21 Mayıs 1983’te doğdum.
Bana verilen ilk doğum belgesi Kıbrıs Türk Federe Devleti’ne ait.
Ben henüz 6 aylık iken birileri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmaya karar vermiş.
Söyleyecek sözüm, söz söyleme hakkım olmadığı için bana sorulmamış.
Federe Devlet vatandaşlığından KKTC vatandaşlığına bu şekilde alındım.
O gün bana sorulsaydı ve denseydiki;
Bir gün gelecek eline silah alacan,
Bir başka toplumdan insanları nasıl öldüreceğin sana öğretilecek,
Hayatının bir dönemi de olsa, bütün bunları yapmak istemesen bile yapmak zorunda kalacan,
Göçmen bir ailenin, ortak yaşamdan gelen bireylerin bir çocuğu olarak,
Seni yetiştirenlerden öyle gördüğün, bildiğin, inandığın şeyleri unutup,
Bizim söylediklerimize inanırmışın gibi yapacan,
Bizim kurallarımızda, bizim öğretilerimizle hayatının bir döneminde tiyatro oynayacan,
“Güvenlik” denen insan düşmanı kavram uğruna, bir başkasını düşman bilecen,
Yıllarca seni dünyaya getiren insanların birlikte yaşadığı, sahip oldukları meslekleri öğrendikleri insanları “öteki” bilecen,
Söyleyecek sözüm, söz söylemeye hakkım olsaydı eğer,
Tüm bunlara hayır derdim.
Üstelik eğer bana o gün sorulsaydı ve denseydiki,
Bu vatandaşlığa geçtiğin andan itibaren, eğer 18 yaşına kadar bu vatandaşlıktan çıkmazsan eline silah almaktan kaçamaycan, eline silah almadan vatandaşlıktan çıkamayacan,
Hiç düşünmeden hayır derdim.
Bana sorulmadı.
Söyleyecek sözüm, söz söylemeye hakkım o günlerde yoktu.
Fakat bugün var.
Söyleyecek sözüm de var, söz söylemeye hakkım da.
***
Yıllarca elime silah almamak, bu tiyatronun bir oyuncusu olmamak için,
Kullanabileceğim bütün yolları kullandım.
Kendi ülkende kalarak askerden kaçmanın en basit yolu olan “üniversite okuma” hakkımı kullandım.
12 yıl boyunca, maddi külfetini de omuzlayarak, çeşitli üniversitelerde kayıt hakkımı kullanarak bu tiyatrodan kaçtım.
Fakat vicdan ve düşünce özgürlüğünün garanti altına alındığı Kıbrıs’ın kuzey topraklarında bunun da bir sınırı var.
Ne kadar süre eğitim göreceğinize de eli silahlılar karar veriyor.
Vicdan ve düşünce özgürlüğünün kök saldığı topraklarda daha fazla yaşayabilmek için bu kurala uymanız gerekiyor.
Ya hayatınızın bir dönemi olsa bile elinize silah almayı, kendinize ait olmayan bir ordunun eri olmayı kabul edersiniz, ya da vicdan ve düşünce özgürlüğü gereği o topraklardan çekip gidersiniz.
***
Ait olduğunuz toplumu ifade eden sahip olduğunuz kimliğin sizin özgürlüğünüze gözünüzün içine baka baka tecavüz etmesinden daha büyük bir eziyet var mıdır şu dünyada?
Elinize silah almamak uğruna, yaşadığınız, büyüdüğünüz, kendinizi ait hissettiğiniz topraklardan gitmek zorunda kalmak kadar büyük bir insan hakkı ihlali var mıdır şu dünyada?
Vicdan ve düşünce özgürlüğü gereği dayatılan tüm bu kurallara boyun eğmek kadar onursuz bir hayat modeli var mıdır şu dünyada?
İnsanlık bu dünyaya çok kötü şeyler yaptı.
Ulus devletlerin peşine düştüğümüzden beridir kendi kendimize çektirmediğimiz işkence kalmadı.
Irklar ve milletlerle birbirimizi böldüğümüz yetmezmiş gibi erkeği egemen yapıp, haki tonlarla cinsiyetler arası derin yaralar açtık.
Eğer bu dünyada onurlu bir hayat yaşamak istiyorsak bunun yolu kolayı seçmek olmamalı.
Çünkü kolayı seçerek aldığımız her kararda insanlığımıza bir tokat daha vurmuş oluyoruz.
Kolayı seçerek bize dayatılanların parçası olmaya devam ediyoruz.
***
Ben çekip gittim, kaçtım.
Vicdan ve düşünce özgürlüğümün bana verdiği hakkı kullanarak elime silah almayı, bu tiyatronun bir parçası olmayı reddettim.
Vicdanımı ve düşüncelerimi teslim etmek yerine, kaçmayı, bedel ödeyerek vicdanımı ve düşüncelerimi özgür kılmayı seçtim.
Hayatımın hiç bir döneminde tek bir canlıya tek bir tokat atmamış bir birey olarak, parçası olmam istenen savaş öğretilerini, silahı, mermiyi reddettim.
Savaşlar yüzünden çekilmemiş çile kalmayan bu topraklarda adımın herhangi bir askeri kurumun parçasıyla anılmasını reddettim.
Bu kendime karşı olan sorumluluğum kadar parçası olduğum topraklara da sorumluluğumdu.
***
Bu topraklar, dünyanın diğer topraklarında olduğu gibi maskelilerle dolu.
Başka düşünüp, başka konuşan, söyleyeceği sözleri bulunduğu ortama göre seçen, vicdanını ve düşüncelerini duruma göre değiştiren iki yüzlülerle dolu…
Ya maskeliler arasındasınızdır ki bu size kolay yoldan pozisyon, sıfat ve kazanç sağlar ya da maskelilerin dışındasınızdır ki bu size zor yoldan yaşamayı mecbur kılar.
İnsan olmamının bana sağladığı tüm hukuki haklarımı saklı tutarak,
Vicdanen,
Bedenen,
Ruhen,
Siyaseten,
Sizin kurallarınızı reddediyorum.
Size teslim olmayı reddediyorum.