Kuir Kıbrıs Derneği, 1 Aralık Dünya AİDS Günü nedeniyle yayınladığı yazılı açıklamada HİV ile ilgili korku ve nefret politikaları üzerinden yapılan düzenlemeler ve söylemlere dikkat çekerek HİV ile yaşamanın AİDS olmak anlamına gelmediği vurgulandı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
1988’de 1 Aralık Dünya AİDS Günü olarak belirlenmiştir ve bu gün HİV enfeksiyonun yol açtığı AİDS hakkında farkındalık yaratılmakta ve AİDS’den kaynaklı komplikasyonlardan hayatını kaybedenlerin yası tutulmaktadır.
1969 yılında Stonewall ayaklanmaları ile ivme kazanan LGBTİ+ mücadelesi 80’li yıllarda AİDS (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu – Acquired Immunodeficiency Syndrome) ile farklı bir boyut kazanmaya başladı. Yapılan ayrımcılık ve ön yargılar artık sadece politik, ekonomik ve fiziksel şiddettin ötesine geçerek ölümle sonuçlanan bir döngü içerisine girdi. AİDS tanısının ilk çıktığı dönemlerde bir ‘eşcinsel hastalığı’, ‘tanrının gazabı’ olarak adlandırması nedeni ile milyonlarca insanın ölmesine göz yumuldu ve uzunca bir süre devlet politikalarınca bir korku mekanizması olarak kullanıldı. Bu nedenden ötürü dünyanın birçok yerinde LGBTİ+ aktivistler ayaklanmalara başladı. Birçok bilinçlendirme kampanyaları, politik savunuculuk ve sokak aktivizmi, protestoları ile devletlerin bu sorunu görmezden gelemeyeceğini ve AİDS’in bir ‘eşcinsel hastalığı’ olmadığını göstermeye başladı. HİV (İnsanBağışıklık Yetmezlik Virüsü – Human Immunodeficiency Virus) dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dinlemeksizin herkesi etkileyen bir virüstür. Fakat etrafındaki sosyal damgalamalar ve ön yargılar nedeni ile yıllarca HİV hakkında doğru olmayan bilgiler yaygınlaştırıldı ve toplumlar üzerinde çok kötü sonuçlara sebep olabilecek nefret politikaları güdüldü. Kuir Kıbrıs olarak AİDS ve HİV mücadelesinin Kuir mücadele ile kesiştiğini biliyor ve bu yüzden kesişimsel mücadelemiz içerisinde bu alana da yer veriyoruz.
Günümüzde HİV ile yaşamak günde bir hap alınarak kontrol altına alına bilinebilecek, tedavi süreci boyunca vücutta HİV belirlenemeyecek seviyeye düşürülebilecek ve bu da virüsün cinsel yolla bulaştırılamayacağı bir durumdur. Bu nedenle hala korku ve nefret politikaları üzerinden yapılan düzenlemeler ve söylemler kabul edilemez. HİV ile yaşamak AİDS olmak değildir. Bu gibi politikalar Kıbrıs’ın kuzey kesiminde HİV ile yaşayan kişilerin birçok çalışma alanına girmesini engellemekte, vatandaş olmayan ve burada yaşayanların sınır dışı edilmesine sebep olmak ile birlikte yaratılan korku politikaları nedeni ile bu bireylerin sosyal yaşamlarına karşı yapılan bir saldırıdan başka bir şey değildir. Günümüzde birçok insan sosyal baskılar ve korkutma politikaları nedeni ile test olmamakta ve dolayısı ile tedavi olamamaktadır. Ülkemizde HİV ilaçlarının eksikliği üzerinden sıkıntı yaşanmaktadır. Bu doğrultuda gerekli mecralardan taleplerimiz şu şekildedir;
• HİV farkındalığı üzerine korkutma politikalarından bağımsız bilgilendirici kampanyaları,
• İş piyasana erişimi engelleyen ve HİV ile yaşayan yabancıların sınır dışı edilmesini öngören yasal düzenlemelerin ivedilikle değiştirilmesi ,
• Sağlık bütçesinin yetersizliği ve sağlık hizmetlerine erişimin önündeki ayrımcı uygulamalar sebebiyle sağlık hakkına erişimin engellenmesi uygulama ve politikaların son bulması,
• Okullarda müfredata cinsel sağlık üzerine olan konuların eklenmesi ve bunun LGBTİ+ kapsayıcı olması,
• Korunma araçlarının ücretsiz yararlanılabilir hale getirilerek cinsel yolla bulaşıcı hastalıklara karşı kurumaların erişiminin arttırılması.