Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, Radyo Mayıs’ta Damla Dabis Özel’in konuğu olarak, koronavirüs ve geçiş noktaları ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Dr. Özlem Gürkut, bugün Radyo Mayıs’ta Damla Dabis Özel’in sunduğu programa konuk oldu. Koronavirüs özelinde hastane altyapısı ve toplumsal algının konuşulduğu programda, barikatların açılması konusu da gündeme geldi.
Gürkut barikatlarla ilgili açıklamasında, şunları kaydetti:
“Geçişler için, biz eğer toplumu Covid’in varlığını kabul ettirirsek, önlemlerle birlikte yaşamaya hazır edersek, belli bir düzeyde hastalığın kontrol altına alındığını tespit ettiğimiz ülkelerle temaslarımızı tedbiri elden bırakmayarak başlatabiliriz. Bir adanın yarısında olduğumuzu bilmeliyiz. Yurt dışı sınırlarını açmasak bile ekmeğini güneyde kazanan insanlar için, eğitimini güneyde alan insanlar için, tedavisini orada gören hastalar için gerekli şartları hazırlayarak, geçişleri başlatmamız gerekir diye düşünüyorum.
Bizim ülke olarak toplumu koruyarak, hastalığın varlığını kabul etmemiz lazım. Toplumun %67’si hasta olana kadar bu iş devam edecek. “Hastanemizi hazır hale getirdik, en uygun tedaviyi vermeye hazırız” dediğimiz gün açılabiliriz. Ama biz, topluma o kadar çok “0 vaka iyi” diye anlattık ki; 0 vaka beraberinde toplumun hiç korunmadığını riskini de getiriyor. Yarın yine hasta olma riskini de getiriyor.
O yüzden bilimsel olarak 0 vaka değil, ihtiyacı olan herkese gerekli tedaviyi verebileceğimiz şartları oluşturmamız gerekiyor. O yüzden de, herhangi bir sınırı açar da, tekrar vaka görülürse, felakete uğrayacağız algısı yarattığımız için; bundan sürekli olarak korkuyoruz. Sağlık Bakanı da o yüzden güneny için 14 gün 0 vaka istedi. Bu da, doğru bir hedef midir?
Biz steril kalma hedefi koymuşsak ancak bunu hedeflemeliyiz. Oysa ki, steril kalma hedefinin, hiçbir şekilde önümüzdeki yıllar boyunca yurtdışına açılmama anlamı taşıyacağını bilmemiz gerek. Bundan sonrası için, bence sağlık altyapısında gerekli hazırlığı yapmak ve önlemleri alıp, aşı bulunana kadar risk grubunu çok iyi koruyup; riski düşük olan insanlar için şu anda yapıldığı gibi kamusal yaşama tekrar çıkardığımızda, bireysel önlemleri kullanmaları lazım.
Toplum şu anda Covid-19 bir depremmiş ve şu an geçmiş gibi davranıyor. Böyle bir durum yok. Bilmeliyiz ki, bu virüs vardır ve karşılaştığımız her defasında hasta olma riskiyle karşı karşıyayız. Şu anki yaşamımızı yeni normal olarak yaşamamız lazım. Bunlarla beraber yaşamanın şartlarını oluşturmamız lazım. Bunun pratiğini yapmamız lazımdı nispeten az riskli dönemde.
Yarın açılacağız ve PCR testi yapacağız insanları ülkeye almadan önce. Biz PCR testinin %37 ile %60 arasında pozitif vakaları saptayabildiğini, %40’a kadar pozitif olmasına rağmen negatif sonuç elde edebileceğimizi biliyoruz. Demek ki, kapıdan giren 100 kişiden 60’ını tespit edebileceğiz. Kalan 40 tanesi gelecek. Şimdiki gibi yaşarsak, o zaman hasta olacağız.
Dünyayla açıldığımız andan itibaren her gün PCR testi yapmamız gerekiyor. Sınırlardan gelip geçecek herkes için. 3 gün önce yapılan test negatifse, 3 gün sonra da negatif olmayabilir. Herkes pozitifmiş gibi davranarak korunabiliriz. Her birimiz maskeli olursak toplumda, fiziki mesafeyi korursak, ortamları dezenfekte etmeyi öğrenirsek, pozitif vakalar dolaşsa bile, bireysel anlamda korunmuş olacağız. Hastaları da, en iyi şekilde tedavi edebilecek şartları oluşturmamız lazım. Bu şekilde kaç yıl kapalı kalabiliriz bilemiyorum.
Ya da hükümet çok ciddi bir ekonomik paket ayarlayacak ve bazı sektörler hiçbir zaman çalışmayacak; o insanlara da maaş bağlanacak. İnsanlar aç kalmasın. Ben çok güçlü bir ülkeyim derseniz, tehlike silinene kadar sınırları açmayacağım derseniz; işini kaybeden insanlara da maddi manevi desteği sağlayacağım diyecek hükümet. Bunu yapamam derse; o zaman bizi bireyler olarak koruyacak önlemler alması lazım. O da, sınırlar açık, tehlike dışarıda biz o zaman maskeli olmalıyız, mesafemizi korumalıyız.”