• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Perşembe, Mart 23, 2023
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa HABER KIBRIS

Sürdürülebilir ve adil hayatlar için küçülme – Riccardo Mastini

Gazedda Gazedda
22 Kasım 2018
Okuma Süresi: 9 dk
A A
Sürdürülebilir ve adil hayatlar için küçülme – Riccardo Mastini

Bugün 4,3 milyar insan – dünya nüfusunun yüzde 60’tan fazlası – yoksulluk içinde yaşıyor, günde 5 dolardan daha azla (küresel Güney’deki tüm ulusal yoksulluk sınırlarının ortalaması) geçinmeye çalışıyor. Bunun yarısının yeterli gıdaya erişimi yok ve bu sayılar son birkaç on yıldır düzenli olarak artmakta.

Antropoloji profesörü ve küresel kalkınma uzmanı olan Jason Hickel, BM ve Bill Gates ile Steven Pinker gibilerince anlatılan hikâyeyi özenli ve ikna edici şekilde çürüttüğü çok konuşulan The Divide: A Brief Guide to Global Inequality and Its Solutions (Bölünme: Küresel Eşitsizliğe ve Çözümleri Konusunda Kısa bir Kılavuz) kitabına bu verilerle başlıyor. Bunların anlattığı hikâye bizi yoksulluğun dünya çapında azaldığına inanmaya zorluyor ama aslında bu iddianın gerçeklik payına sahip olduğu tek yer, serbest piyasa kapitalizminin Dünya Bankası ve IMF tarafından zorla dayatılmadığı ve hükümetlerin devlet öncülüğünde kalkınma politikaları sürdürerek ekonomilerini kendilerince aşamalı olarak liberalize edebildiği ülkeler.

Kalkınma ajansları, STK’lar ve dünyanın en güçlü hükümetleri, yoksul ülkelerin durumunu, doğru kurumları ve doğru ekonomi politikalarını benimseyerek, sıkı çalışarak ve biraz yardım alarak çözülebilecek teknik bir sorun olarak açıklıyorlar. Bilindik bir hikâye bu ve rahatlayıcı da. Hepimizin bir noktada inandığı ve desteklediği bir hikâye. Yoksulluğu yardım ve bağış üzerinden sona erdirmeyi amaçlayan milyarlarca dolar değerindeki bir endüstriyi ve bir STK’lar, yardım kuruluşları ve vakıflar ordusunu bu hikâye ayakta tutuyor. Hickel’ın hedef aldığı anlatı işte bu.

Yüzyıllar boyu süren ekonomik eşitsiz değişim

Kitapta sunulan temel argüman, yardım söyleminin bizi büyük resmi görmekten alıkoyduğu. Bu anlatı küresel Güney’in yoksullaşmasına etkin şekilde sebep olan ve anlamlı bir kalkınma yaşanmasını etkin şekilde engelleyen sömürü izleklerini gizliyor. Bağış paradigması gerçek sorunların üstünü örtüyor: aslında tam tersi söz konusu olmasına rağmen, Batı sanki küresel Güney’i ‘kalkındırıyormuş’ görüntüsü yaratıyor. Zengin ülkeler yoksul ülkeleri kalkındırmıyorlar; yoksul ülkeler zengin ülkeleri ciddi şekilde kalkındırıyor – ve bunu 15. yüzyıldan bu yana yapıyorlar. Kitapta küresel Güney’deki az gelişmişliğin doğal bir durum değil, Batılı güçlerin dünya ekonomik sistemini organize etme şeklinin bir sonucu olduğu ortaya konuluyor.

Bu, her yıl Batı’nın küresel Güney’e 128 milyar dolar yardım dağıtmadığı anlamına gelmiyor. Bu yardım dağıtılmakta ama bakış açımızı genişletir ve bu yardımın içeriğine bakarsak, ters yönde akan finansal kaynakların bu yardımları çok çok aştığını görebiliriz.

Zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasında her yıl aktarılan finansal kaynakların tümü denkleştirilse bu verilerin kaydedildiği son yıl olan 2012’de gelişmekte olan ülkelerin yurtdışından tüm yardımlar, yatırımlar ve gelir dahil, 2 trilyon doların biraz üzerinde aldığını görürüz. Ama aynı yıl gelişmekte olan ülkelerden bu tutarın iki katından fazlası, yani 5 trilyon dolar dışarı çıkmış. Yani gelişmekte olan ülkeler dünyanın geri kalanına, aldıklarından 3 trilyon dolar fazlasını “göndermişler.”

Küresel Güney’den bu devasa dışarı akış nelerden oluşuyor? Bunların bir kısmı borç geri ödemeleri. Bugün, yoksul ülkeler her yıl yabancı borç verenlere sadece faiz olarak 200 milyar dolardan fazla ödüyorlar. Bu borçların ana parası ödeneli çok olmuş ve bazısı da açgözlü diktatörler zamanında yapılmış. Bir başka büyük pay ise, gelişmekte olan ülkelere yatırım yapıp sonra geri çekilen yabancıların elde ettikleri gelir. Shell’in Nijerya’nın petrol rezervlerinden elde ettiği kârları düşünün örneğin, veya Güney Afrika’nın altın madenlerinden çıkarılanları.

Ama dışarı akışlardaki en büyük pay sermaye kaçışları. Bunun büyük kısmı ülkeler arası ödemeler bilançosundaki “sızıntılar” üzerinden gerçekleşiyor. Bir diğeri “düzmece fatura” olarak bilinen yasadışı bir uygulama üzerinden gerçekleşiyor. Temel olarak, şirketler, gelişmekte olan ülkelerden vergi cennetlerine ve nereden buldun yasasının olmadığı yerlere para kaçırmak için ticaret faturalarında doğru olmayan fiyatlar gösteriyorlar. Benzer ölçüde büyük bir miktar da her yıl “transfer fiyatlandırmasının kötüye kullanımı” denilen ve çokuluslu şirketlerin kârları yasadışı olarak farklı ülkelerdeki kendi bağlı kuruluşları arasında transfer ederek para çalmak için kullandığı bir mekanizma üzerinden dışarı akıyor. Ama en önemli kayıp ticaret üzerinden sömürü ile gerçekleşiyor.

Sömürgeciliğin başlangıcından küreselleşmeye kadar, Kuzey’in ana amacı Güney’den satın aldığı emek ve mal maliyetini zorla azaltmak oldu. Geçmişte sömürgeci güçler kendi sömürgelerine şartlarını doğrudan dayatabiliyorlardı. Bugün ise ticaret teknik açıdan “serbest” olsa da, zengin ülkeler yolunu bulabiliyor çünkü çok daha büyük bir pazarlık gücüne sahipler. Bunun da üstüne, ticaret anlaşmaları çoğu zaman yoksul ülkelerin kendi işçilerini zengin ülkelerin yaptığı gibi korumasını engelliyor. Çokuluslu şirketler artık en ucuz emek ve mal arayışı ile gezegende istedikleri yeri seçebilme imkanına sahip olduğundan, yoksul ülkeler maliyetleri aşağı çekmek için rekabete zorlanıyor. Tüm bunların sonucu olarak yoksul ülkelerin sattığı emek ve malların “gerçek değeri” ile aslında onlara ödenen fiyat arasında devasa bir uçurum oluyor. İktisatçılar buna “eşitsiz değişim” diyorlar.

1980’lerden bu yana Batı, Güney’deki borçlu ülkelere ekonomi ve ticaret politikaları dayatmak için borç veren pozisyonunu kullandı ve onları kanlı müdahalelere gerek kalmaksızın uzaktan kontrol etti. Borcu kullanarak, küresel Güney ülkelerinin önceki yirmi yıl boyunca bir sürü sıkıntıya katlanarak hayata geçirdiği tüm ekonomik reformları tersyüz eden “yapısal uyum programları” dayattı. Bu süreçte Batı kendi kalkınması için kullandığı korumacılığı ve Keynes’çiliği Güney’e yasaklamaya kadar vardırdı işi. Böylelikle başarılı olma şanslarını etkili şekilde ellerinden aldı.

Sürdürülebilir ve adil hayatlar için küçülme

Hickel daha sonra, bu adil olmayan ticaret ve iş uygulamaları değişseydi yoksul ülkeler küresel Kuzey’in son iki yüzyıldır gittiği yoldan giderek kendi ekonomilerini kalkındırmaya nasıl devam edebilirlerdi sorusunu ele alıyor. İktisatçı David Woodward’ın mevcut ekonomik modelimizle yoksulluğun ortadan kaldırılmayacağını gösteren bir çalışmasına atıf yapıyor. Bunun yapılmayacak olmasından değil, fiziken mümkün olmamasından söz ediyor. Yapısal olarak imkânsız.

Şu anda yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik ana strateji küresel GSMH büyümesini arttırmak. Fikir, büyümenin getirilerinin aşamalı olarak dünyanın en yoksullarının yaşamının düzelmesini sağlayacağı. Ama tüm veriler çok açık bir şekilde, GSMH büyümesinin yoksullara gerçekte faydası olmadığını gösteriyor. Kişi başına küresel GSMH 1990’dan bu yana yüzde 65 büyümesine rağmen, günde 5 dolardan azla yaşayan insan sayısı 370 milyondan fazla arttı. Büyüme neden yoksulluğu azaltmaya yardımcı olmuyor? Çünkü büyümenin getirileri çok eşitsiz dağılıyor. İnsanlığın en yoksul yüzde 60’ı küresel büyümenin ürettiği tüm yeni gelirin yalnızca yüzde 5’ini alıyor. Diğer yüzde 95 en zengin yüzde 40’a gidiyor. Ve bu en iyi senaryo.

Bu dağılım oranına göre, Woodward günde 1,25 dolar seviyesindeki mutlak yoksulluğu ortadan kaldırmanın 100 yıldan daha uzun süreceğini hesaplıyor. Günde 5 dolarlık seviyedeki yoksulluğu ortadan kaldırmak ise 207 yıl sürecek. Günde 5 dolarlık yoksulluğu ortadan kaldırmak için küresel GSMH’nin mevcut olanın 175 katına çıkması gerekiyor. Yani bugünkünden 175 kat daha fazla meta çıkarmalı, üretmeli ve tüketmeliyiz. Bir saniye durup bunun ne anlama geldiğini düşünelim. Böylesine acayip bir büyüme mümkün olsa bile, sonuçları felaket olacaktır. Gezegenin ekosistemini çabucak tüketmiş, ormanları, toprağı ve en önemlisi de iklimi mahvetmiş oluruz.

Oakland’deki Global Footprint’ten araştırmacılar tarafından derlenen verilere göre, gezegenimiz her birimiz için “küresel hektarın” (kaynak kullanımı, atık, kirlilik ve emisyonların dikkate alındığı standardize edilmiş bir birim) yıllık yalnızca yüzde 1,8’ini tüketmemize yetecek ekolojik kapasiteye sahip. Bunun üzerindeki her şey dünyanın kendini yenilemesinin mümkün olmadığı bir kaynak tüketimi veya absorbe edilemeyecek kadar atık anlamına geliyor; yani aşamalı bozulmaya doğru geri dönülemez bir yol demek. 1,8 küresel hektarlık rakam kabaca Gana veya Guatemala’daki ortalama insanın tüketimine denk geliyor.

Bununla karşılaştırıldığında Avrupalılar kişi başına 4,7 küresel hektar tüketirken ABD ve Kanada’da ortalama bir insan 8 tüketiyor – paylarına düşenden kat kat fazlasını. Bu aşırı tüketimin ne kadar ekstrem olduğunu anlamak için şöyle örnek verelim: hepimiz ortalama yüksek gelirli ülke vatandaşı gibi tüketecek olsak, 3,4 dünyaya denk bir ekolojik kapasiteye ihtiyacımız olur.

Bilim insanları bize mevcut birleşik küresel tüketim seviyelerinde bile halihazırda gezegenimizin ekolojik kapasitesinin her yıl yüzde 60 kadar üzerine çıktığımızı söylüyorlar. Ve tüm bunlar – zengin ve yoksul ülkelerdeki mevcut tüketim seviyeleri ile – mevcut birleşik ekonomik faaliyet seviyelerimizde böyle. Yoksul ülkeler tüketimlerini arttırırlarsa (ki yoksulluğu ortadan kaldırmak için bunu bir ölçüde yapmaları gerekecek), bizi felakete doğru yaklaştırmış olacaklar. Bunun olmamasının tek yolu zengin ülkelerin daha az tüketmeye başlaması.

İklim değişikliği üzerine Paris Anlaşmasının mutlak tavan olarak belirlediği 2°C’lik eşiği aşmama şansımız olması için küresel seviyede en fazla 805 gigaton CO2 üretme hakkımız var. Şimdi, yoksul ülkelerin ekonomilerini yoksulluğu ortadan kaldırmak için büyütmek amacıyla bu karbon bütçesinin bir kısmını kullanması gerektiğini kabul edelim; çünkü yoksul ülkeler için insani gelişmişliğin en azından görece düşük bir seviyeye kadar emisyon artışı gerektirdiğini biliyoruz. Bu ilke, tüm ülkelerin emisyonları azaltmak için “ortak ama ayrı ayrı sorumluluğa” sahip olduğunu kabul eden uluslararası anlaşmalarda halihazırda geçiyor. Yoksul ülkeler tarihsel emisyonlara o derece katkı yapmadığı için, karbon bütçesinden zengin ülkelerden daha fazla kullanma hakkına sahipler – en azından temel kalkınma hedeflerini karşılamaya yetecek kadar (bir başka makalemde bu konuya değindim). Bu ise zengin ülkelerin bütçenin geri kalanı ile nasıl idare edeceklerini çözmeleri gerektiği anlamına geliyor.

Britanya’nın önde gelen iklim bilimcilerinden biri olan Profesör Kevin Anderson, bunun nasıl başarılabileceğine dair olası senaryolar üzerinde çalışıyor. 2°C’nin altında kalmak için yüzde 50’lik bir şans istiyorsak, bunu becerebilmenin tek yolu var – elbette negatif emisyon teknolojilerinin gerçek bir seçenek olmadığını varsayarsak: Bu senaryoda, yoksul ülkeler kendi ekonomilerini, küresel karbon bütçesinin orantısız bir kısmını kullanarak 2025’e kadar mevcut hızla büyütmeye devam edebiliyorlar. Bu çok da uzun bir süre değil, bu yüzden bu strateji, büyümenin getirileri yoksullar yararına olacak şekilde dağıtılırsa, yalnızca yoksulluğu ortadan kaldırmaya yarayacak.

Bu arada zengin ülkelerin kalan karbon bütçesi ile idare edebilmelerinin tek yolu emisyonları agresif şekilde yani yılda yüzde 10 kadar kesmek. Verimlilik alanındaki gelişmeler ve temiz enerji teknolojileri emisyonları yılda en fazla yüzde 4 kadar azaltmaya devam edecek ki bu da onların bütçeyi tutturmasının parçası olacak. Ama uçurumun geri kalanını kapatmak için zengin ülkeler üretim ve tüketimi her yıl yüzde 6 kadar düşürmek zorunda olacaklar. Ve yoksul ülkeler de 2025 itibariyle bu yolda gitmeli ve her yıl ekonomik faaliyetlerini yüzde 3 kadar küçültmeli. Bir ülkenin üretim ve tüketimini bu şekilde düşürme stratejisine “küçülme” deniyor.

Hickel bu vizyoner fikri şu şekilde anlatıyor: “Bu tamamen ekonomimizin yoğunluğunu azaltmak demek, aşırı zenginlerden fazlaları kesmek, dünyayı talan etmek yerine elimizde olanı paylaşmak ve kendimizi bize hiçbir faydası olmadığını gördüğümüz tüketim çılgınlığından kurtarmak demek.” Hickel 2017’de kitabı çıktığından bu yana böyle değişimlerin yaşanmasını nasıl sağlayabileceğimiz konusunda pozisyonunu daha da netleştirdi.

Küçülme konusundaki düşünceleri, bir başka küresel kalkınma uzmanı olan Branko Milanović ile yakın zamanda yaptığı bir tartışmada çok iyi özetleniyor. Ama Milanović ekonomik büyümenin yoksullukla mücadelenin odağında olması gerektiği fikrini halen savunuyor. Milanović’in pozisyonunu Kate Raworth’un Doughnut Economics kitabından bir ifadeyle özetleyebiliriz: “Ekonomik büyüme halen gerekli ve bu yüzden mümkün olmak zorunda.” Hickel ise “ekonomik büyüme artık mümkün değil, dolayısıyla gerekli de olamaz,” diyor. Ben ikincisinden yanayım çünkü fizik yasaları ekonominin yasalarından üstün.

Tüm bunlar ışığında belki de Costa Rica gibi ülkeleri az gelişmiş diye değerlendirmememiz gerek. Bunun yerine “gerektiği kadar gelişmiş” demeliyiz. İnsanların düşük gelir ve tüketim seviyeleri ile uzun ve mutlu hayatlar sürdüğü toplumlara Batılı modeller doğrultusunda gelişmesi gereken geri kalmış toplumlar gözüyle değil, verimli yaşamın örnekleri olarak bakmalıyız. Ve zengin ülkeleri aşırı tüketimlerini azaltmaya çağırmalıyız.

Çeviri: Serap Şen

Kaynak: roarmag.org

https://dunyadanceviri.wordpress.com/2018/11/22/kuculme-kuresel-refah-ucurumunu-ortadan-kaldirmak-riccardo-mastini/

 

Gazedda'dan haberdar olmak için takipte kalın...

Takipten çık
Gazedda

Gazedda

Gazeddakıbrıs yurttaş gazeteciliği anlayışı ile yayın yapan, yurttaştan yana taraf olan ve gazetecilikte meslek etiği ilkelerine inanan bir yayın organıdır. Gazeddakıbrıs her koşulda barıştan yanadır.

Ma Kimdir bu Maronitler 🏴‍☠️ Mete Hatay
KIBRIS

Ma Kimdir bu Maronitler 🏴‍☠️ Mete Hatay

Gazedda
22 Mart 2023
0

Belki de yazar haklıydı. Maronitler şimdiye kadar eşikteki bir meselemiz gibi kalarak, bir türlü eşiği aşamadığımız bir insanlık utancına, bir insanlık ayıbına dönüştü. Zaman zaman, duruma, olaya göre hatırladığımız eşikteki...

Okumaya Devam Et
“Gölgem ve Ben” kitabı raflarda yerini aldı
KIBRIS

“Gölgem ve Ben” kitabı raflarda yerini aldı

Gazedda
21 Mart 2023
0

Yazar Ayla Kahraman’ın “Gölgem ve Ben” başlığını taşıyan öykü kitabı Işık Kitabevi Yayınları’ndan çıktı. Bireyin varoluşsal sancılarının estetik bir boyut kazanarak varlık alanı kazandığı öykülerde, okur farklı bir gerçeklikle tanışıyor....

Okumaya Devam Et
Rahvancıoğlu: Milliyetçiliği deşifre etmeden halkların kardeşliğine ulaşılamaz
KIBRIS

Rahvancıoğlu adına Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı’na dava

Gazedda
21 Mart 2023
0

Türkiye’ye girişi “N82” koduyla yasaklanan Kıbrıslıtürkler arasında olan Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı Münür Rahvancıoğlu’nun, Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı’na dava süreci resmen başladı. Ankara 25. İdare Mahkemesi’nde Göç İdaresi Başkanlığı aleyhine açılan davanın konusu, “Müvekkil hakkında...

Okumaya Devam Et
Kormacit-Kormakitis Dayanışma Merkezi açıldı
KIBRIS

Kormacit-Kormakitis Dayanışma Merkezi açıldı

Gazedda
19 Mart 2023
0

Kormacit-Kormakitis Dayanışma Merkezi’nin Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), diplomatlar ve Ada’daki çeşitli yerel toplulukların katılımıyla açılışı dün gerçekleştirildi. UNDP’den yapılan basın açıklamasına göre Eylül 2021’de yapılmaya başlanan proje, Avrupa...

Okumaya Devam Et
Christodoulides’den silaha 540 milyon euro
KIBRIS

Christodoulides’den silaha 540 milyon euro

Gazedda
11 Mart 2023
0

Nikos Christodoulides, bir özel kuvvetler eğitim kampına yaptığı ziyaretin ardından gazetecilere verdiği demeçte, Kıbrıs'ın savunma altyapısını güçlendirerek Yunanistan ve Fransa gibi ülkeler arasında yer almayı hedeflediğini duyurdu.   Christodoulides, "Ben...

Okumaya Devam Et

YAZARLAR

Yolun kendisi olmak veya seçim(ler)e dair uyarı(lar)[*] | Sibel Özbudun – Temel Demirer
Sibel Özbudun

Yolun kendisi olmak veya seçim(ler)e dair uyarı(lar)[*] | Sibel Özbudun – Temel Demirer

Temel Demirer
19 Mart 2023
Bir çay hikâyesi | Tevfik Aytekin
Tevfik Aytekin

Bir çay hikâyesi | Tevfik Aytekin

Tevfik Aytekin
16 Mart 2023
İnsan betondan gelir betona gider | Tevfik Aytekin
Tevfik Aytekin

İnsan betondan gelir betona gider | Tevfik Aytekin

Tevfik Aytekin
14 Mart 2023
Çalıyor

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

DÜNYA
Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

SANSÜRSÜZ
‘Hükümet istifa’ demek suç değil görevdir

Yas Evi | GAİN Orijinal Belgesel | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Mağusa’nın en büyük acısı | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

DÜNYA
Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

DÜNYA
İlk resmî rapor | 33 bin 143 bina ağır hasarlı, 153 bin 506 daire derhal yıkılmalı

Kader Planı: Antakya | Video Haber

DÜNYA
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Isias’ta hayatını kaybeden Hayal’in ailesinden ‘AFAD’ çıkışı: 6. güne kadar göremedik | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Dayanışmanın önceliği | Melike Özbay | Vesaire

140journos’tan “kader planı”

DÜNYA

Twitter’da takip et

Tweetlerim

Instagram

Takip et

  • Nuri Sılay ile Tevfik Aytekin
  • 🟣 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Gününde, Mülteci Hakları Derneği olarak ırkçılık ve ayrımcılığa karşı sesimizi yükseltiyoruz!

🟣 MHD olarak sizi, Irkçılık Karşıtı Ağ ile tüm Irkçı, ayrımcı ve ötekileştirişi, politika, tutum ve davranışlara karşı mücadele etmek için aramıza katılmaya davet ediyoruz.

-------

🟣 As the Refugee Rights Association, we raise our voices against racism and discrimination on March 21, International Day for the Elimination of Racial Discrimination!

🟣 We invite you to join us with Network Against Racism to fight against all racist, discriminatory, and marginalizing policies, attitudes, and behavior!
  • Kader değil cinayet. Hepimize hesap vereceksiniz! #isiashepimizehesapverecek
  • Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam süren gençlerin yüzde 57.30’unun göç etmeyi düşündüğü; gençleri göçe iten en önemli etkenlerin ekonomi, gelecek kaygısı ve zorunlu askerlik olduğu ortaya çıktı.
  • Fransa’da emeklilik yaşını 64
  • İnsan hayatı küçük hesaplarınızdan daha değerlidir! #isiasemsaldavaolacak
  • İnsanların can güvenliğini sağlamayan bir devlet, devlet olur mu? #isiasmelekleresözümüzvar
  • Yaren Leylek ve Balıkçı Mehmet Amca yine buluştu
Yaren Leylek umutla bekleyişin sembolü olmuştu.

Yaren Leylek ve Balıkçı Mehmet Amca’nın dostluğu belgesele konu olmuş ve belgesel Prag Film Ödüllerinde En İyi Belgesel ödülünü almıştı.

Yaren Leylek ve Balıkçı Mehmet Amca’nın dostluğu bu yıl on ikinci yılına girdi.

Her yıl göç eden Yaren Leylek tekrardan Mehmet Amca’nın yanına geri geliyor. Bazen zor ve amansız bekleyişe dönen bu dostluk, sevdiğini hasretle beklemenin en içten örneklerinden biri.

Örnek dostluğu karşılıksız sevgi ve güven olarak da tanımlayabiliriz. Günümüz dünyasında kilometrelerce birbirinden uzak kaldıktan sonra her yıl tekrardan aynı yerde buluşan bir insan ve bir hayvanın dostluğu, herkesin ilham alabileceği, birbirine kalbini tamamen açmış, şefkatle sevebilen, dünyanın hızından ayrı, dip dibe bir yaşamdan uzak bir yere varınca, insanın doğayla, hayvanla nasıl uyum içinde, bütünlükle yaşayabileceğini de ispatlıyor.

Hikayeyi kamuoyuna duyuran yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş de “Geçen yıl Yaren geldiğinde karlı bir havaya denk gelmişti. Belki yine kar ile karşılaşmamak için gecikmiştir. Ama yaşı da var, o yüzden gelememe ihtimalinden dolayı korktuk. Her sene bu ihtimalle uğurluyoruz onu. Neyse ki geldi. Bunca sıkıntılı ve üzücü gündem arasında, Yaren Leylek umutla bekleyişin sembolü olmuştu. Ve sonunda hikaye, bu yıl da gerçek oldu. Tüyü kadar ömrü olsun” diye konuştu.

Kaynak: BBC News Türkçe

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

Küresel tatlı su talebi 2030’a kadar arzı yüzde 40 aşacak

BM’den dünya çapında su uyarısı: Kaynaklar ‘vampirce’ tüketiliyor

11 saat önce
Fransa’da isyan dinmiyor, çatışmalar sürüyor | Foto-Video

Fransa’da isyan dinmiyor, çatışmalar sürüyor | Foto-Video

12 saat önce
Altı parti Emek ve Özgürlük İttifakı altında seçime gireceğini açıkladı

Emek ve Özgürlük İttifakı: “Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağız”

12 saat önce
Credit Suisse kurtarılmasına rağmen banka hisseleri düşüyor

Credit Suisse ve paranın gücü | Peter Schwarz | WSWS

13 saat önce
Tecrit işkencedir ve kabul edilemez! Trans Kadın maphusların tecritte tutulmasını kınıyoruz!

Mağusa’da homofobik saldırı

14 saat önce
Gazedda

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.