Son bir haftadır Kıbrıs sorunu ile ilgili yaşananlar, ne yazık bu pilavın daha çok su kaldırdığını gösteriyor. Çünkü birileri habire pişmek üzere olan pilava su katıyor!
Geçtiğimiz hafta Sn Nikos Anastasiadis’in ortaya attığı desantralize federasyon önerisini düzenlediği basın toplantısı ile açıklığa kavuşturması bekleniyordu. Ancak Sn Anastasiadis’in basın toplantısında söyledikleri ortamı daha da karıştırmaktan ve karşılıklı suçlama oyununun fitilini ateşlemekten öteye gidemedi.
Sn Anastasiadis, hedefinin iki bölgeli, iki toplumlu federasyon olduğunu, halkın, ekonominin, doğal zenginliklerin birliğini, savunma ve güvenlik konularındaki yetkilerin oluşturucu devletlere devredilemeyeceğini net bir şekilde ifade etti. Guterres Çerçevesi’nin içeriği konusunda da aslına uygun değerlendirmeler de bulundu. Ancak ortaya attığı desantralize federasyon önerisini ve hangi yetkileri oluşturucu devletlere akarmayı düşündüğünü açıklamadı. Bunun yanında Kıbrıslı Türklerin federal devlete etkin katılımı konusunda söyledikleri ile yeni bir tartışmayı da başlatmış oldu.
Çok açıktı ki Sn Anastasiadis’in son haftalarda dile getirdikleri Crans Montana zirvesinde ortaya konan Guterres Çerçevesi ve BM Genel Sekreteri’nin Eylül ayında BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu rapor ile çelişmektedir. Sn Anastasiadis, üzerinde anaşılan konuları ve çözüm zeminini yeniden tartışmaya açıyor. BM Genel Sekreteri’nin müzakerelere bugüne kadar üzerinde anlaşılan konular, yani Crans Montana da kesintiye uğradığı yerden ve Gutteres Çerçevesi temelinde biran önce başlama talebinin tam zıt yönünde hareket ediyor. Ve aslında basın toplantısında kendi söyledikleri ile de çelişiyor.
Ankara ve Kıbrıs Türk tarafındaki ayrılıkçı kesimler ise Sn Anastasiadis ile eşgüdüm içerisinde hareket ediyorlar ve BM Genel Sekreteri’ne rağmen müzakerelerin kaldığı yerden devam edemeyeceğini, yeni fikirlerin tartışılması gerektiğini ısrarla dile getiriyorlar. Çok açık ki New York’taki Çavuşoğlu-Anastasiadis görüşmesi meyvelerini vermeye başladı.
Hedeflenen müzakerelerin yakın bir gelecekte başlamaması, süreci zamana yayma ve çok yaklaşılan kapsamlı federal çözüm ile Guterres Çerçevesi’ni berhava etme.
Oysa Sn Anastasiadis’in tartışmaya açtığı ve Ankara ile Kıbrıs Türk tarafındaki ayrılıkçıların eşgüdüm içerisinde tartışmayı sürdürdüğü konular, BM Güvenlik Konseyi kararlarında ve Guterres Çerçevesi’nde oldukça net bir şekilde ifade ediliyor. Ki bunlar aynı zamanda bugüne kadar iki toplum arasında yürütülen görüşmeler neticesinde üzerinde anlaşılan konulardır.
Kısaca şu şekilde hatırlamakta fayda var. Çözüm ile birlikte oluşacak federal devlette siyasi eşitlik ve 2:1 oranı ile dönüşümlü başkanlık olacak. Bunun yanında toplumlar için hayati öneme sahip konular durumunda tıkanıklıkların aşılması mekanizması oluşturulacak. Bakanlar Kurulu’nda 1 olumlu Kıbrıslı Türk oyu aranacak, ancak bu Türk tarafındaki bazılarının iddia ettiği gibi bütün konularda veto hakkı anlamı taşımayacak. Federal yargı, merkez bankası, federal polis gücü gibi önemli federal kurumlara katılım yüzde 50, 50 olacak. Garanti ve garantörlük sistemi devam etmeyecek. Çözüm tek egemenliği, tek vatandaşlığı ve tek uluslararası temsiliyeti olan iki bölgeli, iki toplumlu federasyon olacak.
Son haftalarda üzerinde boş yere “yeni fikir” kisvesi altında tartışılan konular işte bu kadar net ve açık bir şekilde anlaşılmış konular. Yukarı da belirttiğimiz gibi amaç zaten “yeni fikirler” tartışmak değil. Amaç Guterres Çerçevesi ve federal çözüm sürecini el birliği ile berhava etmek.
Bu bağlamda Kıbrıslı Türk toplumunun ve Sn Mustafa Akıncı’nın devre dışı bırakılması arayışları daha bir anlaşılır oluyor. Çünkü %60 oranında olan ve son ekonomik kriz ile daha da yükselen ve güçlenen bir federal çözüm iradesi devam ediyor!
Peki ne yapmalı? Her şeyden önce Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğunun federal çözüm iradesini ısrarla vurgulamalı, Kıbrıslı Rum toplumundaki ilerici ve federal çözüm yalısı güçler ile ortak mücadele hattı genişletilmeli.
Bunun yanında Sn Mustafa Akıncı, “Guterres Çerçevesini stratejik bir paket anlaşma ilan edelim” yönünde daha önce ortaya koyduğu iradeyi kararlılıkla sürdürmeli ve ne Sn Anastasiadis’in yanlışına yanlışla cevap vermeli, ne de Kıbrıs Türk tarafındaki ayrılıkçılara geçit vermelidir.
Unutmayalım. Kıbrıs ve halkı ya kalıcı bölünme ve felaket ile ya da federasyon temelinde yeniden birleşme ve barış içerisinde bir arada yaşam temel çelişkisi ile karşı karşıyadır.