“İsa yemek sırasında eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve “Alın, bu benim bedenimdir” diyerek öğrencilerine verdi. Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine verdi. Hepsi bundan içti. “Bu benim kanım” dedi İsa, “Birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır.”
Son Akşam Yemeği derin mevzu. İsa ölüme gitmeden evvel yoldaşlarına kendi bedenini yedirip, kanını içirmişti, varlığını sunmuştu veda öncesi son ortaklıklarına. Son yemek yenir sonra bir daha görüşmemek üzere, tok karınla (belki aç) ayrılınır ne bu dünyada ne de öte tarafta artık görüşülmemek üzere. Eichmann idam edilmeden evvel; bir şişe Carmel şarap, peynir, ekmek, zeytin ve çay istemiş. Eichmann, Auschwitz’de idam edilen kaç kişiye son akşam yemeği için izin vermiş olabilirdi? Muhtemel hiç birine. Kendisinin son akşam yemeğinde ölümünden sorumlu olduğu milyonlarca insanın böyle bir talebi olup olmayacağını düşündüğünü de sanmıyorum. Sorabilsem idamından evvel bu soruyu ona sormak isterdim, belki de bitiremediği yarım şişe Carmel’in sebebi “bu sorunun kafasına takılması olabilir” belki de?
Son Akşam Yemekleri, ölümü bilinen kişilere sunulabilecek son bir jest, ötesinde olacak kazayı kesitremediğimizden sıradan bir varlık, ölmeden önce hangi akşam yemeğinin onun son yemeği olacağını muhtemel kestiremez; çok sevdiğiniz bir şeyi de yemiş olabilirsiniz ya da zoraki yediğiniz bir şey de olabilir bu, kaza işte. Ama ölümü kesin olan kişilerin (idam mahkumlarının) son yemeklerinde ne isteyeceklerine dair sıradan insanların sahip olmadıkları bir lüksleri var. Bu konu ilginçtir ama ilgimi hep çekti. İdam mahkumlarının idamları öncesi istedikleri yemeklere baktığımda, büyük çoğunluğunun sevdiği yemeklerden öte anormal yiyecek ve içecek tercihlerinde bulunduğunu görüyorum ki garip bir ölüme kendini hazırlama konusunda garip bir kıvrım.
James Reynolds’un Last Supper isimli fotoğraf serisi hayli ilginç bir yeniden kurgudur. Reynolds farklı zamanlarda farklı yerlerdeki idam mahkumlarının son yemeklerinin aynısını yeniden kurguluyarak bir dizi fotoğraf çekti. Fotoğraflara bakıldığında son yemek isteklerinin tuhaflığı, ilk akla gelenin ya da çok sevilen bir yemeğin istemesinden biraz daha farklı bir tercihi gösteriyor.
Misal adam kaçırma, tecavüz ve cinayetten idama mahkum edilen Louis Joner Jr., bir mango, bir hindistan cevizi, bir ananas, bir muz, bir elma, bir de kivi istemiş. John Wayne Gacy ise 33 genci öldürmekten idama mahkum edilmiş, onun tabağında ise KFC’den 5 parça kızarmış tavuk, milkshake, patates kızartması ve fasülye var. 1963’te Iowa’da bir kişiyi kaçırıp öldürmekten idama mahkum olmuş Victor Geguer ise son yemeği için sadece bir tane zeytin istemiş.
İsa’dan beri gelen bu ritüelin kafa bulandıran ontolojik absürdlüğünü en güzel dile getiren şüphesiz Jacques Prévert’in Son Akşam Yemeği şiirinde kendini gösteriyor:
Masadalar
ancak yemiyorlar
yemeklerinden pek hoşnut değiller
çünkü yemekleri kafalarının hemen arkasında dikiliyor.