İnsanlara bir şeyler hissettirmek onun için çok önemliydi; hayatta olduklarını, yaşadıklarını, bedenlerini, varoluşlarının gizemini. Çünkü kendisi de bunlarla kafayı bozmuştu. Canlı olmak, var olmak, varoluşun ne demek olduğunu anlamak. İmkansızın peşine düşmüştü. Ama bunu tek mümkün kılabilen hissetmekti. İnsanın sadece hissettiğinde var olabildiğini düşünüyordu.
Bu yüzdendir ki rutin asla onun için uygun değildi. Renkilik çok önemliydi. Farklılık. Farklı deneyimler. Gelişim, değişim, dönüşüm. Genelde bu değişimlerden ve dönüşümlerden çok korkardı. Ama korktuğu kadar da merak edip, heycanlanırdı. Bu heyecenla karışık korkunun peşini bırakmazdı. Kendi özünün en derinlerine dalmak ve dalmak ve daha da derine yine dalmak isterdi. Çok merak ederdi gizemli olanı, bilinmeyeni. Bilinmeyeni bilinir kılmak için görmeyi, bakmayı seçerdi. Felsefik olan, soyut olan ona her zaman ilginç gelirdi. İlginçlik her daim ilgisini çekerdi. Görülenin ötesinin fikri onu cezbederdi. Ancak tüm bunlar olurken, görünenin, bilinenin mucizesini görememişti.
Görünenin muhteşemliğini göremez olmuştu. Kafasının içindeki hayal aleminin ve merak etmenin heyecanı, bilinmeyenin heyecanı, gözlerini perdelemişti. Bilinenin görünenin muhteşemliğini görmesine izin vermiyordu bu perde. Aslında hissetmeyi, yaşamayı ve varolmayı bu kadar çok merak ederken, aradığı, merak ettiği, varoluşu anlamak ve hissetmekten farkında olmadan uzaklaşmıştı. Aradığı cevapları uzaklarda arıyordu. Oysa aradığı cevaplar daha çok anın içerisindeydi. Hayal etmek, heycanlanmak bunlar çok öenmli özelliklerdi. Ancak anın içindeki muhteşemlikle hayal alemi birleştiğinde muhteşemlik doğabilirdi. Anın yoksunluğu, varoluştan, hissedebilmekten çok uzaklara götürürdü onu. Sıkıcılıktan çok uzaktaydı anı fark edebilmek ama sıkıcılığın ötesini görebilmek de gerçekten bakmayı gerektiriyordu. Hayal dünyasını gerçekleştirmek zaten sadece ana geri döndüğü an mümkün olabilrdi.
Gözleri genelde değişik bakardı çok fazla hayal kurmaktan, düşlemekten ve merak etmekten. Ama fark etmişti aniden olmayanı. Aniden ağacı görmüştü. İlk defa görmüştü bu ağacı. Ne kadar muhteşemdi. Gözlerine inanamamıştı. Bir çok kez bakmıştı ama ilk defa görmüştü. Gözleri değişti. Renkleri daha bir canlandı. Gözlerinin ışığı daha da bir güçlendi. Anladı bir an için cevaplarının tam da önünde olduğunu. An, ona mucizesini sunmuştu. Merak ettiği varoluş her daim zaten tam gözünün önündeydi ve ona her daim sesleniyordu. İlk defa duymuştu.