Farklıydı, hem de çok. Ama bir o kadar da güzeldi. Ruhu maviydi, kalbi maviydi. Göklerden düşmüştü. Gök mavisine bulanmış gibiydi göklerden dünyaya düşerken. O toprakla buluştuğu anda, mevcut alandaki diğerleri oldukları yerde donup kalmışlardı şaşkınlıkla. “Nasıl olur da bu kadar mavi olabilirdi?”gibi düşünceler üşüştü akıllara. Ayağa kalktı ve ürkek bir şekilde “merhaba” dedi. Diğerleri hala sessizlik içinde şaşkınlıkla bakıyorlardı maviliğine.
Bir çok duygu üşüşmüştü akıllarına. Bir an önce onu ya yok etmeliydiler ya da onu hemen sorgulayıp bir an önce kendileri gibi yapmalıydılar. Kararsızdılar. İçlerinden bir tanesi “Sen neden bu kadar mavisin?” diye mırıldanıverdi ve sessizlik bozuldu. Bu durumdan cesaret alan diğerleri, “evet burada senin ne işin var? Sen buraya ait değilsin, seni neden hemen şimdi yok etmeyelim? Bence onu hemen öldürmeliyiz” gibi cümleler yükselmeye devam etti hep bir ağızdan.
Şimdi gerçekten de korkmaya başlamıştı. Dünyanın bu şekilde canlılar tarafından işgal edilmiş olmasını beklemiyordu. Hemen bir şeyler yapmalıydı yoksa başına kötü bir şeyler gelebileceğine dair panik dolu düşüneceler doldu içi. “Merhaba, benden korkmanıza gerek yok, ben zararsız biriyim” dedi kısık ve özgüvensiz bir sesle. Kalabalık gruptan yükselen otoriter bir ses, “burada kalabilmen için bizden biri olmalısın. Yoksa burada kalamazsın. Burada kabul edilemezsin” diye cevap verdi, gayet kendinden emin bir şekilde. “Ama ben sizler gibiyim sadece rengim farklı. Ben de sizin gibi bir ziyaretçiyim, dünya ziyaretçisi.”“Hayır” dedi gözleri şimsek gibi çakan soluk renkli dev cüssesiyle. “Sen bize benzemiyorsun, burada kalabilmenin tek yolu, ya bizim gibi olacaksın, ya da buradan gitmenin yolunu bulacaksın”. “Ama ben nasıl tam olarak sizin gibi olabilirim? Benim rengim mavi. Yine de birlikte yaşayabileceğimizi düşünüyorum. Neden herkesle ayni renge sahip olmalıyım ki?”
“Başka şansın yok, mavi olarak burada seni kabul edemeyiz. Yoksa bizim için bir tehdit oluşturursun. Senin rengini 6 yılda değiştirebiliriz ve o zaman bizim gibi olabilirsin. Başka da seçeneğin yok.” Varlığından endişe duyduğu anda hızlıca “Peki o zaman, öyle olsun, nasıl geri döneceğimi bilmiyorum, buraya düştüm, sizler gibi olmaya razıyım” gibi cümleler döküldü maviliğinin arasından. Birden alkış koptu. O da sevinçle karışık, hüzünün buluştuğu yerde, maviliğine veda edecek olmanın karmaşıklığındaydı. Bu kararla birlikte, aniden maviliğinde bir solgunlaşma başladı. Bu solgunlaşmayı gören diğerleri, “Aferin, doğru kararı verdin, bak rengin değişmeye başlamış bile” gibi söylemlerle onu teselli ettiler.