Her bu binaya baktığında, içinde bir sessizlik ve zaman kavramında bir yavaşlık oluşuyordu. Ne olduğunu anlamadığı, bir gariplik seziyordu. Sanki de bu görkemli cam binanın içerisinde ona ait bir şey vardı. “Evet, kesinlikle bu cam binada gizemli bir durum var” diye içinden düşünürken aniden, yirmi katlı bu dev binanın camlarının patlamasıyla, ağır çekimde tüm sokağa saçılan camların arasından hayatında gördüğü en büyük simsiyah ve korkunç bir örümcek belirdi. Bir anda o ve arkadaşı, başlarına ne geldiğini anlamadan, sokaktaki tüm diğerleriyle inanılmaz hızlı bir şekilde koşmaya başladılar,
Ancak her ne kadar hız ile koşmaya çalışsa da, koşmak çok zordu onun için. Sırt çantasının içi kendisine ait eski kıyafetleriyle doluydu ağzına kadar. Arkadaşı ona ‘koş, daha hızlı koş’ diye haykırırken, o da ‘söz veriyorum bu eski kıyafetlerden kurtulacağım bir ara’ diye bağırdı. Arkadaşı ise ona “şimdi, hemen şimdi bırak”, diye haykırdı. “Şimdi bırakamam, hazır değilim” diye koşmanın yarattığı esintinin önüne göndermeye çalıştı sesini.
Arkadaşı ona tekrardan “şimdi bırakmazsan, bu örümcek seni diri diri yiyecek ve daha pişmanlık bile duyamadan varlığın bitecek.” “Yapamam, yapamam, bu kıyafetler olmadan ne giyeceğimi bilmiyorum. Bu kıyafteler olmadan çırılçıplak kalırım” diye haykırırken ayni anda, örümceğin ona dokunuşunu hisetti ve aniden giriş kapısının kapanma sesiyle birlikte irkilerek uyandı. Bir süre gördüklerinin etkisinde kalakaldı yatakta öylece. “Bu da neydi böyle” diye bir süre gördüklerini zihninde tekrar ve tekrar canlandırıp irdelerken, “bu örümcekle yüzleşeceğim, ondan korkmuyorum artık. Onun gözlerinin içine bakacağım” dedi ve gözlerini yumdu. Ruhu bedeninden derinlere doğru çekilirken, örümceğin onu avlayacağı ana tekrardan ulaşmayı başardı. Bu kez kaçmaktan vazgeçti ve örümceğe doğru dönüp ‘senden korkmuyorum’ diye neredeyse sesini kaybedercesine bağırdı. Bunu yaptığı an, aniden bu korkunç dev örümcek, parlayan bir ışık gibi yanarak boyut değiştirdi ve serçe parmağının tırnağı boyutuna dönüştü.
Bu örümceği eline aldı ve ona sevgiyle baktı. “Her zaman mı bu kadar küçük bir şeydin sen acaba?” diye örümceğe konuşurken, sağ omzunun üzerine muhteşem bembeyaz bir güvercin kondu.