• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Pazartesi, Mayıs 12, 2025
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
29 °c
Nicosia
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa YORUM GAZEDDABLOG GAZEDDA YAZARLARI Sibel Özbudun

İdamı geri getirmek! (mi?)[*] -Sibel Özbudun-Temel Demirer

Coğrafyamızın her kriz momentinde, temcit pilavı gibi ısıtılarak tekrar tekrar devreye sokulan “idam cezası” popülizmi yeniden ve bir kez daha gündemde…

Sibel Özbudun Sibel Özbudun
22 Ağustos 2022
Okuma Süresi: 9 dk
A A
İdamı geri getirmek! (mi?)[*] -Sibel Özbudun-Temel Demirer
https://bsky.app/profile/gazeddakibris.bsky.socialhttps://www.threads.net/@gazeddakibris

“Yalnızca despotlar

otoriteyi sağlamak için

ölüm cezasını gerekli görürler.”[1]

Coğrafyamızın her kriz momentinde, temcit pilavı gibi ısıtılarak tekrar tekrar devreye sokulan “idam cezası” popülizmi yeniden ve bir kez daha gündemde…

En son idam cezası 25 Ekim 1984 tarihinde infaz edilmiş olsa da Cumhurbaşkanı’nın idam cezasını geri getirme söylemi, -olası?- 2023 seçimleri öncesi popülist bir manevrayken; dört bir yandan da, “İdam isteriz!” haykırışları yüksel(til)iyor.

Bu eski(tilemeyen) bir hikâyedir! Örneğin önceleri Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, “Hain ve katiller için idam cezasının geri getirilmesi gerekiyor,”[2] demiş ve bir hayli de ilgi görmüştü!

Oysa idam, telafisi olmayan ceza infaz yöntemken; 1960’dan, idam cezasının kaldırıldığı 2004’e kadar tam 390 kişi hakkında idam cezası verilen coğrafyamızda; idama çarptırılanlardan 129’unun cezasının infazı için yasa çıkarılmıştı.

1960’dan sonra idam cezasına çarptırılanlardan 261’inin idam dosyası TBMM’den geçmediği için infazları da yapılamadı. Ancak çoğu siyasi hükümlülerden 129’u o kadar şanslı olmadı. TBMM kayıtlarında yıllara göre idam edilenlerin sayısı şöyle: 1960 (13), 1961 (18), 1962 (22), 1963 (10), 1964 (2), 1967 (2), 1968 (3), 1970 (6), 1972 (3), 1975 (2), 1976 (2), 1977 (2), 1978 (4), 1979 (3), 1980 (6), 1981 (10), 1982 (10), 1983 (9), 1984 (2)…

Bugünlerde idam tartış(tırıl)malarına ilişkin olarak, “Önüme gelirse imzalarım,” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, miting meydanlarında, idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun son mektubunu okuyup ağladığı ve Erdal Eren’in yaşının büyütülüp idam edilmesini eleştirdiği herkesin bilgisi dahilindedir.

Anayasanın, Kişinin Dokunulmazlığı; maddi ve manevi varlığı başlıklı 17. maddesinin 4. fıkrasındaki “Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hâli ile…” ibaresi 07.05.2004 tarih ve 5170 sayılı kanunun 3. ve 15. maddenin 2. fıkrasındaki “ölüm cezalarının infazı” ibaresi de aynı kanunun 2. maddesi ile madde metinlerinden çıkarılmışken; idam popülizmi gündemleştirilip, kalabalıklar “idam” diye bağırdığında “muhalif” geçinen burjuva akımlar “Hayır bu yanlış olur” diyemiyorlar.

Oysa iktidarın siyasal manipülasyonları yanında, toplumun tepkisini çeken suçlar nedeniyle ölüm cezasının yeniden gündeme geldiği tabloda, toplumsal öfkeye karşın soğukkanlılıkla düşünülmesinde yarar vardır.

Kaldı ki Türkiye, idam durup dururken kaldırmadı, kaldırmak zorunda kaldı. Türkiye’nin kurucuları arasında yer aldığı Avrupa Konseyi, 1983’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ek 6 No’lu protokolü kabul etti. Bu protokole göre, savaş ve yakın savaş hâlleri dışında, idam cezası yasaklanıyordu. Arkasından 2002’in Şubat’ında AİHS’ye ek 13 No’lu protokolü kabul ederek, ölüm cezasının her koşulda kaldırılmasını düzenledi.

Bu çerçevede Türkiye, 6 No’lu protokolü 2003’de, 13 No’lu protokolü ise 2005’de imzalamıştır. 13 No’lu protokolün 3. maddesi ile taraf devletlere “Çekince koyma yasağı” getirilmiştir. Anayasanın 38. maddesindeki idam yasağı ve 90. maddesindeki “Uluslararası sözleşmelerin yasalardan üstünlüğü” ilkesi nedeniyle de idamın yeniden mevzuata konulması mümkün olamaz.

Öte yandan idam cezasını kaldıran protokol, Avrupa Konseyi’nin 47 üyesinden 44 devletçe imzalanmış ve hakları tanımıştır. Türkiye de bu 44 devletten biriyken; ölüm cezasını geri getirmesi için, TBMM’den kanun geçirmesi yetmez. TC Anayasası’na göre kanun niteliğinde sayılan bu protokolden çekilmesi gerekir. Böyle bir çekilme ise bugünkü koşullarda Avrupa Konseyi üyeliğine veda etmek demektir.

İDAM CEZASI NEDİR?

İdamın bir cezalandırma yöntemi olarak çağdaş hukuktan kovulması ise insanlığın bir kazanımıdır.

XXI. yüzyılda idamı hâlâ caydırıcı bir ceza olarak gören zihniyet, “Sallandıracaksın iki üç kişiyi, bak bakalım bir daha yapabilecekler mi!” ilkelliğinin günümüzdeki kalıntısıdır. Kan kültürüdür bu!

İdamın artık tartışılması bile ayıp çağdaş bir tanımı var: İdam, devlet eliyle işlenen cinayettir…

Hem de tasarlanarak, yani taammüden işlenen bir cinayet.

Yıllardır coğrafyamızda hukukçular, üniversite çevreleri, eğitimciler, ölüm cezasının hiç ama hiçbir caydırıcı niteliği olmadığını; ölüm cezasının, Albert Camus’nün ifadesiyle, “Devlet eliyle işlenmiş cinayet” olduğunu ortaya koydular ve hep amansız bir direnişle karşılandılar…

Örneğin Aydınlanma düşünürleriyle tanışmış olan Cesare Beccaria, ölüm cezasının tek sebebinin, tanrıların öfkelerinin kanla bastırıldığı pagan dönemlerinde insanların kurban edilmeleri olduğunu belirtirken; “Bütün cezalar içinde en faydasızı ve iğrenci ölüm cezasıdır. Ölüm cezası, insanlara verdiği canavarlık örneği nedeniyle de yararlı olmamaktadır,” der.

Albert Camus’ye göre “Ölüm cezası kanun dışı bırakılmadıkça ne kişilerin vicdanları ne de toplumun töreleri huzura kavuşabilir.”[3]

İdamın suçu engelleme konusunda hiçbir değer taşımadığı unutulmamalı; kısasa kısas mantığıyla şekillenen bir hukuk insanı ıslah etmez, aksine daha vahşi kılar.

İdamın faydalarından yararlananlar sadece politikacılardır; intikam duygusunu parlatıp onaylar ve toplumun hassasiyetlerini suiistimal ederler.

Diğer yandan da egemen oldukları politik arenada muhaliflerine karşı çok güçlü bir hukuki kozu ellerinde tutarlar.

Bülent Tanör, ‘Türkiye’de İnsan Hakları Sorunu’ başlıklı yapıtında coğrafyamızda sivil yılların infaz ortalamasının yaklaşık olarak 2, askeri yılların ortalamasının ise 13.5 olduğuna işaret etmesi[4] bile hukuku ve iktidarı böylesine sorunlu bir ülkede, idamın yeniden ağıza alınmasına karşı çıkılması için yeterli bir gerekçedir.

“Nasıl” mı?

27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra Başbakan Adnan Menderes ile bakanları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idam edilmesi sonrası pişmanlık ve trajediydi.

12 Mart 1971 askeri muhtırasından sonra Meclis’te “Üç bizden üç sizden” bağırışları arasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilmesi de rezalet ve trajediydi.

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra biri daha 17 yaşında olan 50 insan idam edilmesi ise utanç ve trajediden başka bir anlam taşımıyordu.

Konuya ilişkin olarak Karl Kraus, “İdam belki caydırıcı olabilir; ama yargıçlar için caydırıcı olduğu hiç görülmemiştir,” derken Thomas More de meselenin aslî çerçevesini şöyle çizer:

“Ölüm cezası böyle durumlarda hem haksız, hem yararsızdır. Öldürmek hırsızlığı cezalandırmak için çok ağır, hırsızlığı önlemek içinse çok hafif bir cezadır. Her çalan ölümü hak etmedikten başka, açlıktan ölmemek için çalan adama en korkunç işkenceleri de yapsanız yine çalar…

“Hırsızlara en ağır cezaları verecek yerde, toplumun bütün üyelerine yaşama olanaklarını sağlasanız ve kimse kellesi pahasına çalmak zorunda kalmasa daha iyi olmaz mı?”[5]

BİRAZ TARİH!

Tarihi Sümerler’e kadar giden ve M.Ö. VII. yüzyılda Antik Yunan’da Drakon Kanunları’na göre elma çalmaktan adam öldürmeye kadar her suçun tek cezası olarak kabul edilen idam, Avrupa’da da kanlı bir geçmişe sahiptir.

Avrupa, XI. yüzyıldaki I. William dönemi hariç çok sayıda idama şahit oldu. XV. yüzyılda VIII. Henry İngilteresi ve XVIII. yüzyıl Fransa’sında ağaç kesmek, tavşan çalmak gibi küçük suçlar dahi ölümle cezalandırıldı.

Fransız İhtilali sonrası, 1789-1799 kesitinde özellikle siyasi sebeplerden ötürü idam edilenlerin sayısı 40 bini buldu. 1793-1794 döneminde Fransa’da 16 bin kişinin giyotine gönderildiğinden söz edilir.

İdamın sorgulanması XVII. yüzyılda Montesquieu, Voltaire, Bentham gibi düşünürlerle başlar. Düşünürlerin etkisiyle cezası idam olan suçların kapsamı pek çok Avrupa ülkesinde daraltıldı. Bu konudaki en önemli etkiyi ise “Devletin can alması hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz” diyen İtalyan hukukçu Cesare Beccaria’nın 1767’de kaleme aldığı ‘Suçlar ve Cezalar Hakkında’ başlıklı eseri yaptı.

Bunun etkisiyle 1786’da Toskana’da ilk kez kalıcı olarak idam cezası kaldırıldı. İdam sorgulamaları ve karşıt örgütlenmelerin çoğalmasıyla 1867’de Portekiz’de, ardından Hollanda’da; I. Dünya Savaşı sonrası İsveç ve Danimarka’da; II. Dünya Savaşı sonrası da İtalya, Finlandiya ve Avusturya’da idam cezası resmi olarak kaldırıldı.

İngiltere, İspanya, Lüksemburg, Fransa, İrlanda, Yunanistan ve Belçika gibi ülkelerde ancak XX. yüzyılın ikinci yarısında kaldırılmasına rağmen idam, bu tarihin öncesinde de ya çok nadir uygulanmakta ya da fiilen bulunmamaktaydı.

Avrupa’da idamın kaldırılma sürecinde dikkat çeken nokta ise cezanın referandumla değil daha çok mecliste yapılan tartışmalarla kaldırılmış olması. İdamın kaldırılma sürecindeki tartışmaların baş konusu ölüm cezasının “İnsanlık onurunun pekiştirilmesi ve insan haklarına saygı” prensibiyle çelişen bir ceza olduğuydu.

 

HAKLAR PARANTEZİ

 

Tarih boyunca sınıflı sömürücü toplumlarda Max Horkheimer’ın ifade ettiği üzere, “Çoğunluk her zaman ve istisnasız olarak azınlığın haklarını çiğnemiştir.”

Gerçekten de yeryüzü ve gökyüzü egemenliklerine karşı borçlu bırakılmış, biat etmediğinde ise suçlu kılınmış insanı ve hakları nasıl yazmalı?[6]

İnsanı, onurunu ve haklarının ayaklar altına alındığı bu rezil kapitalist dünya da hakikât nasıl dile gelmeli?

Sürdürülemez kapitalizm şahsında insan(lık)ı, onurunu ve haklarını unutmaya başladığımız yerküredeyiz.

Ve de insan(lık) hakları mezarlığına dönüşmüş yerkürede, insan(lık)ın tek var oluş imkânı geleceğini kazanma mücadelesidir.

Kaldı ki bu doğrultuda insan(lık)ın kazandığı tüm haklar, iktidara karşı başkaldırının eseri olmuştu; 26 Ağustos 1789’da yayımlanan ‘Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde olduğu gibi…

Fransız halkının hükümet karşısındaki haklarını sıralayıp, 17 maddeden oluşan bu bildirge dikkat çekerek, öne çıkan noktalar şunlardı:

  • İnsanlar haklar yönünden özgür ve eşit doğar ve yaşarlar.
  • Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir.
  • Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayılır.

Burada durup yaşam hakkına veya ihlâli kapsamındaki idam cezasına ilişkin olarak şunun da altını özenle çizerek hatırlatalım:

“Mafên kesane ne girêdayê (referandûm) dengdanê gel e; piranî nikare mafên hindikayiyê bi dengên xwe tune bike. Peywira mafan a polîtîk, hindikayî li hemberî zordestiya piraniyê parastin e. Û em ji bîr nekin ku hindikayiya herî biçûk takekes bi xwe ye./ Bireysel haklar halk oylamasına tabi değildir; çoğunluk, bir azınlığın haklarını oylarıyla yok edemez. Hakların politik fonksiyonu azınlığı çoğunluğun baskısından korumaktır. Ve unutmayalım ki en küçük azınlık bireyin ta kendisidir,” der Ayn Rand…

 

BİR KAÇ ŞEY

 

Bilinmeli, görülmeli, unutulmamalı, hatırlatılmalı: “İnsan hakları yasası insanın elinden düşeli çok olmuştur,” diyen Georges Politzer sonuna dek haklıdır!

Kaldı ki sınıflı sömürücü toplumların tarihi boyunca “Kısıtlı olmayan tek şey, her tür yasaklama, engel ve müdahaleydi,”[7] geçmişinden kapitalist bugününe dek insan(lık)ın…

O hâlde insan hak(sızlık)ları meselesi, onu var eden ekonomi-politik denklem çözülmeden hâlledilemez!

Öyleyse, “Kalkın ayağa/ Kırın zincirlerinizi/ siz çoksunuz, onlar az!/ Cahil, duygusuz ve sağır yöneticiler,/ Yapışmışlar sülük gibi ülkenin üzerine./ Aç ve çıplak, ezilen ezilen ve ezilen bir halk,/ Kim baştaysa onun uşağı, onun kulu kölesi bir ordu./ Ölümsüz bir ışık doğacak yarın bütün bu mezarlardan,/ Boğacak aydınlıklara kasırgalı günlerini çağımızın,” dizelerini telaffuz etme zamanıdır Percy Bysshe Shelley’in; ısrarla ve cesaretle!

 

14 Temmuz 2022, 11:53:32, Çeşme Köyü.

 

N O T L A R

[*] Kaldıraç Dergisi, No:253, Ağustos 2022…

[1] Anatole France.

[2] Alican Uludağ, “Topluma İdam Tehdidi”, Cumhuriyet, 6 Ağustos 2018, s.4.

[3] Albert Camus-Arthur Koestler, Ölüm Cezası Üstüne Düşünceler, çev: Ali Sirmen, Alan Yay., 1986, s.71.

[4] Bülent Tanör, Türkiye’de İnsan Hakları Sorunu, BDS Yay., 1991.

[5] Thomas More, Ütopya, çev: Sabahattin Eyyüpoğlu-Vedat Günyol-Mina Urgan, İş Bankası Kültür Yay., 2006, s.11.

[6] “Hayvan haklarını da insan hakları kadar destekliyorum. Tam bir insan olmanın yolu budur.” (Abraham Lincoln.)

[7] Eduardo Galeano, Latin Amerika’nın Kesik Damarları, çev: Attila Tokatlı-Roza Hamken, Sel Yay., 2015.

Sibel Özbudun

Sibel Özbudun

Akademisyen, çevirmen, yazar, yayıncı ve antropolog

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi…[*] | Sibel Özbudun
Sibel Özbudun

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi…[*] | Sibel Özbudun

Sibel Özbudun
22 Mayıs 2023

“Hareket etmeyenler, zincirlerin ne kadar ağır olduğunu bilmezler.” “… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda...

Devamı içinDetails
Kaypakkaya’dan kalan…[*] – Sibel Özbudun / Temel Demirer
Sibel Özbudun

Kaypakkaya’dan kalan…[*] – Sibel Özbudun / Temel Demirer

Temel Demirer
13 Mayıs 2023

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor; belki biz olmayacağız ama bu çelik aldığı suyu unutmayacak.” Birçok şeyin parlamentarist abartılarla 14 Mayıs 2023’ seçimlere endekslendiği bir tabloda Ursula K. Le Guin’in, “Çünkü devrimi...

Devamı içinDetails
Toplumsal cinsiyet ve kadın emeğinin tarihi[1] – Sibel Özbudun
Sibel Özbudun

 Türkiye’de kadın mücadelesinin “gayriresmî tarih”i- Osman Tiftikçi’nin kitabı üzerine[*] – Sibel Özbudun 

Sibel Özbudun
8 Nisan 2023

“Kim dayanabilir zamanın kırbacına? Zorbanın kahrına, gurunun çiğnenmesine, Sevginin kepaze edilmesine, Kanunların bu kadar yavaş Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine. Kötülere kul olmasına iyi insanın?” Bu coğrafyanın Marksist söyleminde “Kadın...

Devamı içinDetails
Bir seçim yazısı ya da “bizi tüm kurtaracak olan…”[*] – Sibel Özbudun
Sibel Özbudun

Bir seçim yazısı ya da “bizi tüm kurtaracak olan…”[*] – Sibel Özbudun

Sibel Özbudun
26 Mart 2023

“Sadece parasal enflasyonun değil, kavramlar ve değerlerin de enflasyona uğradığı bir çağda yaşıyoruz.”  Yıl 1973: Ülke 12 Mart faşizminin karanlığından çıkmaya çabalıyor. CHP’nin 1972’de gerçekleşen Olağanüstü Kurultay’ında Bülent Ecevit İsmet...

Devamı içinDetails
Yolun kendisi olmak veya seçim(ler)e dair uyarı(lar)[*] | Sibel Özbudun – Temel Demirer
Sibel Özbudun

Yolun kendisi olmak veya seçim(ler)e dair uyarı(lar)[*] | Sibel Özbudun – Temel Demirer

Temel Demirer
19 Mart 2023

“En düşündürücü olan, Bizim hâlâ düşünmüyor olmamızdır.” “Seçim”e şu kadar gün kaldı, telaşıyla ortalığı tozun dumanın kapladığı duruma tanık/ tarafız bir kez daha… “Beterin daha az beteri”nin “seçenek” ilan edilmek...

Devamı içinDetails

YAZARLAR

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri
Umut Bozkurt

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri

Umut Bozkurt
23 Mart 2025
Sizin Bu Suskunluğunuz Bizi Sağır Ediyor
Konuk Yazar

Sizin Bu Suskunluğunuz Bizi Sağır Ediyor

Konuk Yazar
22 Mart 2025
Kırılgan Ahlaklar, Kamusal Sorumluluklar
Engin Kara

Kırılgan Ahlaklar, Kamusal Sorumluluklar

Engin Kara
22 Mart 2025
Çalıyor

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

Baf Okulları Biyodizel İçin 17 Ton Yemeklik Yağ Topladı

KIBRIS
Romanya’da Rusya Yanlısı Aday Yeniden Reddedildi, Aşırı Sağcılar Polisle Çatıştı

Romanya’da Rusya Yanlısı Aday Yeniden Reddedildi, Aşırı Sağcılar Polisle Çatıştı

DÜNYA
“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”: Edip Akbayram Hayata Veda Etti

“Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”: Edip Akbayram Hayata Veda Etti

SANAT
Zelenski’yi Kameralar Önünde Aşağıladılar

Zelenski’yi Kameralar Önünde Aşağıladılar

DÜNYA
“Emekli” Tavuklar Kıbrıs Zeytinliklerinde “Çalışıyor”

“Emekli” Tavuklar Kıbrıs Zeytinliklerinde “Çalışıyor”

İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
Cyprus Mail Yurttaşlara Sordu: Kıbrıs’ı Yabancılara Mı Satıyoruz?

Cyprus Mail Yurttaşlara Sordu: Kıbrıs’ı Yabancılara Mı Satıyoruz?

KIBRIS

İzel Seylani: Birlikte hayal etmeyi başardığımızda… | Video

SANAT
İsrail’in yerle bir ettiği Gazze havadan görüntülendi | Video

İsrail’in yerle bir ettiği Gazze havadan görüntülendi | Video

DÜNYA
Yunanistan’da ABD tanklarına barikat: Katiller evinize dönün

Yunanistan’da ABD tanklarına barikat: Katiller evinize dönün

DÜNYA
Scholz’un konuşması kesildi: “Filistinlilerin kanı sizin ellerinizde” | Video

Scholz’un konuşması kesildi: “Filistinlilerin kanı sizin ellerinizde” | Video

DÜNYA

Instagram

Takip et

  • Bekir Paşa Lisesi öğretmenleri Eğitim Bakanlığı
  • Tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu paylaşımında TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak “Korkunun ecele faydası yok! Öyle de yenileceksin! Böyle de yenileceksin. Haklılığımıza, cesaretimize, tevazumuza, güler yüzümüze yenileceksin!” dedi.

https://gazeddakibris.com/imamoglu-demokrasi-meydanlarinda-sesinizi-yukseltin/
  • Tel Aviv’de toplanan onbinlerce kişi, Netanyahu
  • Güney Kore, Japonya ve Çin dışişleri bakanları, Kore Yarımadası
  • 21 Mart Dünya Irkçılık Karşıtı Gün nedeniyle Kıbrıs
  • "AKP’nin Kuzey Kıbrıs’a yaptığı müdahaleleri beni de herkes gibi rahatsız ediyor. Ancak o rejimin buraya dayattığı politikaların hıncını başını örten orta okul öğrencilerinden çıkarmamalıyız."

https://gazeddakibris.com/ortaokullarda-basortusu-yasaginin-kaldirilmasinin-dusundurdukleri/?utm_source=instagram-business&utm_medium=jetpack_social
  • Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve beraberindekiler, CHP
  • Gençlik Federasyonu açıklamasında 22 Mart Cumartesi akşamı, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) kampüsünde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan olayların demokratik değerler ve ifade özgürlüğü açısından endişe verici olduğu belirtildi.

https://gazeddakibris.com/genclik-federasyonundan-polise-daudeki-garabet-tutumdan-donun/?utm_source=instagram-business&utm_medium=jetpack_social

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

Gençlik Federasyonu’ndan Polise: DAÜ’deki Garabet Tutumdan Dönün

Gençlik Federasyonu’ndan Polise: DAÜ’deki Garabet Tutumdan Dönün

2 ay önce
KTOEÖS: Öğretmenlere Yönelik Sahte Hesaplar Üzerinden Sosyal Medyada İtibarsızlaştırma Kampanyası Ve Provokasyonlar Yapılıyor

KTOEÖS: Öğretmenlere Yönelik Sahte Hesaplar Üzerinden Sosyal Medyada İtibarsızlaştırma Kampanyası Ve Provokasyonlar Yapılıyor

2 ay önce
İmamoğlu: Demokrasi Meydanlarında Sesinizi Yükseltin

İmamoğlu: Demokrasi Meydanlarında Sesinizi Yükseltin

2 ay önce
Siyaset Bilimci Şebnem Oğuz: Erdoğan Muhalefeti Bölmeye ve Uysal Bir Muhalefet Yaratmaya Çalışıyor

Siyaset Bilimci Şebnem Oğuz: Erdoğan Muhalefeti Bölmeye ve Uysal Bir Muhalefet Yaratmaya Çalışıyor

2 ay önce
Barolar Birliği: Yargının Tarafsızlığına Yönelik Bir Darbe

Barolar Birliği: Yargının Tarafsızlığına Yönelik Bir Darbe

2 ay önce

Gazedda Facebook

Gazedda Facebook
Gazedda

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.