• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Çarşamba, Mart 29, 2023
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa HABER KIBRIS

Kara: “Ekonomik akıl Türkiye yardım heyetine bırakıldı” – Röportaj

Gazedda Gazedda
30 Ağustos 2018
Okuma Süresi: 13 dk
A A
Kara: “Ekonomik akıl Türkiye yardım heyetine bırakıldı” – Röportaj

Cardiff Üniversitesi’nde ekonomi profesörü, akademisyen Engin Kara Gazeddakıbrıs’ın ekonomik krizle ilgili sorularını yanıtladı.

“Ekonomik akıl Türkiye yardım heyetine bırakıldı” diyen Kara,  hükümete ve Başbakan’a teknik destek ve öneri sunan bir teknik ekibin dahi olmadığını ifade ederek,” hükümetin panik şekilde açıkladığı ekonomik önlemlerden ve Başbakan’ın Facebook üzerinden öneri arayışından anlaşılıyor zaten” dedi.

Casiona sahiplerinden kesilecek verginin yaklaşık olarak 12 milyon TL’den olacağından fakat kamuda ek mesai gelirlerinden elde edilecek gelirin 20 milyon TL olacağına dikkat çeken Kara şu ifadelerde bulundu:  “yani kamudan beklenen fedakarlık, casino sahiplerinden beklenen fedakarlığın neredeyse iki katı. Sizce burada bir anormallik yok mu?”

Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomi politikalarının ne olduğu, neyi hedeflemesi gerektiği konusunda tam bir kafa karışıklığı olduğunu da kaydeden Kara, “Ekonomi politikaları bütçe üzerinden oluşturuyor. Ekonomik başarı ya da başarısızlık bunun üzerinden belirleniyor. Ne yazık ki ‘insan’ geri planda kalıyor” dedi.

Herkesin krizde kamu bütçesinde oluşan açıktan bahsettiğini fakat insanların bütçelerinde de açıkların oluştuğunu kaydeden Kara, “Peki, bu açık nasıl kapanacak? Buna verilen bir cevap yok” şeklinde konuştu.

İşte Engin Kara ile yaptığımız röportajın tamamı:

1.Türk lirasında 2 yıldır süren ama son dönemde hızlanan ciddi bir değer kaybı       söz konusu, bu manipülatif kısa dönemli bir dalga mı yoksa uzun dönemli bir sorun mu?

Uzun donemli ve yapisal bir sorun. Türk Lirası’nın bu denli değer kaybetmesinin nedeni, aynı zamanda şu anda Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu olan, özel sektörün yüksek dış borcudur. Ve bu ilk değil, Türkiye ekonomi tarihi yüksek diş borcun neden olduğu kur krizleriyle dolu. 

Türkiye potansiyelinin üzerinde büyümek isteyen bir ülke.  Son yıllarda gözlemlenen yüksek büyüme oranları Erdoğan yönetimi için bir gurur kaynağı ve inşaat sektöründeki yatırımlar bu yüksek büyümenin motoru olarak görülüyor. Ve yapılan yollar, köprüler ve benzeri projeler  her ne kadar ‘yerli ve milli’ olarak lanse ediliyorsa da aslında bunların finansmanı yurtdışından alınan kredilerle sağlanıyor. 

Simdi bu kredileri geri ödeme zamanı. Geri ödemeler bir süredir devam ediyor. Özellikle Ekim ayında 9 milyar dolarlık yüklü bir geri ödeme var. Yıl sonuna kadar geri ödenmesi gereken miktar yaklaşık 30 milyar dolar. Bu ekonomik ortamda da bu borcu ödemenin güçlüğü ortada.

Borç ödemesi gereken şirketlerden gelen döviz talebi Türk Lirası’nın değer  kaybetmesine neden oluyor. TL’nin gün içerisinde yaşadığı en ufak bir değer artışı dahi bu şirketler için bir döviz alım fırsatı yaratıyor ve bu da TL’nin tekrar değer kaybetmesine yol açıyor.TL değer kaybettikçe şirketlerin borçları TL bazında artıyor. Ve borcunu ödeyemeyip iflas eden şirketlerin sayısı da her geçen gün çoğalıyor. Bu iflaslar, ekonomide var olan risklerin somut kanıtı. 

Bundan birkaç yıl önce AKP yönetimine, ‘özel sektörün sürekli artan borcunun ekonomi için bir risk oluşturup oluşturulmadığı’ sorulduğunda, ‘borç özel sektörün borcu ve sorunu’ tarzında cevaplarla konu geçiştiriliyordu. Ama gelin görün ki borç sorunu şirketlerin sorunu olmaktan çıktı, tüm ekonominin sorunu haline geldi.  İflas eden şirketler döviz kredileri yanında TL borçlarını da ödeyemeyecek. Bu sorun, bankacılık sektörü için de ciddi bir risk. 

Ve bütün bu artan ekonomik risklerle birlikte, kriz daha da derinleşiyor. Artan risklerin bir sonucu olarak uzun vadeli faizler artış trendine girdi. Uzun vadeli faizler %30 seviyelerine yaklaştı.  2 yıllık (tahvil) faizi %25 seviyelerinde iken 5 yıllık (tahvil) faiz %28. Yani yatırımcılar Türkiye hükümetine borç vermek için artık çok daha fazla faiz istiyor. 

Artan riskler ve uzun vadeli faizler, TL kredi faizlerinin artmasına da neden oluyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın verilerine göre tüketici kredileriyle ticari krediler %30’lara dayandı.

Şüphesiz artan ticari kredi faizleri zor durumda olan şirketlerin durumunu daha da zorlaştıran ve şirketlerin mali yapısındaki bozulmayı hızlandıran bir faktör.

Bütün bunlar da işsizliğin artmasına ve ekonominin durgunluğa girmesine neden olacak. 

Bir yandan bunlar yaşanırken, öte yandan da enflasyon sorununu geri dönüyor. TL’nin değer kaybetmesi fiyatların yani enflasyonun artmasına neden oluyor. Bunun temel nedeni de Türkiye’nin sanayi üretiminde dışa bağımlı olması. Üretimi Türkiye’de yapılan sanayi mallarının %70 hammaddesi dışarıdan ithal ediliyor. Bu oran bazı ürünlerde (örneğin, LED TV) %90’a kadar çıkıyor. TL’deki düşüşe bağlı olarak artan ithal girdi fiyatları da enflasyona yol açıyor. 

Şu ana kadar söylediklerimi bir benzetmeyle özetlemeye çalışayım. Döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmanın ekonomi üzerindeki etkilerini açıklamak için kullanmayı sevdiğim bir benzetme var. Bu durumu, eski binaları yıkmak için kullandıkları demir topun bina üzerindeki etkisine benzetebiliriz. Demir top, sarkaç misali sallandıkça güçleniyor ve bu güç giderek artarak, binayı yıkıyor. TL’nin sürekli dalgalanan ve değer kaybeden seyrinin ekonomi üzerinde yarattığı etki de demir topun bina üzerinde yarattığı etkiden farklı değil aslında. Bu seyrin sonuçlarının ne olacağını görebilmek için bu ‘demir topun’ durmasını beklemek gerek. Türkiye ekonomisinin düşük büyüme ve yüksek enflasyonlu bir döneme gireceği artık belli oldu. Ama top hızlanmaya devam ediyor. 

2.Belirttiğiniz gibi, AKP iktidarı döneminde dış borçlanmaya dayalı bir büyüme modelini merkeze aldı. Bu model ekseninde borçlanma ile gelişme el ele gitti. Şimdi ray değiştirilmeye çalışılıyor. Bununla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi ve Maliye bakanı yeni bir ekonomik model açıkladı. Size göre bu model ikna edici mi? Türkiye’yi yeniden büyüme rayına sokabilir mi? 

Bence değil. Şu anda büyüme rayının önünde çok büyük engeller var. Ne hukuk sistemi olması gerektiği gibi çalışabiliyor ne de demokrasi var. 

Kurumsal altyapıda çok büyük bir erozyon var. Merkez Bankası gibi ekonomiyi yönetmekle yükümlü kurumlar görevlerini layıkla yapamıyor. OHAL’den önce başlayan bu kurumsal direnç kaybı, OHAL’in resmen uygulanmaya başlamasıyla birlikte hız kazandı. 24 Haziran seçim sonuçlarıyla birlikte de bu kurumlar tamamen önemini yitirdi. 

Bütün bunlar da Türkiye’nin yatırımcı gözünde kredibilite kaybetmesine ve yatırım yapılabilir bir ülke olmaktan çıkmasına yol açıyor. Yatırımcılar, yerli veya yabancı, hukuk sisteminin olması gerektiği gibi çalışmadığı, Merkez Bankası’nın elinin kolunun bağlı olduğu bir ülkeye dönüşen Türkiye’de yatırım yapıp risk alacağına, daha güvenli gördükleri ülkelere yöneliyorlar.

Son dönemde hızlanan beyin göçü de büyümenin önündeki diğer bir engel.

Bütün bunlar düzelmeden de Türkiye’nin tekrar büyüme rayına girmesini beklemiyorum. 

3.Kıbrıs’ın kuzeyinde krizin yansımaları şüphesiz büyük etki yarattı. Bir süre önce bakanlar kurulu bir dizi önlem açıkladı. Sizce bu önlem paketi mevcut kırılgan ekonomik yapıya olumlu katkı koyar mı?

Hükümet yetkilileri panik halde birtakım önemleler açıklıyorlar. Ancak bu önlemlerin ekonomi üzerindeki etkilerini analiz edebilmek için yeterli veri yok, maalesef. Bu önlemler açıklanırken ekonomi üzerindeki olası etkilerinin de detaylı bir şekilde açıklanması gerekiyordu. 

TL’nin değer kaybından dolayı bütçede 500 milyon TL’lik ek açık olacağı belirtildi. Bu önemlerin amacı bu açığı kapatmak mı? Eğer öyle ise, bu önemlerle bu açık kapanabilecek mi?

Ne demek istediğimi bir örnekle açıklamaya çalışayım. Önlemlerin bir tanesi ‘Casino ve bet ofislerinde, 6 aylığına masa ve makine başına lisans harçlarına yüzde 20 artış’ yapılmasını öngörüyor. Dönemin Casino İşletmecileri Birliği Başkanı 2016 yılında yerel bir gazeteye yaptığı açıklamada, Kuzey Kıbrıs’ta her casinonun 7 masa ve 75 makine için 550 bin Euro ödediğini, yine o dönemde toplam 29 casino bulunduğunu söylüyor. Açıklamaya göre casinolar toplamda devlete yaklaşık 16 milyon euro harç ödemişler. 

Şimdi Hükümet bu harçları %20 oranında artıracağını söylüyor. Bu durumda bir casinonun makine başına ödeyeceği miktar 550 bin Euro’dan yaklaşık 660 bin Euro’ya çıkacak. Ek vergi uygulamasının  altı ay süreceğini göz önüne alırsak, bu önlemin sağlayacağı ek gelir (casinolardaki makine sayısının hiç artmadığını varsayıyorum) 1.5 milyon Euro olacak. Yani bugünün kuruyla, yaklaşık 12 milyon TL’den bahsediyoruz. 

Şu anda gündemi en çok meşgul eden önlem ise ek mesailerde kesintiye gidilecek olması. Başka bir deyişle, kamu maaşlarında bir kesintiye gidilecek. Bu kesintiyle 20 milyon TL ek gelir bekleniyor. Yani kamudan beklenen fedakarlık, casino sahiplerinden beklenen fedakarlığın neredeyse iki katı. Sizce burada bir anormallik yok mu?

Özellikle piyasadaki fiyatların bu denli arttığı bir dönemde çalışanın gelirinde yaşanacak bir azalma, piyasadaki talep ve dolayısıyla ekonomi üzerinde olumsuz etki yaratacak. Bu önlem uygulamaya konulurken bu olumsuz etki de hesaba katıldı mı? 

Bu soruların yanıtı bilinmeden ekonomik önlemlerin ekonomiye yarar mı yoksa zarar mı getireceğini kestirebilmek ne yazık ki kolay değil.

Hükümet yetkilileri bu önlemlerin etkili olmasını hedefliyorsa önce şeffaf bir şekilde madde madde bu önlemlerle neyin amaçlandığını, ne kadar ek gelir sağlanmasını beklediklerini ve hane halkının refahı üzerindeki olası etkilerini açıklamaları gerekir.  

4.Bu önlemlerin halkı savunan politikalar olduğunu iddia etmek mümkün mü?

Halkı düşünen politikalar olduğunu söylemek zor. Bunun en çarpıcı örneği de, ‘Çalışma ve ikamet izniyle gelenlerin çocukları için asgari ücretin yüzde 5’i kadar ödenek alınacak’ olmasıdır. Bu önlemin kabul edilebilecek bir tarafı yok.

Bu önlemin de gösterdiği gibi, Kıbrıs’ın kuzeyinde ekonomi politikalarının ne olduğu, neyi hedeflemesi gerektiği konusunda tam bir kafa karışıklığı var. Ekonomi politikaları bütçe üzerinden oluşturuyor. Ekonomik başarı ya da başarısızlık bunun üzerinden belirleniyor. Ne yazık ki ‘insan’ geri planda kalıyor.  

Görünen o ki bu önlemlerle bütçede oluşması beklenen açığı kapatma hedefleniyor. ‘Bütçede şu kadarlık bir açık oluştu, devlete para lazım, fedakarlık yapın lütfen’ deniyor.

İyi ama krizden dolayı halkın bütçesinde de bir açık oluştu. Peki, bu açık nasıl kapanacak? Buna verilen bir cevap yok. 

Üstelik TL’deki değer kaybı da devam ediyor. Dövizdeki her yükseliş, bütçede yeni açıkların oluşacağı anlamına geliyor. Peki döviz yükseldikçe, maaşlardan yine ve yeniden kesinti yoluna mı gidilecek? Ekonomik tedbir anlayışımız bu mu olacak?

Şirketler ‘bizim bütçemiz de hasar gördü, biz de özel sektördeki maaşlarda kesintiye gidiyoruz’ derse, hükümet yetkileri nasıl bir tavır sergileyecek?

Halka ‘sizi aç bıraktık ama bütçemiz denk’ mi denecek?!

Bu kriz döneminde hükümetten beklenen ve de olması gereken, halkın hayatını zorlaştıracak değil, kolaylaştıracak tedbirler almasıdır.  

Ekonomi bilimi bunun için vardır. Dünyada halkının refahını kendilerine dert eden hükümetler bunu yapıyor. Birçok ülkede krizden ekonomi bilimi kullanılarak çıkıldı. Ama bu ülkelerde ekonomi, Kuzey Kıbrıs’ta olduğu gibi, ekonomi vasfı olmayan kişilerce ve el yordamıyla yönetilmiyor. Ekonomilerin nasıl çalıştığını çok iyi bilen ekonomistler tarafından yönetiliyor ya da yönlendiriliyor. 

Bir örnek vereyim. Ekonomik durgunluğun yaşandığı 2008 yılında Amerika’da, yavaşlayan ekonomiye çare olarak hükümet 100 milyar dolarlık bir ekonomik paket hazırladı. Bu pakete göre 70 milyon Amerikalı ortalama 950 dolarlık ek katkı aldı. Yani bir gün Amerikalılar sabah kalktılar ve posta kutularında 950 dolarlık çekler buldular. 

Kuzey Kıbrıs’ta şimdi tam tersi yapılıyor. Satın alma gücündeki düşüşü tamir edecek önlemler yerine, tam tersine, geliri daha da düşürücü politikalar geliştiriyor. Bunu hiçbir ekonomi teorisiyle açıklamak mümkün değil.

Ek mesailerdeki kesinti sayesinde 20 milyon TL tasarruf yapılaması hedefleniyor. Bu bir muhasebecinin yapacağı bir hesap. Çünkü hane halkı harcamalarında 20 milyon TL’lik bir düşüşün ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini içerdiğini sanmıyorum. 

Bu önlem ekonominin daha da yavaşlamasına neden olacak. Ve büyük ihtimalle bu yavaşlamaya nedeniyle, özel sektörde birileri işlerini kaybedecek. 

Hükümet yetkilileri ‘bu krizi kendi, yurt içi kaynaklarımızla atlatmak zorundayız. Ek gelire ihtiyacımız var’ diyebilir. O zaman da çare kaynakların artırılmasıdır. 

Hükümet yetkililerinin ek kaynak için çalması gereken kapı halkın değil, örneğin  ‘KKTC ekonomisinden bağımsız yaşıyor’ dedikleri casinoların kapısıdır. 

Casinolardan alınacak ek verginin süresi uzatılırsa zaten ek mesailerdeki kesintiden umulan tasarruf kadar ek gelir sağlanacak. O zaman bu kesinti konusunda ısrar niye?

Diğer bir kaynak kapısı da teşvik yasası kapsamında olan ve ciddi anlamda vergi iltiması geçilen özel üniversitelerdir. Sanırım bu  sektör yeterince teşvik edildi. Bu teşviklerin kaldırılması ve anlamlı bir vergi mükellefiyeti kapsamına alınmaları, hem devletin gelirlerini artıracak, hem de sektörde kalitenin artmasını  sağlayacak. Gecekondu misali türeyen bu bazı apartman üniversitelerinin, ekonomiye bir katkı yapmadıktan sonra, bize ne faydası var? Bana sorarsanız, tam aksine eğitim adına prestijimizi aşağı çekiyorlar. En azından oradan bir gelir elde etmemiz gerekmez mi?    

5.Hükümetin politikalarına muhalefet iki farklı boyutta gelişiyor. Bir taraf stabil para birimine geçilmesini dillendiriyor diğer taraf ise TC ile imzalanan ekonomik protokole harfiyen uyulması çağrısı yapıyor. Bu iki pozisyonu değerlendirir misiniz? Sizce 3. bir alternatif var mı?

Maalesef, ekonomik akıl Türkiye yardım heyetine bırakıldı. KKTC’nin hükümete ve Başbakana teknik destek ve öneri sunan bir teknik ekibinin olmadığı, hükümetin panik şekilde açıkladığı ekonomik önlemlerden ve Başbakan’ın Facebook üzerinden öneri arayışından anlaşılıyor zaten. 

Ekonomi bir bilimdir ve teknik bir konudur. Bir örnekle ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım. Karnı ağrıyan bir hasta düşünün ve bu hastanın soruna çareyi Facebook üzerinden aradığını varsayın. Eminim ‘benim de olduydu, filanca ilacı içtim ve geçti, sen de iç’ şeklinde öneriler alacaktır. Oysa doğru öneri, ‘bir doktora görün’ olmalıdır.

Dünyada gıpta ile baktığımız ülkelerin ekonomileri, bir ekonominin nasıl çalıştığını çok iyi bilen, farklı ekonomik politikaların ekonomi üzerindeki olası etkilerini anlayabilmek için simülasyon programları yazabilen uzman insanlar tarafından yönetilir.

Bizde ekonomi yönetenlerde ilk aranan şart liyakat değil, ‘iyi’ bir partili olmasıdır. Hal böyle olunca da karganın kılavuzluğu misali, ekonomide sürekli sorunlar yaşanıyor. 

Bence 3. yol, ekonomi yönetiminin bu işten anlayan uzman kişilere bırakılmasıdır. Ekonomi, modern dünyadaki bağımsız merkez bankalarının yapılanmasına benzer, siyasi etkiden uzak bir kurum tarafından yönetilmelidir. 

Stabil para birimi konusuna gelince, bunun sorunlara çare olacağına düşünmüyorum. Euro’ya geçişin neden çare olmayacağına dair birçok ekonomik gerekçe sıralanabilir ama en önemli neden ekonomi yönetimindeki düşük kalitedir. Euro ya da  dolara geçilmesi ekonomi yönetimini teknik olarak çok zorlaştırır. Bugünkü yönetim anlayışıyla başka bir para birimine geçişin düşüncesi bile beni korkutuyor. Bunun yanı sıra, ekonomik olarak esasen ilişki içerisinde bulunduğumuz ülke, Türkiye. Dolayısıyla orada yaşanan her türlü istikrarsızlık bizi doğrudan etkilemeye devam edeceğinden, ‘stabil’ kalmak mümkün değil. Bir diğer önemli unsur da, dünya ile entegre olmayan ekonomik yapımızdan dolayı, KKTC devletinin yeterli döviz geliri yok. Döviz girdisi olmayan bir yapının, dövizle döndürülebilmesi ekonomik olarak mümkün değil.  

6.Seçim döneminde iktidar partilerinin uzlaştığı temel çerçeve “evin içinin temizlenmesi” şeklindeydi. Bunun yanına yerli üretim vurgusu da yapıldı. Gelinen aşamada krize hazır olmadıklarını görüyoruz. Bazı çevreler hükümetin krizi iyi yönetemediği gibi, ortaya çıkan korkuyu da körüklediklerini söylüyor. Bankalardan çantalar dolusu para çekenlerin görüldüğü, güneyde mevduat hesabı açanların olduğu söyleniyor. Bankacılık sistemine güven sarsıldı diyebiliriz. Sizce bu güven yeniden toparlanır mı? Hükümetin yapması gereken birşeyler var mı? Yoksa piyasanın görünmez eline mi güvenmeliyiz?

Böyle risklerin çok artığı dönemlerde bankacılık sisteminden bir miktar para çıkışı normal. Bu, Türkiye’de de yaşanıyor. Şu anda bankacılık sisteminde esas sorun TL mevduatların reel anlamda değer kaybediyor olmasıdır. Yani tasarruflar eriyor. Bunun nedeni de mevduat faizlerinin enflasyona göre çok düşük kalması. Başka bir deyişle, paranızı bankadan tuttuğunuz için banka sizden kira alıyor gibi bir durum var. 

Bu durumun nedenini rakamlarla açıklamaya çalışayım. Bunun için iki rakama ihtiyacım var: TL mevduatına verilen faiz oranı ve enflasyon oranı. Türkiye’de bankaların verdiği faiz oranları  TMCB web sitesinde açıklanıyor. Maalesef, KKTC merkez bankasının öyle bir gailesi yok. Bu nedenle, geçtiğimiz gün, banka mevduat faizlerinin ne kadar olduğunu öğrenmek için bankaları tek tek aramak durumunda kaldım. Duyduğum rakamlara inanamadım. Bir yıllık mevduata verilen en yüksek faiz %12 idi. %6 veren banka bile var. Muhafazakar bir tahminle, enflasyonun %30 olacağını varsayarsak, reel faizin -18% olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Yani bir mevduat sahibi parasını bankaya yatırdığı zaman parası bir yıl sonunda %18 değer kaybedecek. Kısaca, TL mevduat faizleri yatırımcıyı ne enflasyon riskine ne de kur riskine karşı koruyabiliyor. 

Geçtiğimiz günlerde Türkiye İş Bankası Genel Müdürü televizyona çıkıp, ‘Ayşe teyzenin dolarla ne işi var’ diyerek Ayşe teyzeye eleştiri getiriyordu ama Ayşe teyze aslında haklı. Çünkü tasarrufu eriyor.

Ve bu durum da aslında kur için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Tasarruflarının eridiğini fark eden TL mevduat sahipleri, kur ve enflasyon riskine karşı dövize yöneliyor/yönelecek. Bu da TL’nin daha fazla değer kaybetmesine neden olacak bir unsur olarak karşımızda duruyor.     

7.Sizin ayrıca belirtmek istediğiniz birşey var mı?

Röportaj talebiniz için çok teşekkür ederim. 

Tasarrufların eridiği, ekonomik belirsizliklerin çok arttığı, politika belirleyicinin ne yapmaya çalıştığının belli olmadığı zor bir dönemden geçiyoruz. Bütün bunlar da ekonomi okuryazarlığının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. 

Ülkemizde, ekonomi okur yazarlığının geliştirilmesi gerekliği ortada. Bu konuda da Gazedda Kıbrıs ve Gazedda Kıbrıs benzeri bağımsız, tek gailesi toplum yararı olan yayın organlarına büyük görev düşüyor. Çünkü bir bakıma kanaat önderliği görevini de üstlenen birçok gazeteci/yayın organı, temel ekonomi bilgisinden dahi yoksun yorum ve değerlendirmeleriyle, halkı ve hatta siyasetçiyi son derece yanlış bir biçimde yönlendiriyor. 

Yayın hayatınızda başarılar dilerim. 

Gazedda'dan haberdar olmak için takipte kalın...

Takipten çık
Gazedda

Gazedda

Gazeddakıbrıs yurttaş gazeteciliği anlayışı ile yayın yapan, yurttaştan yana taraf olan ve gazetecilikte meslek etiği ilkelerine inanan bir yayın organıdır. Gazeddakıbrıs her koşulda barıştan yanadır.

Ioannou: Mağusa’ya geri dönme hedefimize bağlı kalmalıyız
KIBRIS

Ioannou: Mağusa’ya geri dönme hedefimize bağlı kalmalıyız

Gazedda
23 Mart 2023
0

Mağusa'nın Kıbrıslırum Belediye Başkanı Simos Ioannou, Mağusa’ya geri dönme hedefine bağlı kalınması çağrısında bulundu. KHA'nın haberine göre Mağusalıların Larnaka’da çarşamba günü yer alan toplantısında konuşan Ioannou, katılımcılara, şehirle ilgili son...

Okumaya Devam Et
Kızılyürek: Karma evliliklerden doğanların Kıbrıs vatandaşlığından mahrum bırakılmaları hukuku çiğnemektir
KIBRIS

Kızılyürek: Karma evliliklerden doğanların Kıbrıs vatandaşlığından mahrum bırakılmaları hukuku çiğnemektir

Gazedda
23 Mart 2023
0

Avrupa Parlamentosu Üyesi Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık hakkı için çalışmalarını sürdürüyor. Kıbrıslırum medyasında yayınladığı makaleler ve röportajlarla Kıbrıs Rum tarafının tutumuna karşı tezler ileri sürüyor....

Okumaya Devam Et
Atlı: Tatar açıkça; kendi toplumunun iradesini AKP rejimine sattığını itiraf ediyor
KIBRIS

Atlı: Tatar açıkça; kendi toplumunun iradesini AKP rejimine sattığını itiraf ediyor

Gazedda
23 Mart 2023
0

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Mine Atlı, atanmış Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Türkiye’deki rejimin değişmesi ve bununla birlikte Kıbrıs politikasının da değişmesi durumunda görevi bırakacağını açıklamasının, Kıbrıs Türk toplumunun iradesini...

Okumaya Devam Et
Ma Kimdir bu Maronitler 🏴‍☠️ Mete Hatay
KIBRIS

Ma Kimdir bu Maronitler 🏴‍☠️ Mete Hatay

Gazedda
22 Mart 2023
0

Belki de yazar haklıydı. Maronitler şimdiye kadar eşikteki bir meselemiz gibi kalarak, bir türlü eşiği aşamadığımız bir insanlık utancına, bir insanlık ayıbına dönüştü. Zaman zaman, duruma, olaya göre hatırladığımız eşikteki...

Okumaya Devam Et
“Gölgem ve Ben” kitabı raflarda yerini aldı
KIBRIS

“Gölgem ve Ben” kitabı raflarda yerini aldı

Gazedda
21 Mart 2023
0

Yazar Ayla Kahraman’ın “Gölgem ve Ben” başlığını taşıyan öykü kitabı Işık Kitabevi Yayınları’ndan çıktı. Bireyin varoluşsal sancılarının estetik bir boyut kazanarak varlık alanı kazandığı öykülerde, okur farklı bir gerçeklikle tanışıyor....

Okumaya Devam Et

YAZARLAR

Size bağış da yok, bağışlama da! | Mustafa Onurer
Mustafa Onurer

Size bağış da yok, bağışlama da! | Mustafa Onurer

Mustafa Onurer
28 Mart 2023
Bir seçim yazısı ya da “bizi tüm kurtaracak olan…”[*] – Sibel Özbudun
Sibel Özbudun

Bir seçim yazısı ya da “bizi tüm kurtaracak olan…”[*] – Sibel Özbudun

Sibel Özbudun
26 Mart 2023
Geceleri insanın elinden alamazlar 🌗 Tevfik Aytekin
GAZEDDA YAZARLARI

Geceleri insanın elinden alamazlar 🌗 Tevfik Aytekin

Gazedda
25 Mart 2023
Çalıyor

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

DÜNYA
Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

SANSÜRSÜZ
‘Hükümet istifa’ demek suç değil görevdir

Yas Evi | GAİN Orijinal Belgesel | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Mağusa’nın en büyük acısı | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

DÜNYA
Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

DÜNYA
İlk resmî rapor | 33 bin 143 bina ağır hasarlı, 153 bin 506 daire derhal yıkılmalı

Kader Planı: Antakya | Video Haber

DÜNYA
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Isias’ta hayatını kaybeden Hayal’in ailesinden ‘AFAD’ çıkışı: 6. güne kadar göremedik | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Dayanışmanın önceliği | Melike Özbay | Vesaire

140journos’tan “kader planı”

DÜNYA

Twitter’da takip et

Tweetlerim

Instagram

Takip et

  • 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kutlu olsun. Devlet Tiyatrosu
  • Yakanızdayız! #isiasadaletnöbeti
  • 27 MART DÜNYA TİYATRO GÜNÜ

“Bu büyük seçme çağında sanat da seçimini yapmalıdır. Sanat ya körü körüne bir inanışla kaderini bir azınlığa bağlar ve onun aracı olur ya da çoğunluğun tarafını seçerek kaderini ona bağlar. Ya insanları boş düşlere sürükler ve onları uyutur, bilgisizliği artırır; ya da gerçeklere yönelip bilgiyi çoğaltır. Ya yıkıcı yanı ağır basan güçlere ya da yapıcı ve ileri güçlere seslenir.”

Bertolt Brecht
  • Fransa
  • Nuri Sılay ile Tevfik Aytekin
  • 🟣 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Gününde, Mülteci Hakları Derneği olarak ırkçılık ve ayrımcılığa karşı sesimizi yükseltiyoruz!

🟣 MHD olarak sizi, Irkçılık Karşıtı Ağ ile tüm Irkçı, ayrımcı ve ötekileştirişi, politika, tutum ve davranışlara karşı mücadele etmek için aramıza katılmaya davet ediyoruz.

-------

🟣 As the Refugee Rights Association, we raise our voices against racism and discrimination on March 21, International Day for the Elimination of Racial Discrimination!

🟣 We invite you to join us with Network Against Racism to fight against all racist, discriminatory, and marginalizing policies, attitudes, and behavior!
  • Kader değil cinayet. Hepimize hesap vereceksiniz! #isiashepimizehesapverecek
  • Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam süren gençlerin yüzde 57.30’unun göç etmeyi düşündüğü; gençleri göçe iten en önemli etkenlerin ekonomi, gelecek kaygısı ve zorunlu askerlik olduğu ortaya çıktı.

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

Varış noktası Türkiye olan 2,3 ton kokain yakalandı

Varış noktası Türkiye olan 2,3 ton kokain yakalandı

18 saat önce
Esmeray: Meclis’e girecek olmam başlı başına bir fark

Esmeray: Meclis’e girecek olmam başlı başına bir fark

19 saat önce
Kimliksizler’in AP’ye yapacağı dilekçe için imza kampanyası 26 Mart’a kadar devam ediyor

“Kimliksizler” 675 imzayı Avrupa Parlamentosu Dilekçe Komitesi’ne iletti

19 saat önce
Louise Michel: Savaşmak için gerekli tüm adımları atacağız

Louise Michel: Savaşmak için gerekli tüm adımları atacağız

20 saat önce
Almanya | Yakın tarihin en büyük uyarı grevi

Almanya | Yakın tarihin en büyük uyarı grevi

20 saat önce
Gazedda

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.