LGBTQ+’lar için internetin durumunu değerlendiren yeni bir araştırmaya göre, sosyal medya platformları LGBTQ+ kişileri korumak için somut adımlar atmakta hala başarısız oluyor.
Medya izleme ve LGBTQ+ savunuculuğu örgütü GLAAD; Facebook, Instagram, Twitter, Youtube ve TikTok’u LGBTQ+ kullanıcı güvenliğine ilişkin politikaları açısından değerlendiren ikinci yıllık Sosyal Medya Güvenlik Endeksi’ni geçtiğimiz ay yayınladı. Platformların tümü 100 puanlık değerlendirme üzerinden üzerinden 50’nin altında puan aldı. TikTok 42.51 ile en düşük puanı alırken 48.38 ile Instagram en yüksek puanı aldı.
Puanlar, platformun LGBTQ+ kullanıcılarını korumaya yönelik bir politika taahhüdüne sahip olup olmadığı, kullanıcı profillerine zamir koyma özelliği, yanlış adlandırma ve cinsiyet atamaya karşı politikalar dahil olmak üzere 12 göstergeye dayanıyordu. Diğer göstergeler arasında içerik moderatörleri için kapsayıcılık eğitimi, zararlı reklamların yasaklanması ve platformların çeşitli iş gücüne sahip olup olmadığı yer alıyor.
LGBTQ+ kullanıcılarını korumaya yönelik bir politika taahhüdüne sahip olma konusunda tüm platformlar yüksek puan alırken, diğer ölçütlere göre bu yönergeler pratikte gerçekleşmedi. Twitter ve TikTok yüksek notlar alsa da yanlış isimlendirme ve cinsiyet atamayı yasaklama konusunda Instagram, Facebook ve YouTube 0 puan aldı. Platformlar LGBTQ+ içeriklerinin kazanç sağlamasının engellenmesi ve içeriklerin platformdan kaldırılması durumlarının incelendiği göstergeden oldukça düşük puanlar aldılar. YouTube, kazanç ve içeriğin engellenmemesi haliyle 21.43 ile en yüksek puanı alırken Twitter’ın bu göstergeden aldığı puan 0.
Çevrimiçi istismar başlı başına ciddi bir sorun olsa da GLAAD Başkanı ve CEO’su Sarah Kate Ellis yaptığı açıklamada, dijital ortamda LGBTQ+ karşıtı söylemin etkilerinin gerçek dünyaya yayıldığına dikkat çekti. Sosyal medya platformlarını LGBTQ+ düşmanı atmosferin yükselişinde “aktif katılımcılar” olarak nitelendiren Ellis, “sosyal medyada viral olan nefret ve tacizin yanı sıra LGBTQ’lar hakkında yanlış bilgi ve açık yalanlar, topluluğumuza zarar veren yasalardan Onur Ayı etkinliklerine yönelik şiddet tehditlerine kadar gerçek dünya tehlikeleri yaratıyor” dedi.
GLAAD’ın Sosyal Medya Güvenliği Kıdemli Direktörü Jenni Olson, yanlış isimlendirme ve cinsiyet atamaya ilişkin açık yasaklar gibi politika önerilerinin translara yönelik saldırıların çok yaygın ve zararlı olduğu mevcut atmosferde özellikle yüksek bir öncelik olduğunu vurguladı.
GLAAD, platformlara içerik denetleme politikalarının nasıl uygulandığına dair daha şeffaf olmalarını önerdi. Örneğin Facebook son yıllarda LGBTQ+ kullanıcıları destekleyen bazı önlemleri yürürlüğe koyarken, platform algoritması aynı zamanda trans odaklı konularda sağ-muhafazakar içeriğe öncelik vermeye devam ettiği ve onarım terapisi işkencesiyle ilgili içerik yasağını uygulamadığı için eleştirildi. Instagram’ın, üçüncü taraf olan reklamcılara verdiği cinsiyet kimliğine dayalı hedef kitle belirleme iznini kaldırması da yine öneriler arasında. GLAAD ayrıca sosyal medya platform moderatörlerinin LGBTQ+ kullanıcılarının ihtiyaçlarını daha iyi anlamak ve “tüm dillerde, kültürel bağlamlarda ve bölgelerde” pozitif adımlar atması için eğitime tabi tutulmasını tavsiye etti.
Rapor son olarak sosyal medya platformları için daha geniş düzenleyici gözetimler konusunda dikkatli olunması çağrısında bulundu. Gözetim veya düzenlemeye açık bir ihtiyaç olsa da LGBTQ+’lar için potansiyel zararları veya istenmeyen olumsuz etkileri anlayabilmek için bu tür çözümlerin dikkatli bir şekilde hazırlanmasının da hayati önem taşıdığına dikkat çekildi. Örneğin çocukları çevrimiçi ortamda korumayı amaçlayan düzenlemelerin LGBTQ+ kullanıcıların gizliliğini ihlal ederek savunmasız bırakmadan kullanıcı güvenliğine odaklanması gerektiği belirtildi.