Ormanın derinliklerinde yaşıyordu. Yapayalnız, tek başına. Çok kusurlu zannediyordu kendisini. O yüzden yalnızlığa hapsetmişti varlığını. Kara bir leke gibi görüyordu kendisin. Kendisine ayna olabilecek her şeyden uzaklaşmayı seçmişti bu yüzden. Kendisini yalnızlığa hapsederek cezalandırmayı seçmişti tüm varlığındaki ‘olamayışları’. Doğadaki mükemmellik bile canını acıtıyordu. Ona ne kadar ‘güzel’ olmadığını hatırlatıyordu.
Oysa ki o unutma hastalığına yakalanmıştı sadece. Değeri evrenseldi. Varlığı mükemmeldi tüm mükemmel olmayanla birlikte. Ama dünyadaki hikayesine çok anlam yüklemişti. İşler karmaşıklaşmıştı. Varoluşsal akıl karışıklığı yoğundu. Dünyada yaşadıklarına yüklediği anlamı bırakıp, hatırlama yolculuğuna çıkmalıydı, evrensel değerini. Burada yaşanılan hiç bir şey değiştirmiyordu günün sonunda, varlığındaki evrensel değeri. Ama unutma hastalığı yoğundu bu bedensel varoluşta. Yorgunluk, unutmuşluktan geliyordu. Hatırlamak hiç bu kadar daha önemli olmamıştı.
Kusurlarıyla güzeldi o. Ama farkındalık ışıkları kapanmıştı varlığında. İçindeydi mükemmel olan. İnsanlığıyla, evrenselliği iç içe karışmıştı sonunda. Sorun da tam olarak buydu. İnsan parçasından mükemmel olmasını talep ediyordu ancak bu mümkün değildi. Mümkün olmayanı istiyordu. Mümkün olmayanı talep ettikçe, işler daha da karmaşıklaşıyordu.
Her gün biraz daha fazla kendisini saklamak istiyordu. Doğanın varoluşundan bile gizlemek istiyordu varlığını. Oysa ki, doğa onun güzelliğine saygı duyuyordu. Ona sesleniyordu. Tüm çabalarına, savaşlarına, tüm yapabildiklerine, yapamadıklarına, tüm varoluşuna sesleniyordu. Ona her gün fısıldıyordu kuşlarla, ağaçların hışırtılarıyla, nehrin akışıyla, rüzgarın gücüyle. Ona her gün muhteşemliğini fısıldıyordu. Acaba bu fısıltıları hiç duyabilecek miydi? Acaba farkındalık ışığı bedeninde tekrardan alevlenebilecek miydi? Acaba hatırlamayı seçecek miydi?
Bir sabah gözlerini açtığında kırık dökük klubesine nasıl girdiğini anlayamadığı sapsarı renkli bir kanarya ile gözgöze geldi. Bu güneş sarısı kanarya, gözlerini ayırmadan neredeyse heykele dönmüşçesine dimdik ona bakıyordu. Şaşkındı. Tereddüt içindeydi ama ilk defa kalbinde bir kıpırtı hissetmişti. Elini uzattı. Avcunu açtı ve bu sarı kanarya bir anda avcunun içine zıpladı. Yavaşça avcunu kapattı.