AP’ye seçilen ilk Kıbrıslı Türk olan Niyazi Kızılyürek, DW’ye yaptığı açıklamada kendisine oy verenlerin barışa oy verdiğini söyledi. DW’den Loukianos Liritsas, Kızılyürek’in Strasbourg’a uzanan yolculuğunu kaleme aldı.
AP’ye seçilen ilk Kıbrıslı Türk olan Niyazi Kızılyürek, DW’ye yaptığı açıklamada kendisine oy verenlerin barışa oy verdiğini söyledi. DW’den Loukianos Liritsas, Kızılyürek’in Strasbourg’a uzanan yolculuğunu kaleme aldı.Lefkoşa’nın eteklerindeki Potamya köyünde 1950 yılında doğdu. Köyüne ait çok fazla çocukluk anısı olmasa da Niyazi Kızılyürek, köyünü gerçek Kıbrıs’ı ve milliyetçilik doğmadan önceki Kıbrıs’ı temsil eden bir yer olarak tanımlıyor.
DW’ye insanların birlik içerisinde yaşadığı, Kıbrıslı Türklerin Rumca, Rumların Türkçe konuştuğu bir yer olduğunu anlatıyor. Kimlik, kültür ve dini inancın barışçıl bir şekilde yan yana yaşamanın önünde engel teşkil etmediği bir yer olduğunu söylüyor. İki toplum arasında 1963’te başlayan şiddet olayları sürerken, 1964’te beş yaşına basmadan önce ailesi Potamya’dan ayrıldı. Ailesiyle birlikte, şiddet olayları sonrası ortaya çıkan Türk yerleşimlerinden biri olan Akıncılar köyüne yerleştiler. Niyazi Kızılyürek, burayı bir hapishane olarak anlatıyor. Phileleftheros gazetesine verdiği röportajda “Dışarıda Yunanlar vardı, sizi tehdit eden düşmanlar. İçerideyse sizi yöneten Türk paşası. İkisi de korku vericiydi” diyor.
Binlerce Kıbrıslı Türk ve Rum’un evlerini terk etmesine neden olan 1974’teki savaş sırasında ilk kez kendisini güneydeki Güzelyurt yakınlarındaki bir köyde buldu. DW’ye buradaki terk edilmiş evleri ilk kez gördüğünde Kıbrıslı Rum mültecilerle empati kurduğunu söylüyor. Kıbrıs’taki durum adayı terk etmesine ve Bremen Üniversitesi’nde Sosyal ve Siyasi Bilimler okumak üzere Batı Almanya’ya taşınmasına neden oldu. Eğitimine devam ederek, Kıbrıs sorunu ve uluslararası ilişkiler üzerine doktora tezi yazdı. “Bizim Duvarımız” Kıbrıslı Rum yönetmen Panikos Chrysanthou ile 1993’te “Our Wall” (Bizim Duvarımız) adlı Alman kanalı ZDF tarafından maddi olarak desteklenen belgeselin ortak yapımcılığını üstlenmesi, hayatında bir dönüm noktası oldu. Belgesel, Kıbrıs’ta her iki tarafın paylaştığı acıları ilk kez anlatıyor, iki taraftaki milliyetçiliği eleştiriyor ve Kıbrıslıların milliyetçiler tarafından öldürülmesini kınıyordu. Belgesel adanın her iki tarafında da tepki topladı ve yapımcılar milliyetçi gruplar tarafından vatan haini olmakla suçlandı. Kıbrıs Yayın Kuruluşu belgeseli yayınlamayı reddederken, Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’nun yöneticisi belgeseli yayınlamasının ardından işinden oldu. Panikos Chrysanthou, Kıbrıs’ta Rum lider Yorgo Vasiliu’yu iktidara getirecek 1988’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir mitingde Niyazi Kızılyürek’le tanışmasını DW’ye anlattı.
Chrysanthou, Kızılyürek’in adanın birleşmesi konusundan ne kadar tutkuyla bahsettiğini anımsıyor. Ancak yine de barış eylemcisinin, adada uzlaşma ve birleşmenin sembolü haline gelen Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis ile aynı kaderi paylaşmasından endişe duymaktan kendini alamıyor. İkili, 11 Eylül 1965’te Türk Mukavement Teşkilatı tarafından öldürülmüştü. Dost mu, düşman mı? Kızılyürek tamamen farklı bir yol izlemeyi seçti. Adanın kuzeyinde, “Birleşmiş bir Kıbrıs”a dair vizyonu ve etnik grupların ötesine geçecek bir bilince olan ihtiyacı dile getirmeye başladı. Genç aydına göre bu olmadan Kıbrıs’ta birleşme mümkün değildi. Bu fikirleri nedeniyle adanın kuzeyinde Rauf Denktaş yönetimi tarafından, kendisini Güney Kıbrıs’ın tezlerine kaptırmış, Kıbrıs’taki Türk devletinin temellerini zayıflatan biri olarak görülüyordu.
Kızılyürek, daha sonra güneydeki Kıbrıs Üniversitesi’ndeki Türk Araştırmaları Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak görev almak için başvuru yapma kararı aldı. O dönemde yerel basında çıkan manşeti hala hatırlıyor: “Kıbrıs Üniversitesi’nde bir Yunan Düşmanı”. Milliyetçi çevrelerin işten atılması için kampanya düzenlediğini hatırlıyor. Yakın zamanda yaptığı bir konuşmasında, “O zaman bir kez daha anladım ki gerçek milliyetçilerle uğraşmak zorundaydım. Kıbrıs Türk’ü, Rum’u. Aynı mantalite, aynı retorik” diyor. Bu deneyim, Kızılyürek’i milliyetçilik üzerine araştırma yapmaya yönlendirdi. Bu araştırmalar, “Milliyetçilik Kıskacında Kıbrıs” adlı çok satan kitabı yazmasını sağladı. Bundan sonraki hayatını, milliyetçi algı ile mücadeleye ve Kıbrıs’ın hem Türklerin hem de Rumların ortak memleketi olduğu algısına şekil vermeye adadı. Makaleler yazarak, geçmişten bahsettiği etkinliklerle, ateşli bir federalist ve Kıbrıs sorununa federal çözümün güçlü destekçisi olduğunu ilan etti. Adaylığı ve tarihi seçim zaferi Niyazi Kızılyürek’in Avrupa Parlamentosu için sol görüşlü Kıbrıs Rum partisi AKEL’den adaylığını açıklaması, Kıbrıs’taki siyasi arenada kargaşaya, Kıbrıs sorununa ilişkin tartışmaların alevlenmesine neden oldu. Adaylığı, sol kesim ile uzlaşma ve federal çözüm yanlısı olanlar tarafından sıcak karşılandı. Aynı zamanda her iki taraftaki milliyetçiler, adaylığına güçlü bir şekilde karşı çıktı.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki yönetimin yeni başbakanı Ersin Tatar, Kızılyürek’in adaylığının kendilerini güçsüzleştirdiğini söylerken, kuzeyde seçim kampanyasını engellemek için girişimler oldu. Türk Mukavemet Teşkilatı da Kızılyürek’in adaylığının Kıbrıslı Türklerin haklarını yok edip onların bir azınlığa indirgenmesine hizmet edeceğini savunarak Kızılyürek’i “Kıbrıslı Rumların hizmetçisi” olarak niteledi. Aynı zamanda güneyde basın ve milliyetçiler, adaylığına şüphe ile yaklaştı ve genel kanı Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi temsil edecek olası bir isim olarak görülmesiydi. Ancak seçim kampanyası boyunca Kızılyürek, kendisine oy verenlerin bir Kıbrıslı Türk’e değil Kıbrıs’ta birleşmeyi ve iki toplumun barış içerisinde birlikte yaşamasını isteyen bir temsilciye oy vereceğini söyledi. Federal, birleşmiş bir Kıbrıs hayalini anlattı ve kendisi ile aynı fikirde olanlardan oy istedi. Kıbrıslı Rumlardan 25 binden fazla, oy vermek için kontrol noktalarını aşan Kıbrıslı Türklerden 4 binden fazla oy alarak Avrupa Parlamentosu’na (AP) seçilen Niyazi Kızılyürek, parlamentoda Kıbrıs’ı temsil eden ilk Kıbrıslı Türk olarak tarihe geçti.
Seçilmesine ilişkin DW’ye yaptığı açıklamada Kızılyürek, kendisine oy verenlerin Kıbrıs’ta barışa ve federal çözüme oy verdiğini söyledi. “Bizim Duvarımız” adlı belgeselin yönetmeni Chrysanthou, eski ortağının geleceği hakkında artık endişe duymuyor. Aksine, seçilmiş olmasının Kıbrıs sorununu çözme çabalarında yeni bir dinamik yaratacağından, bir zamanlar “pasifist eylemci” olarak tanımladığı Kızılyürek’in Avrupa Parlamentosu’nda bir barış sembolü haline geleceğinden emin.
Loukianos Liritsas/Lefkoşa © Deutsche Welle Türkçe