Kıbrıs ağızları çoğu zaman yalnızca nostaljiyle anılan, günlük sohbetlerde hatırlanınca yüzlerde bir tebessüm bırakan kelimelerden ibaret sanılır. Oysa bir kelimenin kaybolması, bir adanın hafızasının sessizce eksilmesi, bir kuşağın sesinin diğerine ulaşamaması demektir. Cylingo’nun ortaya çıkışı da tam olarak bu sessizliğe verilen bir cevaptır. Bugün sekiz üyeli bir ekip, gönüllü bir dernek ve büyüyen bir dijital arşiviz; fakat her şey aslında çok daha sıradan bir telefon konuşmasıyla başladı.
Uğurcan Karşılı, ben ve bir arkadaşımız sohbet ederken Kıbrıs’a özgü bir kelime geçti. Üçümüz de anlamını tam bilmiyorduk. İnternete yazdık, hiçbir kaynak çıkmadı. O anda Uğurcan’ın söylediği bir cümle hepimizin aklına kazındı: “Keşke Kıbrıs kelimeleri için bir TDK’mız olsa.” Ben de duraksamadan “Hade yapalım,” dedim. Bir gün sonra nenelerimizin ve dedelerimizin kapısını çalarak başladık işe. Sadece ilk 24 saatte 100’den fazla kelime topladık. Wikipedia’daki Kıbrıs Türkçesine dair kayıtlı kelime sayısının beş katına ulaşmıştık bile. Bu hız ve zenginlik, bizi ister istemez daha büyük sorularla yüzleştirdi: Kaç kelime kayboldu? Kaçı son konuşan nesille birlikte yok olacak? Neden bu kelimeler gençlere aktarılamıyor? Ve akademide bu konuda neden neredeyse hiç sistematik araştırma yok?
Yaşlılarımızla konuşurken sık sık “Keşke annem hayatta olsaydı, o sana daha çok kelime söylerdi…” gibi cümleler duyduk. Geçmişten arayışlar, dilin ne kadar kırılgan olduğunu, aktarılmadığında ne kadar hızlı uçup gittiğini gösteriyordu. Bu farkındalık bizi daha da motive etti. Cylingo’da “Eksik Kelimeler” bölümünü oluşturduk; insanlar bilmedikleri veya hatırladıkları kelimeleri bize göndermeye başladı. Bugün halk tarafından internet üzerinden gönderilen kelime sayısı 200’ü geçti. Sosyal medya mesajları, web sitemizdeki form, yüz yüze görüşmeler… Hepsi yaşayan bir arşivin parçaları haline geldi.
Başlangıçta her şey çok daha basitti. Küçük bir sözlük oluşturacak, kelimeleri yükleyecek, belki birkaç oyun ekleyip projeyi yavaşlatacaktık. Ama çalıştıkça fark ettik ki mesele sadece kelimeleri kayda geçirmek değildi. Eksikler çok daha derindi. Etimolojiler bulunmalı, filologlara danışılmalı, Kıbrıs ağzının kendi içinde nasıl işlediği ortaya çıkarılmalıydı. Bu sırada Yeniçağ Gazetesi’nin Sayın Murat Kanatlı bizi canlı yayına davet etmesi büyük bir dönüm noktası oldu. Yayından sonra bizi Halil Karapaşaoğlu ile tanıştırdı. Onun Kıbrıs ağzıyla yazdığı metinleri görünce Uğurcan’la birbirimize baktık: “Kıbrıslı Shakespeare’i bulduk.” Yazılarını inceledik, kendisiyle konuştuk ve Cylingo’nun “Kurallar” kısmını oluşturmaya başladık. Kuralların beklediğimizden çok daha derli toplu olduğunu, üstelik Rumca ile ciddi benzerlikler taşıdığını fark ettik. Bunun üzerine Instragram da cok buyuk hayrani oldugumuz dil uzmani olan Rhomios’a ulaştık ve Rumca kurallarını da yazmasını rica ettik. O da hiç vakit kaybetmeden hazırladı ve sitemize ekledik. Böylece Kıbrıs ağzının ne kadar tutarlı, sistemli ve disiplinli bir yapıya sahip olduğunu daha iyi anlamış olduk.
Projenin yönünü ikinci kez değiştiren olay ise Sim TV’de Günaydın Kıbrıs programına Sayın Serhat İncirl’ tarafından davet edildiğimiz gündü. Yayın sırasında bir izleyici “Köy ağızları farklıdır” diye yorum yaptı. Bu tek cümle koca bir kapı açtı: Köy ağızları neden farklılaşıyor? Kaçı kayboldu? Kuzey ve güney ağızları arasında fark var mı? Güzelyurt ile Mağusa’nın telaffuzları ne kadar ayrışıyor? Bu sorular bizi yeni bir araştırma sürecine soktu. Bu konuda daha önce kimlerin çalıştığını araştırdık ve HASDER’in yıllar önce bu projeyi yaptığını öğrendik. Sağ olsunlar, arşivlerini bizimle paylaştılar ve onlardan çok şey öğrendik. Artık çok açıktı: Cylingo sadece bir sözlük olamazdı; çok daha büyük bir proje olmak zorundaydı.
Bu noktadan sonra hem ekip hem proje büyümeye başladı. Daha fazla kelime, daha fazla oyun, daha fazla içerik gerekiyordu. Dilin yaşaması için yalnızca arşiv yetmiyordu; öğretmek, aktarmak ve topluma dokunmak gerekiyordu. Bu yüzden sosyal medyamızı büyüttük. İnsanlar merak ettikçe bize daha çok kelime göndermeye başladı. Eksikler daha görünür hale geldi. Bugün ekibimizle birlikte telefon uygulaması geliştiriyoruz, kültürel projeler hazırlıyoruz, etkinlikler düzenliyoruz ve davet edildiğimiz yerlerde konuşmalar yapıyoruz. Amacımız çok net: toplumu bilgilendirmek, yeni nesli meraklandırmak ve Kıbrıs ağızları hakkında araştırmalar yapılmasını teşvik etmek. “Gel kültürünü öğren, gel Kıbrıs ağzı üzerine araştırma yap” çağrımız tam da bu yüzden.
Cylingo’nun adayı dünyaya tanıtması ise bizim için bambaşka bir gurur kaynağı oldu. Bugün bizi her ay destekleyen bir Rus takipçimiz var. Kıbrıs Rumcası öğrenmek için sitemizi kullanıyor. Tanıştığımızda bize şöyle dedi: “Yunanca öğreniyorum ama Kıbrıs ağzını öğretecek bir kaynak bulamadım. Sonra sizi buldum. Kapanmanızı istemedim. Küçük bir çocuğum var; onun da Kıbrıslı gibi konuşmasını istiyorum.” Bu cümleyi duyduğumuz an Uğurcan’la birlikte tüylerimiz diken diken oldu. Çünkü anladık ki Cylingo sadece Kıbrıslılar için değil, Kıbrıslı olmak isteyen herkes için bir kapıydı.
Bugün Cylingo bizim için bir web sitesinden çok daha fazlası: adayı tanıtmak, kültürü korumak, öğretmek, öğrenmek ve her şeyi doğru şekilde arşivlemek. Bunların hepsi zaman alan, emek isteyen işler. Yorulduğumuz oluyor, ama hayat bize sürekli motivasyon veriyor: bir yorum, yaşlı birinin hatırladığı bir kelime, bir öğrencinin attığı mesaj… Çünkü bu proje artık sadece bir platform değil, bir amaç haline geldi.
Bu yüzden sizi de bu yolculuğa davet etmek isteriz. Cylingo ile kaybolan kelimelerin sesini yeniden duyuralım. Kıbrıs’ın kültürü yaşamaya devam etsin.
Destek olmak isterseniz: cylingo.org