Bir adada doğduk, adı Kıbrıs. Terk edilmiş, tanınmayan, sesi olmayan bir ada. Dünyadan kopuk ve yalnız. Bu körlüğün içinde yummuşuz gözlerimizi, bir evlilik, çocuk doğurma muhabbetini tüm hayatın anlamı haline getirmiş yaşıyoruz. Kimse kendine ben kimim, hayatımın anlamı ne, bu toplum için neler yapabilirim, gerçekten tatmin olduğum bir hayat mı yaşıyorum sorularını sormuyor. Evlenmediğin, çocuk doğurmadığın takdirde de başarısız olarak görüldüğün bir toplum anlayışı yaratmışız. Bununla da bayağı bir gurur duyuyoruz gibi görünüyor. Kıbrıs’ta genelde kimse birbirine bugün ne öğrendin ne ürettin diye sormuyor?
Onun yerine hayatında biri var mı, erkek arkadaşın kim, kız arkadaşın kim, ne zaman evleniyorsun, çocuk ne zaman yapacaksın, bir tane yaptın ikinciyi ne zaman yapacaksın sorularıyla ilgilenmek çoğunun hayat amacı, tutkusu olmuş Kıbrıs’ta. Özellikle bir kadın isen çoğunun aklına sana bugün ne öğrendin, ne keşfettin hayatın kariyerin nasıl gidiyor diye bir soru sormak hiç gelmiyor. Genelde durmadan herkes ne zaman evleneceğinle ve ne zaman çocuk doğuracağınla ilgileniyor. Çocuk doğurmak istiyor musun gibi bir soru hele hele hiç söz konusu bile değil. Onun yerine ‘ne zaman doğuracaksın’ geliyor. Sen de kendi bölgende kendi zihnini etkilenmemek için büyük içsel savaşlar vererek korumaya çalışıyorsun.
Bence kendimize gelmeliyiz. Hayatın anlamını ve kendi anlamımızı sorgulamaya vakit harcamalıyız. Kimim ne yaptığıyla, ne zaman evlenip, ne zaman çocuk doğuracağına ayırdığımız vakti kendimizi tanımaya ve hayat amacımızı bulmaya adasak belki de daha mutlu bireyler olur ve belki de olağanüstü bir şekilde bizim değişimimizle birlikte yıllardır bitip gitmeyen bu Kıbrıs sorununa da daha farklı çözümler buluruz. Kendinden kaçmak için başkalarının hayatlarına verdiğin enerjiden usanmadın mı? Usanmadın mı kendine ayıp etmekten? Aynaya bir bak, kendine odaklanmayı dene. Bakalım hayatında gerçeğe dair ne yaşıyorsun? Her gün oturup saatlerce seni hiç bağlamayan insanların hayatlarına usanmadın mı vakit ayırmaktan?
Bunun yerine hem kendine hem de topluma yararı olacak daha farklı şeyler yapıp kendi katkını koymayı düşünmez misin? Düşün ölüm döşeğindesin, artık son nefesini vermene dakikalar kalmış, hayatın gözünün önünden geçiyor. Gözünün önünden geçen başkalarının hayatlarında ne olup bittiğini öğrenmeye ayırdığın vakitler, kimin evlendiği, kimin boşandığı ve liste uzayıp gider. Bu mu gerçekten yaşamak istediğin hayat? Bu mu gerçekten ölürken son nefesini verirken gözünün önünden geçmesini istediklerin? Bence bu yazıyı okuyorsan ve bu yazıyı okurken içinden bir duygu oluşup seni rahatsız etmeye başladıysa muhtemelen bu tarif ettiğim şeyleri yaparak günlerini geçiriyorsun. Ama burda önemli olan gerçekle yüzleşip değişim için adım atmak. Eğer hayatının son nefesinde, gözlerini huzurla kapatmak istiyorsan şimdi kalk ve kendinle yüzleş. Hem kendin için hem de dünya için faydalı olma yolunu seç.