özerk Yönetimi, Kandil) ilişkileri ve bölgesel yakın-uzak savaş senaryoları çözüm sürecinin geleceğinde ana unsurlar olmayı sürdürüyor.
Buradaki ana etken tarafların (Kandil-Öcalan, AKP-MHP-MİT) isteksizliği, zorlanmış olmaları ve yan gündemleridir!



