“Bernie Sanders, Yeşil Yeni Düzen (YYD) platformunun lansmanını dün, geçen yaz yüksek sıcaklıklarla kavrulan Kaliforniya’nın kuzey ormanlarında açgözlü fosil yakıt şirketleriyle eyalet yönetiminin işbirliği sonucu eyalet tarihinin en ölümcül yangınının çıktığı Paradise şehrinde yaptı. Çıkan yangında 86 kişi ölmüş ve on binlerce ev yok olmuştu. Eyaletin devasa elektrik şirketi PG&Ebu yangınlardan sorumlu tutulmuştu.
Aşırı ısınmadan dolayı buzullarının erimesi hızlanan Grönland’ın da içinde bulunduğu Kuzey Kutup Dairesi’nde iklim değişikliğinin tetiklediği yangınlar devam ediyor. Bu yangınlardan başka muhtemelen sığır sürülerine alan açmak için kasıtlı olarak kundaklanan Amazon Yağmur Ormanları da üç haftadır yanıyor.
Birbirlerinden binlerce kilometre uzakta da olsalar, bu yangınların hepsinin ortak bir noktası var: İster büyük tarım holdingleri, ister suç ortağı sağcı hükümetler veya çabuk para kazanmak için ısıyı tutan karbonu gökyüzüne püskürtmekten geri durmayan ve halka yalan söyleyen fosil yakıt şirketleri yöneticileri olsun, hepsi zengin ve güçlü insanlar.
Artık durum acil ve kimin suçlu olduğunun da ahlaken açıkça belirtilmesi gerekiyor. Bernie Sanders’ın konuya yaklaşımı bu iki noktada da gayet net. Hatta üzerine bir de internet dilinde. Her şey hakkında.
Bugüne kadar Bernie Sanders kendini “önce iklim” adayı olarak konumlandırmamıştı. O kulvar Washington Eyaleti Valisi Jay Inslee tarafından dolduruluyordu. Inslee diğer bütün adayları iklim politikalarını daha keskinleştirmeleri konusunda zorluyordu. Anketlerde yüzde 1in üzerine çıkamayınca çarşamba günü adaylık yarışından çekildi. Ancak Sanders’ın planı bir çok açıdan Inslee’nin planından daha kapsayıcı.
Aslında bunda şaşılacak bir şey yok çünkü iklim değişikliği bir çok sorun arasında herhangi sorun değil. Kapitalistlerin kuzey Kaliforniya ormanlarından Kuzey Brezilya ormanlarına, hepimize yani dünyanın geri kalanına açtığı sınıf savaşının bir parçası. Dolayısıyla Alexandria Ocasio-Cortez’in şubat ayında sunduğu Yeşil Yeni Düzen yasa teklifinden Sanders’ın planına kadar büyük çapta bir eylemi içeren iddialı planların sosyalist soldan gelmesi bir tesadüf değil.
Ancak Bernie Sanders’ın vizyonunun daha agresif olduğunu not etmek gerekir. Planın zaman çizelgesi hem iklim bilimcilerin bulgularıyla uyumlu olarak daha hızlı hem de iklim adaleti hareketlerinin talepleriyle örtüşüyor. Plan 2030’a kadar enerji ve ulaşımın karbondan arındırılmasını ve 2050de tüm karbon salımının bitmesini öngörüyor. Hem kısa hem uzun vadede oldukça iddialı ancak mümkün görünen hedefler bunlar.
Plan cepheleşme anlamında da oldukça agresif: Sözü gevelemeden fosil yakıt endüstrisinin bu konuda en büyük suçlu olduğunu belirtip, sadece fosil yakıtların devre dışı kalmayacağını, iklim konusunda harekete geçilmesini geciktiren yöneticileri de sorumlu tutacağını söylüyor.
Özetle konu hakkındaki siyasi konuşmaların yönünü değiştirip, iklim siyaseti konularına sürekli dikkat çeken coşkulu sosyal hareketlerin şimdiye kadar yaptıklarını temel alan, isyankâr ve detaylı bir politik vizyon ortaya koyuyor. Ayrıca hem *Yeni Düzen’in pozitif yönlerinin -kamu yararına büyük devlet yatırımı- mirasına sahip çıkarken o planın dışında kalmış yerli halkları ve siyahları bu sefer açıkça planın merkezine koyarak onlara özel bir önem göstermeye dikkat ediyor.
Sanders’ın planı olması gerekenden bile daha iyi. Son aylarda YYD yasa teklifi ve Inslee’nin cesur önerileri sayesinde azıcık yükselse de iklim politikalarında çıta ne yazık ki oldukça alçak. Bu plan “çevre dostu işler” gibi yakından bilinen konularda yeni bir standart belirlemiş oldu. Sanders’ın yirmi milyon yeni iş yaratma teklifi Inslee’nin sekiz milyon yeni iş yaratma sözünün iki katından fazla. Ayrıca fosil yakıt endüstrisinde çalışanların başka bir işe adil bir geçiş yapabilmesi için maaş ve emeklilik garantisi vererek Obama döneminin “Yeni Mesleki Eğitim Programları” planının pabucunu da dama atıyor. Yenilenebilir tarım teknikleriyle, çevre adaleti konularında örgütlenmek isteyenlerin kılavuzu olan Demokratik Örgütlenme için Jemez İlkeleri gibi daha önce başkan adaylarının çok nadiren dokunduğu konulara da değiniyor.
Sanders sadece fosil yakıtların değil enerji sistemimizde özel kişilerin çıkarlarının oynadığu rolün de peşine düşüyor. Tıpkı Paris Anlaşması’nda olduğu gibi Alexandria Ocasio-Cortez ve Markey’in YYD yasa teklifindeki en büyük eksiklik fosil yakıt teriminin geçmemesiydi (teklifte sadece “sera etkisi yapan gazlar” ifadesi geçiyor).
Buna karşılık, Sanders’ın YYD planı fosil yakıt endüstrisinin gezegenin yok oluşundan kazanç elde etmesini net bir biçimde engelleyecek önlemleri de içeriyor. Sanders’ın planı petrol ve gaz ithalat ve ihracatını yasaklamayı, dağlarda madencilik ve hidrolik kırılma ile sondajı sona erdirmeyi, kamu arazilerinde sondaj izinlerini iptal etmeyi de içeriyor ki bu sadece Trump’ın yeni kamu arazilerini sondaja açmak gibi kötü niyetli çabalarından değil, Obama’nın yerli petrol üretimini artırma çabalarından da bir U dönüşü demek.
Fosil yakıt endüstrisinin aleyhine bir dalga var. Önemli adayların hepsi petrol ve gaz şirketlerinden para almamaya yemin ettiler. Ama Sanders ihtiyacımız olan ahlaki öfkeyi de içinde barındırıyor. Sadece petrol şirketlerinden para almamaya değil petrol şirketlerinin peşine düşüp gerçekleri gizledikleri için onlara karşı yargı yoluna da başvuracağına yemin ediyor. Tıpkı tütün şirketlerinin sigara içme ve akciğer kanseri arasındaki ilişkiyi bilmelerine rağmen ellerindeki bilgileri gizlemelerine karşı açılan davalar gibi. Kimse bu kıyamet tacirlerine karşı mücadelede Sanders’dan daha iyi bir mevziye sahip değil. Sanders’ın on yıllardır büyük şirketlerin iktidarına karşı mücadele ettiği bilinen bir gerçek. Ve YYD planının lansmanını yapmak için Paradise’dan daha iyi bir yer olamazdı.
Ancak Sanders fosil yakıt endüstrisi meselesinin ötesine geçerek yenilenebilir enerjileri engelleyip kirli yakıtları destekleyen, bunu yaparken de özel şirketlerle işbirliği yapan kamu kurumlarını da hedef alıyor. Sanders’ın planı Yeni Düzen’in Tennessee Vadisi planını örnek alarak, temiz enerji üretimini ve dağıtımını kamuya ait yeni kurumlar aracılığıyla yapmayı da içeriyor. Plan, belediyeler ve kooperatifler aracılığıyla demokratik yönetimli ve kamuya ait tesislerin kurulmasını teşvik ediyor. Yerel halklara finansal destek sağlamak suretiyle kurulacak tesisler, özel elektrik şirketlerinin elinden bu gücü almak ve iktidarı halka devretmek de bu plan dahilinde.
İklim adaleti grupları ve eko-sosyalistler enerjinin bir kamu malı olarak kabul edilmesi konusunda uzun zamandır benzer vizyonlar ortaya koyuyorlardı. Favori adaylardan birinin platformunda yer alıyor olmaları çağımızın dikkat çeken gelişmelerinden biri kuşkusuz.
Ayrıca Sanders’ın YYD’si, ABD’nin dünyadaki rolü ve iklimle ilgili küresel işbirliğinin nasıl olması gerektiği ile ilgili de oldukça umut verici. YYD’yi ABD’nin hâkimiyetini pekiştirmekten, ABD ordusunu yeşil bir orduya dönüştürmekten ve hatta ABD’yi iklim değişikliği konusunda ahlaken lider pozisyonuna getirmekten ziyade -ki ABD bu konuda hızla başarısız oldu- plan, ABD’nin yüz yıldan fazladır dünyadaki ekonomik hâkimiyeti için atmosferi karbon salımlarıyla kirlettiğini kabul eden ve bu yüzden kendi payına düşen salımı azaltmayı da görev bilen bir anlayışa sahip.
Sanders 2030’a kadar ülke içindeki karbon salımını en az yüzde 71, endüstrisi az gelişmiş ülkelerde yüzde 36 oranında düşürmeyi öngörüyor. Bu da toplamda yüzde 161 oranında ülke içindeki salımların azalmasına denk geliyor.
Bunu başarmak için, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nden doğan ve dünyanın her yerinden temsilciler tarafından yönetilen Yeşil İklim Fonu’na 200 milyar dolar bağışlama sözü veriyor. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, Obama 3 milyar dolarlık bağış sözü vermişti.
Sanders ayrıca iklim meselesinin Amerikan diplomasisinin merkezinde yer alması çağrısı da yapıyor ve sadece devletlerle değil aynı fikirde olan siyasi partilerle ve sosyal hareketlerle de ilişki kurulmasından yana. “Dünyadaki tüm insanlarla, Rusya’yla, Hindistan’la, Çin’le, Japonya’yla, Brezilya’yla bu meselede beraber olduğumuzu kabul etmeliyiz.’ Tahrip edici silahlara yılda 1.5 trilyon dolar harcamaktansa, Sanders küresel liderleri bir araya getirip önceliğimizi hepimizin ortak düşmanı olan iklim değişikliğine vermeye çağıracak.
Sanders fosil yakıt kapitalizmi ile militarizmin derin bağlantısını ve ikisinin de dağıtılması gerektiğini anlıyor. Zaten, YYD için gerekli fonun önemli bir kısmı da (1.215 trilyon dolar) petrol kaynaklarının korunması için yapılan askeri harcamaların azaltılması yoluyla sağlanacak
İklim politikalarında herhangi bir değişikliğin meclisten geçmesi için Amerikan demokrasisinde parlamento tıkanıklığının (filibustering) kaldırılması gibi yapısal reformların yapılması gerektiğini biliyoruz. Tabii ki siyasetçiler bütün bunların gerçekçi olmadığını söyleyerek homurdanıyorlar. Biz de gerçekçi olalım: Hiçbir ciddi iklim siyaseti halkın büyük desteğini almadan hayata geçemez.
Sanders’ın Paradise’daki beyanı YYD’yi doğrudan halka götürecek yolun başlangıcıdır. Zira iklim değişikliği sadece karar alıcıları ilgilendiren bir mesele değildir; Sanders YYD’si emeklilik meselesinde kandırılmış kömür madencileri, su kaynaklarını koruyan Amerikan yerlileri, çevresel ırkçılığın kirli yükü altında ezilen mahalleler ve yükselen deniz seviyeleriyle yüzleşecek sahillerde yaşayan insanlar içindir. Küçük bir azınlık için değil çoğunluk içindir. Oval Ofis’ten sokaklara her yerde savunulması gereken bir iklim planıdır.”
ABD’nin Demokrat Parti Başkan aday adayı Bernie Sanders, ‘Yeşil Yeni Düzen’ tasarısını açıkladı. Tasarıyla ilgili Alyssa Battistoni ile Thea Riofrancos’un jacobinmag.com’da yayınlanan yazısını Medyaskop’tan İnan Temelkuran çevirdi.