Soyadınız sıfata dönüştüyse büyük bir yazarsınız demektir.
Praglı alelade bir tuhafiyecinin oğlu ve yazdığı kâbusumsu roman ve öykülerle bir çağın, bir toplumun ve evrensel bir yabancılaşma ve çaresizlik duygusunun nabzını nasıl tuttuğunu öğrenemeden ölen yazarın aklına bile gelmemişti.
Söz konusu duyguların yeşermesine neden olan kişi, Kafka’nın baskıcı babasıydı. Baba oğlunu çocukluğundan itibaren, kendisi gibi bir “şık baston satıcısının” başarısıyla asla boy ölçüşemeyecek, çelimsiz biri olarak küçümsedi.
Doğrusu Franz elinden gelen çabayı gösterdi. Hukuktan mezun oldu ama sadece okuyarak ve yazarak rahatladığını genç yaşlarından itibaren keşfetmişti.
Avukatlıkta başarıyı yakalayamayan Kafka, bir de sigortacılığı denedi. Bohemya işçi Kaza Sigortası Enstitüsü’nde hasar müdürü olarak işe girdi ama çalışma saatleri çok yoğun, çalışma koşulları ise boğucuydu.
Kafka vaktinin çoğunu bozuk alet ve makineleri belgelemek için kopuk, ezik
ve kesik parmaklar çizerek geçirdi.
Kendisi gibi yazar dostu Max Brod’a şöyle yazmıştı: “Ne kadar meşgul olduğumu hayal edemezsin… insanlar sarhoşlarmış gibi iskelelerin üstünden makinelerin içine yuvarlanıyor, tüm payandalar devriliyor, yapay setler çöküyor, tüm merdivenler kayıyor, yukarı konan her şey aşağı in¡veriyor, aşağı konan her şey birinin ayağına takılıyor. Üstelik seramik fabrikalarında ellerinde dağ gibi çanak çömlekle harala gürele merdivenlerden inip çıkan genç kızlar da başımı ağrıtıyor.”
Kafka’nın özel yaşamı da bu kâbustan fazla bir kaçış sağlamıyor du.
Yazar düzenli olarak Prag genelevlerine gidiyor, ayrıca barmen kızlar, garsonlar ve satış elemanlarıyla biteviye tek gecelik ilişkilerin keyfini sürüyordu.
Tabii buna keyif sürmek denirse. Kafka seksten tiksiniyordu ve teşhisi konmuş bir Meryem ana/fahişe kompleksinden mustaripti.
Karşısına çıkan her kadına ya bakire, ya da sürtük diye bakıyor, fiziksel tatminin ardından onlarla hiçbir alıp vereceği olmamasını istiyordu. “Normal” evlilik hayatı fikri midesini bulandırıyordu. “Çiftleşme birlikte olma mutluluğunun cezasıdır” diye yazmıştı günlüğüne.
Tüm bu kusurlarına ve bir de özgüven eksikliğine karşın Kafka birkaç uzun süreli ilişkiyi sürdürmeyi başardı. Ancak o kadınların herhangi biriyle cinsel ilişkide bulunup bulunmadığı bilinmiyor.
Kafka 1912’de Berlin’de Brod’un evinde kalırken Felice Bauer ile tanıştı. Hanımlarda daima başarıyla sonuçlanan bir stratejiyi takip ederek, kıza fiziksel yetersizlik duygularını döktüğü uzun mektuplar yazdı. Bauer yazarın Yargı ve Dönüşüm gibi bazı büyük eserlerine ilham verdi.
Ayrıca Kafka’ya kendisini en yakın arkadaşı Grete Bloch ile aldatma konusunda da ilham vermiş olabilir. Bloch yıllar sonra aşk çocuğunun babasının Kafka olduğunu iddia etti. (Bugün pek çok uzman bu iddia konusunda çekişiyor.)
Felice ile ilişki Temmuz 1914’te, Kafka’nın Sigorta Enstitüsü’ndeki bürosunda yaşanan çirkin bir yüzleşmeyle son buldu. Felice burada yazarın Grete’ye yazdığı aşk mektuplarını sesli olarak okudu.
Kafka posta yoluyla dostu Ernst Pollak’ın karısı Milena Jesenkâ-Pollak ile ilişki kurdu, (insan, e-posta çağında yaşasa kim bilir nasıl bir oyunbaz olurdu diye düşünmeden edemiyor.)
Bu ilişki 1923’te Kafka’nın ısrarıyla sona erdi.
Yazar daha sonra Milena’yı Şato romanındaki karakterlerden biri için model olarak kullandı.
Kafka son olarak 1923’te, Yahudi çocuk kampında, yuva öğretmeni Dora Dymant ile tanıştı. Bu dönemde yazar ölümcül tüberküloza yakalanmıştı.
Kafka’nın yarı yaşında olup, Ortodoks PolonyalI Yahudi aileden gelen Dora, hayatının son yılında Kafka’ya baktı, ikisi birlikte Talmud’u incelediler ve Filistin’e göç ederek orada bir restoran açmayı hayal ettiler. Dora restoranda şef, Kafka ise başgarson olacaktı.
Kafka bir muhasebecilik işini soruşturmak için bir kibutza (kolektif yerleşim yeri) mektup bile yazdı. Tüm bu planlar yazarın 1924’teki ölümüyle birlikte yarım kaldı.
Kafka’nın ileri yaşlara dek yaşamamasına kimse şaşırmadı. Dostları onu tam bir hastalık hastası olarak tanırlardı. Hayatı boyunca migrenden, uykusuzluktan, kabızlıktan, nefes darlığından, romatizmadan, çıbandan, lekeli ciltten, saç dökülmesinden, göz bozukluğundan, hafif deforme ayak başparmağından, gürültüye karşı akut hassasiyetten, daimi halsizlikten, kaşıntıdan ve kimi hayali kimi gerçek, birçok rahatsızlıktan yakınmıştı.
Kafka günlük jimnastikle ve doğal şifalara dayalı bir perhizle bu hastalıkların üstesinden gelmeye çalıştı. Doğal bağırsak sökücüler ile sıkı vejetaryen diyet de söz konusu doğal tercihlere dahildi.
Sonradan kaygılanmak için haklı nedenleri olduğu ortaya çıktı. Kafka 1917 yılında, muhtemelen pastörize olmayan süt içtiği için, tüberküloza yakalandı. Hayatının son yedi yılı sonu gelmez kocakarı ilaçlarının ve hasta ciğerleri için büyük ihtiyaç duyduğu temiz havanın arayışıyla geçti.
Ölürken masasının üstüne bıraktığı bir notla dostu Brod’a Yargı, Ocakçı, Dönüşüm, Ceza Sömürgesi ve Köy Doktoru hariç tüm eserlerini yakma talimatını verdi.
Brod ise bu isteğe uymamayı tercih etti. Onun yerine Dava, Şato ve Amerika’yı baskıya hazırlayarak hem dostunun, hem de kendisinin edebiyat tarihindeki yerini garantiledi.
BAY EMNİYET
Bareti Kafka mı icat etti? Yönetim profesörü Peter Drucker 2002 tarihli kitabı Geleceğin ToplumundaYönetim’de böyle bir iddiada bulunuyor. Drucker, Kafka’nın Bohemya İşçi Kaza Sigortası Enstitüsü’nde çalışırken ilk sivil koruma kaskını geliştirdiğini söylüyor. Yazarın kaskı icat mı ettiği, yoksa kullanımını mı zorunlu kıldığı net değil. Kesin olan bir şey varsa o da çaba larına karşılık Kafka’yaAmerika Güvenlik Cemiyeti tarafından altın madalya verildiği. Söz konusu çabalar sayesinde endüstriyel felaketler azaltıldığı gibi, bizler de varlığını bugün de sürdüren tipik inşaat işçisi görüntüsüne kavuşmuş olduk.
ET CİNAYETTİR
Kafka hem sağlıksal, hem de ahlaki nedenlerden dolayı sıkı bir vejetaryendi. (Bir koşer kasabın torunu olan Kafka’mn bu inancı, babasını oğlunun tam bir başarısızlık örneği olduğunu düşünmeye daha da çok itti.) Bir gün bir akvaryumdaki balığı hayranlıkla izleyen Kafka, “Şimdi sana daha bir iç huzuruyla bakabiliyorum çünkü artık seni yemiyorum!” dedi. Çiğ besin diyetinin ilk taraftarlarından biri olan yazar, aynı zamanda kesim karşıtı hareketin de bir parçasıydı.
Kitap Kaynak : Büyük Yazarların Gizli Hayatları – Robert Schnakenberg /Syf. 162