NOT: Önünüzdeki bu yazı, elde olmayan nedenlerle yaklaşık 2 ay geciktirilmiş bir yazıdır. Yazı, 4 bölüm halinde yayınlanacaktır. Bu bölüm, yazının üçüncü bölümüdür.
BİRİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
İKİNCİ BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
BÖLÜM 3: Gelişmelerin Özeti
2. DKB temsilcisi Yusuf Alkım, şöyle bir sosyal medya açıklamasıyla gelişmeleri paylaştı:
“Devrimci Komünist Birlik olarak bundan yaklaşık bir ay önce Kıbrıs’ın kuzeyinde örgütlü olan ve ilhaka karşı ortak bir mücadele hattı örmeye çalışan yapılara (Bağımsızlık Yolu, Birleşik Kıbrıs Partisi, Kıbrıs Sosyalist Partisi, Sol Hareket, Toplumcu Demokrasi Partisi, Toplumcu Kurtuluş Partisi, Yeni Kıbrıs Partisi) ülkemiz üzerinde devam etmekte olan işgal ve bölünmüşlüğe, ülke ve bölge halkları arasında yaratılmaya çalışılan kutuplaşmaya karşı öncelikle Kıbrıs’ın kuzeyindeki ve Türkiye’deki ilerici örgütlerin imzasına sunulmak üzere ortak bir deklarasyon taslağı sunduk. Bu taslak çerçevesinde ortak bir metin oluşturulmasına sadece Yeni Kıbrıs Partisi olumlu yaklaştı.
Daha sonra DKB ve YKP olarak ortaklaştığımız metni Türkiye’deki iletişim kurabildiğimiz tüm yapılara ulaştırıp imza koymalarını talep ettik.
Bu çağrıya Türkiye’den Alınteri, Devrimci Parti, Mücadele Birliği Platformu ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi olumlu cevap verdi.
Elbette bu çağrıyı yaparken bizim beklentimiz gerek ülkemizden gerekse Türkiye’den çok daha fazla yapının ortak bir deklarasyona imza koyacağı şeklindeydi. Ancak beklediğimiz gibi olmasa da toplamda 6 yapının bu deklarasyona imza koyması Kıbrıs’ın kuzeyinde TC devleti tarafından yürütülen işgal ve ilhak politikalarına karşı ortak bir duruş sergilemesi bakımından önemlidir.
Devrimci Komünist Birlik işgale ve emperyalizme karşı ortak mücadele hattının örülebilmesi için çalışmaya devam edecektir…” denildikten sonra aynı gün (30 Haziran 2022) imzalanan ortak deklerasyon gene sosyal medya hesapları üzerinden paylaşıldı.
Bir gün sonra (1 Temmuz 2022) DKB üyelerinden Salih Mehmet Olgun soyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda şöyle demiştir:
“CHP’yi ve eli kanlı faşist, gerici partilerin de içinde olduğu “millet ittifakını” ilerici,demokrat, demokrasi güçleri olarak gören ve gösterenlerin ikiyüzlü ” solculuğunu, ilericiliğini, demokratlığını, devrimciliğini, komünistliğini” sorgulayın!
Çünkü;
TC devletinin işgallerine, istilalarına, ilhakçılığına, sömürgeciliğine karşı duruşu olmayanlar;
Ne sömürgeci, işgalci,ilhakçı,istilacı ülkenin ;
Ne de sömürge/ ilhak edilmiş ülkenin;
Partileri ve aydınları, bırakın komünist devrimci olmayı ilerici ve demokrat bile olamazlar!”
Kanımca doğru bir yaklaşım. Paylaşımın altına şu yorumu bıraktım:
Mustafa Onurer:
“Salih Olgun Mehmet üstteki postunda CHP yerine AB konarak aynı sonuçlara varmak mümkün mü? Daha doğrusu mantıklı değil mi?”
Aldığım yanıtları ve sonrasında sergilenen çirkinlik ve demagojik yaklaşımları görmeniz için polemiğin bazı bölümlerini olduğu gibi aktarıyorum:[1]
“Mustafa Onurer burada TC sözkonusu olduğu için CHP dendi.
Elbette AB vb. için de geçerlidir ve mümkündür..”.
“Salih Olgun Mehmet Yani örneğin, Kıbrıs sözkonusuysa, AB eleştiri ve teşhiri yapmamak aynı sonuçlara yol açar, değil mi?”
“Mustafa Onurer AB, ABD, UK vb emperyalistlere onların silahlı silahsız tüm kurumlarına eleştiri ve teşhiri yapmayanlar için de geçerlidir.
Bunu yapmayanlarla hangi amaç ve hedef için nereye kadar yürünebileceği bellidir ve sınırlıdır.”
“Salih Olgun Mehmet Size, “bunlarla” yürüyüşünüzde başarılar o zaman…”
Buraya kadar sorun yok. Salih Olgun Mehmet, haklı olarak, “CHP’yi ve eli kanlı faşist, gerici partilerin de içinde olduğu “millet ittifakını” ilerici,demokrat, demokrasi güçleri olarak gören ve gösterenlerin ikiyüzlü ” solculuğunu, ilericiliğini, demokratlığını, devrimciliğini, komünistliğini” sorgulayın!” demiş. Ben de, bunun doğru bir tespit olduğunu ve Kıbrıs sorunu bağlamında AB ve tek tek ülkelerinin rollerini görmeden sorunun kavranamayacığını, çözülmesine katkı konulamayacağını vurgulamaya çalıştım.
Açıkcası, bu anlamda DKB’nin YKP ile (ve diğer Türkiyeli örgütlerle) imzaladığı “ortak deklerasyon”da AB’nin açık teşhirini yapmamakla, imzacılardan en azından birinin (YKP’nin) bu açık teşhirin yapılmasına karşı olduğunu belirterek, sırf birlik sağlanması için böyle bir tavizin verilmesinin yanlış bir yaklaşım olduğunu vurgulamak istedim.
Bakın, DKB sözcüsü Yusuf Alkım nasıl bir yanıt verdi:
“ Mustafa Onurer gene kafanda uydurduğun şeyleri gerçekmiş gibi sanıp sallayıyon. Giderek kendinizi aşıyorsunuz bu konuda…”
Yusuf Alkım, “bunadın” demeye getiriyor, eleştiriyi yanıtlamaktansa.
Mümkün, yaş olmuş 68, bunama belirtileri göstermek, hatta Yusuf Alkım’ın dediği gibi bunu ilerletmiş olmak da mümkün…
İyi de, olgulara da bakmak gerek değil mi? Yazdıklarım ve iddialarımın gerçek mi, yoksa “bunama” ürünü uydurmalar mı diye bakmak lazım, değil mi?
Bakalım öyleyse:
Birincisi; DKB’den gelen “taslak metni” KSP olarak olumlu bulduğumuzu, ama bazı yönlerden geliştirilmesi gerektiğini belirttiğimizi bildirmiştik.
Doğru mu, yoksa “ kafa(m)da uydurduğu(m) şeyleri gerçekmiş gibi sanıp sallayıyor”muyum?
Konu ile ilgili linke[2] göz atıp kararı siz verin…
İkincisi; bu geliştirilmesi gereken yönlerden birinin, Kıbrıs sorununun emperyalizmin eseri olduğunu söylemenin yetmeyeceği bilinciyle, KSP olarak, bu emperyalist güçlerin kimler olduğunun da vurgulanması gerektiğini düşünerek, “Adanın güneyinde AB ve Yunanistan’a bağımlılık sona ermelidir!” şeklinde bir öneri yaptık.
Doğru mu, yoksa “ kafa(m)da uydurduğu(m) şeyleri gerçekmiş gibi sanıp sallayıyor”muyum?
Konu ile ilgili linke göz atıp kararı siz verin…
Üçüncüsü; KSP’nin bu önerisine Yusuf Alkım şöyle bir yanıt vermiştir:
“bu paragrafa önerilen “Adanin güneyinde AB ve Yunanistana bagimlilik sona ermelidir!” kısmında ortaklaşılması pek mümkün değildir sanırım. Bu bildiride AB’den çıkılmasını talep etmek bizim için öncelikli değildir, eğer YKP de buna olumlu yaklaşırsa elbette eklenebilir.”
Doğru mu, yoksa “ kafa(m)da uydurduğu(m) şeyleri gerçekmiş gibi sanıp sallayıyor”muyum?
Konu ile ilgili linke göz atıp kararı siz verin…
O zaman, Yusuf Alkım’ın, bunları “ kafanda uydurduğun şeyleri gerçekmiş gibi sanıp sallayıyor” demek yerine bu doğru eleştirileri (olguları) kabullenip, neden böyle bir yanlışa düştüğüne kafa yorması ve bu yanlışını düzeltmek için adım atması gerekmez miydi?
Gerekirdi, ama Yusuf Alkım hep bildiğimiz Yusuf Alkımdır. Siyasal yaşamı süresince samimi bir “özeleştiri” yaptığı görülmemiştir.
Partimizin (KSP’nin) Genel Sekreteri iken de, “miyadını doldurmuş bir parti” ilan ettiği KSP’den istifa ederken de samimi değildi ve hiçbir özeleştiri yapmamıştır. O, sadece eleştirileri kabullenir gibi gösterip, aynı yanlışları yapmaya devam etmiştir. Parti Genel Sekreteri iken bile, partinin kararlaştırılmış siyasi çizgisini dahi savunmamıştır. [3]
Örneğin, anti emperyalist olmayan örgüt ve siyasetlerle “ortak deklerasyon imzalayarak, bunu anti emperyalist bir deklerasyon ilan etmesi de ilk değil Yusuf Alkım’ın. KSP Genel Sekreteri iken de ve MK’ya danışmadan bir ortak metinin (hafızam beni yanıltmıyorsa Barış Platformu metniydi) altına imza attığını ve bu ortak metni “anti emperyalist içerikli bir metin” diye savunduğunu unutmadık.
Devam edelim…
Mustafa Onurer:
“Sen de, sorundan ve eleştirilerden kaçmayı bayağı ilerletmişsin…”
Mustafa Onurer:
“Soru gayet basitti halbuki; Kıbrıs sorununda AB’ye açık ve net tavır takınmamak insanı hiç beklemedi (hiç beklenmedik yerlere olacaktı-yn) taşır, Bu ittifak yaptığımız, ortak metin imzaladığımız örgüt ve durumları da kapsar. Bu durumda, YKP ve diğerleriyle imzaladığınız ortak metinde buna özen göstermemeniz doğru mu?”
Yusuf Alkım:
“Mustafa Onurer, metni kiminle imzaladığımız değil içeriktir önemli olan. Metin çok net bir şekilde anti emperyalist bir duruş içeriyor. DKB bugüne kadar emperyalist siyaset içeren bir ittifaka ya da ortak bildiriye dahil olmadı, ne stratejik ne de taktiki. Ama KSP nin tarihi “taktiki” adı altında emperyalist siyasetlere kuyrukcukuluk yapan bir çok örneğe sahiptir. Siz kafanızda öyle algiliyotsunuz diye gerçekler öyle olmuyor. Bir da diyalektik materyalist gecinirsiniz. Uzun zaman önce yaptığımız tespiti haklı çıkarıyorsunuz: sizi ciddiye almamak gerek artık…”
Evet, “metin” yani “deklerasyon metni” “çok net bir şekilde anti emperyalist bir duruş içeriyor.” diyor Yusuf Alkım. O diyorsa, öyledir, öyle değilse de öyledir, çünkü o öyle olduğunu söylüyor. Çünkü, o “materyalist” bir yaklaşımla vardı bu sonuca… Mustafa Onurer gibi “kafasında uydurduğu şeyleri gerçekmiş gibi sanıp salla”mıyor…
“çok net bir şekilde anti emperyalist bir duruş içeriyor.” denen bu metin AB gibi bir emperyalist gücün gerçek karakterini gizleme ihtiyacı duyuyor. Neden? İmza atacak partilerden biri (YKP) şu hedef konursa deklerasyona imza atmayacakmış: “Adanın güneyinde AB ve Yunanistan’a bağımlılık sona ermelidir!” Çünkü, YKP bu politik hedefle hemfikir değilmiş. DKB için de öncelikli değilmiş… Ama, YKP evet derse konabilirmiş…
“Çok net bir anti emperyalist duruş” değil mi?
Şu soru hala cevaplanmayı bekliyor: Kıbrıs sorununun ve devam ettirilmesinin sorumlusu olarak “emperyalizm” tespit edildikten sonra; “Anglo-Amerikan” emperyalizmine ve ayrı ayrı hem Britanya emperyalizmine, hem de Amerikan emperyalizmine vurgu yapma ihtiyacı duyulduktan sonra, AB emperyalizmine vurgu yapmayı, AB emperyalizminden kurtulma hedefinin konulmasına karşı çıkmayı nasıl açıklayacağız?
Yusuf Alkım açıklıyor:
Yusuf Alkım:
“Kıbrıs üzerindeki tüm yabancı askeri üsler kapatılmalı, askeri, ekonomik ve siyasi anlaşmalar iptal edilmeli, ordular geri çekilmelidir.” Bu ne demektir? Anlamak isteyen anlar, anlamak istemeyip kendi dar kalıplarını herkese dayatmaya çalışanlar da bu şekilde boş boş ahkam keserler! KSP 20 yıllık tarihinde bir kez bile bu kadar çok örgütü bir araya toplayıp anti-emperyalist, anti-işgal çerçecede bir ortak deklerasyona imza atabildi mi? Hayır, ama DKB bunu başardı, daha da fazlasını başaracak, siz da böyle boş boş ahkam kesmeye devam edeceksiniz…”
“Kıbrıs üzerindeki tüm yabancı askeri üsler kapatılmalı, askeri, ekonomik ve siyasi anlaşmalar iptal edilmeli, ordular geri çekilmelidir.”
Yusuf Alkım’a göre bu cümle AB’yi de kapsar. “Anlamak isteyen anlar”
diye de ekliyor. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!” gibi bişey mi?
İyi de, Britanya ve Amerika konusunda niye açık açık yazma ihtiyacı hissettiniz? Hem Yunanistan, hem de Türkiye’nin ada üzerindeki hakimiyetine son vermek gerektiğini vurgulama ihtiyacı hissettiniz de, iş AB emperyalizmine gelince “biz söylemeyeceğiz, ama siz anlayacaksınız” gibi bir pozisyon takındınız? Var mı bunun yanıtı? Yok!
Yusuf Alkım’da yok, ama aslında var! Siyasette hiçbir şey sebepsiz değildir, her şeyin bir sebebi vardır…
[1]Ortak Deklerasyon metninin tamamı için tıklayınız: https://www.facebook.com/groups/304837762879501/permalink/5904239319605956/
[2]Salih Olgun’un ilgili Facebook paylaşımı için tıklayınız: https://www.facebook.com/Suol12/posts/pfbid0B5bSSH6eRANy9CQJyy8fTCeMX2eL8xLCEhEyMwtf5AkoPDKUvw2G2rsAcPHhPM7zl
[3]Yusuf Alkım Yoldaş Doğrudan demokrasi konusunda:
http://www.st-cyprus.co.uk/makaleler/dogrudandemokrasiduesmandkb
http://www.st-cyprus.co.uk/makaleler/leninindevletvedevrimi
http://www.st-cyprus.co.uk/makaleler/leninindevletvedevrimi2
ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU. DÖRDÜNCÜ VE SON BÖLÜM YARIN YAYINDA.