Fotoğraf : Gazedda Kolektif / AI Art
Türkiye’de Erdoğan ve gelmiş geçmiş bütün iktidarların halka önerdiği, bir önceki hükümetin halkın yaşam kalitesini düşürdüğü iddiası oldu. Erdoğan da uzun süre hastane ve diğer türden hizmetlerin kendi iktidarıyla düzene girdiğini sunarak, onu savunan tebanın da çaldı ama hizmet etti diyerek savunduğu iddialara, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel olarak, doğasıyla nereden nereye geldiğine bir de Aydın Boysan’ın kısa değerlendirmesiyle, İstanbul özelinden bakmak istedik.
Yazar elbet yanlış anlaşılmaktan her ne kadar korkmasa da, kebap ile insanları ötekileştirmek istememiştir. Aydın Boysan’ın ömrü de ötekileştirmenin kendi hayatında bulunmadığının kanıtıdır. Yazar aslında burada kebap kültürünün ekonomik geçimsizlik, doğa talanı ve göç ile Türkiye’nin ve İstanbul’un yağmalanmasına, kültürünün iğdiş edilmesine, her şeyden önce Türkiye halkının ekonomik olarak iğdiş edilmesini gerçekçi kanıtlarla ortaya koymaktadır.
Aydın Boysan’ın Şerefe kitabında yer alan İstanbul’un Tarihi kısmını sizler için derledik.
Benim çocukluğumda Yedikule‘den Topkapı’dan tramvaya binen yalnız Beyazıt’ta aktarma yaparak, Kurtuluş ya da Şişli’ye kadar gidebilirdi.
Masraf mı?
Vatandaş 3,5 kuruşa, öğrenci 2 kuruşa… Bütün Boğaziçi köylerine, Kavaklar’a kadar vapur işlerdi.
Galata Köprüsün’den… Oda birkaç kuruştu.
Neredeyse bütün İstanbul sokaklarında aşçı dükkanları açıktı.
Bunların kapısında restaurant yazmazdı. Her birinde öğlen akşam 40-50 tencere sıcak yemek sunulurdu. Hamur tatlılarının da çeşidi bulunurdu. Sebze yemekleri 7,5 et yemekleri 12,5 kuruştu.
Bütün İstanbul’un çok tutumlu yaşamak zorunda olan semt çarşılarında benim de oturduğum Samatya gibi tezgahta satılan taze balık çeşitleri çok zengindi: Levrek, uskumru, barbunya-tekir, herkesin kesesine uygun fiyatlı olurdu.
Kocaman kılıçbalıkları ise dilimle ve kiloyla satılırdı.
Balık İstanbul’da seçkinlerin ayrıcalığı değildi.
Yine o yıllarda İstanbul belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Türkçe telif eserler yanında, Şekspir ve Molyer temsilleri sunulurdu.
Biz 17,5 kuruş giriş ücreti olan galeriye giderdik. Çıktığımız yer ucuzdu ama biz de o fiyata, aynı oyunu seyrediyorduk.
Ben o tiyatroda eksperi Şekspir’in Kral Lear rolünde Muhsin Ertuğrul Bey’i seyrettiğimi unutmam.
Tarihçiler İstanbul tarihini: Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemleri olarak üçe ayırabilirler.
Ancak bana göre daha etkili politik ve kültürler ayırım, ancak şöyle yapılabilir:
- Kebap’tan önce
- Kebap’tan sonra.