Özgür Gazete Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut güç odaklarının medyaya karşı özel bir ilgi duymaya başladığını söyledi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde devlet-mafya ilişkilerinin işlenmesinin ardından siber saldırı, baskı, gözdağı ve tehditler arttı. Özelikle son yıllarda medya sahipliğinde ve yayın çizgisinde Türkiye siyasetiyle bağlantılı değişime dikkati çeken gazeteciler, yalnız bırakılmamak için uluslararası emek ve meslek örgütlerine dayanışma çağrısında bulundu. Özgür Gazete Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut Mezopotamya Haber Ajansı’ndan Sedat Yılmaz’a konuştu.
Hedef haline geldiler
Devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker’in itiraflarının ardından yaptıkları haberlerle hedef haline gelen Özgür Gazete’nin Genel Yayın Yönetmeni Pınar Barut, son dönemlerde güç odaklarının tehditlerine maruz kaldıklarını söyledi. El değiştirilen medyanın söz konusu iddiaları, itirafları ve ortaya saçılan gerçeklikleri haberleştirmediklerini dile getiren Barut, “Dolayısıyla biz göze battık. ‘Kimse yapmıyor bunları, siz neden yapıyorsunuz’ diyorlar. Arkasında kasıtlı bir şey arıyorlar. Kıbrıs medyasının bu noktada özeleştiri yapması lazım, bizler saldırı altında kaldık” dedi.
Güven yok
Gazeteciler için şikayette bulunacakları bir merciinin olmadığını ifade eden Barut, şunları söyledi: “Burada önemli olan şudur; tehdit edilen, telkinle haberlerinin kaldırılması istenen, baskı gören gazetecilerin gidebilecekleri, kendilerini güvende hissedebilecekleri devlet kurumlarının olmamasıdır. Bizi ortada bırakan ve belki de sesimizin çok fazla çıkamamasına sebep olan budur. Aslında bir ülke ya da bir devlet oluşumu yok burada. Dolayısıyla sizin şikayet etmeye gidebileceğiniz, kendinizi güvende hissedebileceğiniz bir mecra yok. Normal şartlarda yapacağımız polise gitmektir, şikayet etmektir, siyasilere bilgi vermektir. Ama hep karşımıza çıkan şu, ‘Ee sonuç ne olacak. Bunlar zaten güç sahiplerinin elinde olan şeyler. Polis teşkilatında, siyasette adamları var. Sizi kimse koruyamaz.’ Dolayısıyla bizim yapacağımız çok şey yok.”
Halil Falyalı aradı
Peker’in uyuşturucu baronu olarak adını verdiği Halil Falyalı’nın gazeteden çıkan haberler üzerine kendisiyle iletişime geçtiğinin bilgisini veren gazeteci Barut, süreci şöyle anlattı: “Direkt bir tehditlere maruz kalmadık. ‘Bu haberlere çok üzüldüm, bana sormadınız. Ben bu haberlerin kaldırılmasını istiyorum’ dedi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını, cevap kullanma hakkı isterse, bunu da yayınlayacağımızı, bunların soruşturulması gereken önemli iddialar olduğunu ifade ettik. Bize cevap vermek istemedi. ‘Ben cevabımı bu şekilde vermek istemiyorum. Haberi kaldıracak mısınız?’ diye sordu.”
Son dönemde özellikle gazino patronları, zengin iş insanları, Türkiye’de AKP’ye, burada ise UBP (Ulusal Birlik Partisi) iktidarına yakın olan zengin güç odakları medyaya karşı özel bir ilgi duymaya başladığını ifade eden Barut, “Çok kısa bir süre içerisinde bunlar oldu. Medyada çok zengin, dolgun maaşlarla sadece sahibinin sesi olan, haber toplantılarında ‘Şuna saldırın’ emri ile hareket eden kişilerin olduğu diğer tarafta ise küçücük bir alanda, sadece gazetecilik faaliyeti yapmak için ayakta kalan bizler kaldık. Rüşvet teklifleri kabul edilmeyince bu kez tehditlere, baskılara başlıyorlar. Aracılarla gelen tehdit ve baskılar… Örneğin bizim arkamızda Halil Falyalı’nın düşmanları arandı. Bulamadıklarında da ‘Falyalı’nın düşmanlığını kazanmak istemezsiniz’ gibi cümlelerle ‘iyi niyetliyiz’ mesajı verdiler. Bunlar çok stresli süreçler. Arkanızda kimseyi bulamıyorsunuz.”
‘Bize saldıran dostlarımızdı’
Gazeteci meslek örgütlerinin sessizliğini ve birlikte çalıştıkları meslektaşlarının saf değiştirmesine de tepki gösteren Barut, “Gazeteciler Birliği örgüt olarak var mı yok mu belli değil. Hiçbir açıklama yapmadı, sesini çıkarmadı. Bir zamanlar dirsek dirseğe çalıştığımız arkadaşlar var. Aynı gazetelerde, aynı televizyonlarda çalıştık. Kıbrıs’ın kuzeyi küçücük bir yer. Bugün güç odaklarının televizyon ve gazetelerinden bize saldıran kişiler, bizim dostlarımızdı. Yaşadığımız manevi çöküşler var. Sadece dolgun maaşlar uğruna çocukluğundan beri birbirini tanıyan insanların birbirine saldırması gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. Ciddi bir çürümüşlük ve nereye gittiği belli olmayan bir yolculuk var burada.”