YKP ile birlikte Kıbrıslı aktivistler 17 Temmuz Pazar günü Androlikou’da (Gündoğdu) Hasan ve Hambou mezarı başında sembolik bir etkinlik gerçekleştirdi.
Panikos Chrysanthou, Hasan ve Hambou’nun ilişkilerini de merkeze alan Akamas filminde o dönemde yaşananları sinema filmine aktarmış, ödül de almıştı…
Etkinlik çağrısında YKP “Bu savaşın diğer yüzünde ise Hasan ve Hambou var… 1974 yazındaki işgal ile ortaya çıkan bölünmeye rağmen Trodos dağında Androlikou’da (Gündoğdu) birbirleri ile yaşamaya devam ettiler, iki tarafın milliyetçiliğine ve şovenizmine rağmen, bir arada kaldılar ve en sonunda mezarları da köylerinde yan yana olarak ömürlerini tamamladılar… Adadaki mezarlar da ayrıdır ama Hasan okula gitmemiş bir çoban olmasına rağmen köydeki tek Müslüman mezarlığına Hambou’yu gömemeyeceğini bildiğinden, mezarlığın yanındaki hâli araziyi de mezarlığa dahil edip, eşinin oraya gömülmesini sağlıyor, vasiyet olarak da kendinin de eşinin yanına gömülmesini istiyor… Şimdi Androlikou’da yanyanalar…” diyerek kısaca yaşananları aktarmıştı…
17 Temmuz Pazar saat 8.30’da Kermiya’dan hareket eden otobüs zorlu bir yolculuğun sonunda Baf Dağının yükseklerindeki Androlikou’ya (Gündoğdu) saat 12 civarında ulaşabildi…
Mezarlıkta Hasan ve Hambou’nun mezarlarına çiçekler bırakıldı, Hasan’ın vasiyeti olan, iki mezar arasında dikilen Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı zaman için de yıpranmıştı, yenisi ile değiştirildi ve burada YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı kısa bir konuşma yaptı. Mezarlık’taki etkinlikte ayrıca ünlü film yönetmeni Panikos Chrysanthou da yer aldı…
Hasan ve Hambou’nun mezarları başında Kanatlı’nın yaptığı konuşma şöyle:
Burada aslında resmi tarih dışında bir öykü ile karşı karşıyayız… Kıbrıs’taki gerçek tarihi, kimliği birleştiren, ne olduğuna dair imgeler burada mevcuttur. Son 200 yıllık Kıbrıs tarihinin önemli unsuru yoksulluktur.
Hasan küçük bir çocuktu, ailesi ona bakamıyordu, yoksulluktan dolayı ailesi onu Hambou’nun ailesine verdi, Hambou’nun ailesi bir Kıbrıslı Rum’du ama Rum veya Türk ayrımı yapmaksızın o çocuğa bakmayı kabül ettiler, Hasan yaşamını çobanlık öğrenerek kazanmayı öğrendi… Bu da bize Kıbrıs’taki diğer tarihi söyler, dayanışmayı…
Hasan küçük bir çocuk olarak bir Hristiyan ailenin yanına gitti, küçük bir çocuk olarak herhangi bir dini altyapısı yoktu, ama en sonunda burada gördüğünüz gibi bir Müslüman olarak gömüldü… Ondan önce Hambou hayatını kaybetti, Hasan onu bir Hristiyan olarak gömdü… Tüm bunlar da bize Kıbrıslının diğer bir tarihini gösterir diğerine saygı, çok kültürlü yaşamaya dair saygıyı ortaya koyar…
Ve şu da var, 1960’da bir cumhuriyet kuruldu, Cumhuriyet yasaları diyor ki, bir Müslüman bir Hristiyan ile evlendiğinde birinden biri toplumunu yeniden seçmek zorundaydı. Bir otoriteye karşı, otoritenin dayattığına karşı ayakta kalınabileceğini, onların kurallarını kabül etmeden de yaşanabileceğini de gösteren tarihi bir kesitti aslında Hasan ve Hambou’nun yaşadıkları… Ama ayni zamanda burda herhangi bir otorite yoktu da yani 1974 sonrasında bütün bir köy tamamen boşaldı, herhangi bir otorite kalmadıydı, buna rağmen, hem saygı, hem de kültürel değerlerin devam ettirildi, Hasan Hambou’yu Müslüman mezarlığına gömmedi ama burdaki hâli araziyi alıp mezarlığı genişletip, Hambou’ya özel yer açtı. Yani gene gösteriyor ki bazı değerleri kabül edip sürdürürken gene de bir direnç var, direnme var, bize dayatılan kültüre, yaşamaya dair…
Ve son olarak şunu da anlatmak gerekir, Hambou’dan da bahsetmek lazım… Kıbrıs tarihinde bildiğimiz kadınların ikinci planda bırakıldığıydı, Hambou her şeye rağmen bir adım öne çıkıp, hayatına dair, kendisi karar üretebilen ve Hasan’ı tercih ettiğini bütün toplum baskısına rağmen ortaya koyabilen dönemin çok ilerisinde toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi vermiş kadındı…
O yüzden bugün burada, bazıları 15-20 Temmuz’u savaşla ölümle anlatırken biz burda sembolik olarak Hasan ve Hambou’nun mezarı yanında yüzümüzü insana ve yaşama dönüp, başka bir tarih olduğuna dikkat çekmek için buradayız…
Ve Kıbrıs’ta bir Müslüman ile bir Ortodoks’un yan yana olduğu tek mezarlık burasıdır ve burada Hasan’ın da vasiyeti de vardı, Hasan dediydi ki ikimizin mezarı arasına bir de Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı olsun… Hasan’ın vasiyeti çerçevesinde biz da yıpranan bayrağı da burada değiştiriyoruz da…
Ve yeniden altını çizeriz, bu adada barış kazanacak…”
Kanatlı’nın konuşmasından sonra Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı direğe çekilip, mezarlara çiçekler bırakılıp mezarlıktan ayrılındı…
Daha sonra köyde yaşamaya devam eden Hasan’ın kardeşi Meryem de ziyaret edildikten sonra YKP’liler ve aktivistler köyden ayrıldı…