Geçtiğimiz aylarda Google, bir konferans ile yeni servisi olan “Google Stadia”yı tanıttı. Sunum sıradan ve heyecandan uzak olsa da, yaratacağı etkilerin o kadar da sıradan olmadığı söylemek mümkün. Google’nı tanıtmış olduğu bu servis nedir? En anlaşılabilir şekilde tanımlamak için sanırım oyun sektörünün Netflix’i veya Spotify’ı demek yeterli olacaktır. Google bu servisi ile aynen Netflix’in dizi ve film sektöründe yaptığı bir tüketim alışkanlıkları kökten değiştirmenin peşinde. Böylece pek de aktif olmadığı oyun sektörüne dahil olmakla kalmayıp, öncüsü de olmayı amaçlıyor.
Google Stadia’nın çalışma prensibi aynen Netflix gibi. Oynayacağınız oyunu artık bilgisayarınıza yüklemeniz gerekmeyecek, yani oyunu bilgisayarınız çalıştırmayacak. Dünyanın bir yerinde bulunan bir veri merkezinde çalışan bir bilgisayar, oynamak istediğiniz oyunu çalıştırıyor olacak. Bu veri merkezinde çalıştırılan oyunun görüntüsünü bilgisayarlarımızda görülecek. Bunun anlamı ise kullanıcıların 1500-2000$’lık oyun bilgisayarı veya konsollara artık para vermek yerine, Stadia’ya aylık kullanım ücreti vermesi demek.
Sistemin işleyiş şekline baktığımızda Google Stadia, Netflix veya Spotfiy’dan farklı olarak veri merkezinden gelen görünün görünmesi yeterli olmuyor. Gelen görüntü ile tam zamanlı olarak etkileşime girilmesi gerekli. Bu da kullanıcının cihazından da bir verinin, veri merkezine gönderilmesi gerektiği anlamına geliyor. İşte bu gelen ve giden veri akşında ise herhangi bir bekleme/duraksama olmaması lazım. Duraksama olması halinde oyun deneyimi aksıyor ve kimse böyle aksayan bir sisteme para ödeyip kullanmayacak. Henüz bu sorunu teknolojik olarak çözebilmiş bir firma yok.
Oyun sektörünün öncü firmalardan Sony, Microsoft ve Steam gibi firmalar da bu servisin test çalışmalarına 1 kaç yıl önceden başladılar. Ancak başarısız beta denemeleri sonucunda, satılabilir bir ürüne henüz dönüştürebilmiş değiller. Bunun sebebi ise belirtmiş olduğu uzak mesafeler arası, veri akışı iletiminden doğan ping/bekleme süreleri sorunun çözülememiş olması. Google’un imkanları ise burada devreye giriyor. Bu sorunu çözmek için bir teknoloji üretmelerine gerek yok. Çünkü Google aynı zamanda Youtube’un da sahibi. Youtube ise temelde bir streaming servisi, hatta kitlesel kullanımı yakalamış ilk streaming servisi de diyebiliriz. Google, Youtube’u ayakta tutmak için ise hali hazırda dünyanın 1600 farklı noktasında Google veri merkezleri kurmuş durumda. Mesafeden kaynaklı veri akışındaki ping/bekleme problemini, dünyanın birçok köşesine fiziki veri merkezleri kurarak çözmüş durumdalar. Öte yandan Sony ve Steam’in böyle bir ağ kurma imkanı pek olası gözükmüyor. Microsoft’un ise kaynak olarak böyle bir imkanı olsa dahi, hali hazırda kurulmuş veri merkezi ağı bulunmuyor. Dolayısı ile böyle bir servisi hayata koyabilecek tek firma Google gibi gözüküyor.
Oyun sektörü her 10 yılda bir değişen teknoloji trendleri ve tüketim alışkanlıkları ile birlikte başkalaşım geçirmekte. Bu başkalaşımı önce sunan firmalar ise genellikle uzunca süre boyunca tekel oluyor (bkz: steam 2000’li yılların başı, 2-3 yıldır netflix, spotify) Sıradaki değişim streaming servisleri üzerinden oyun oynamak olacağı tartışma kaldırmayan bir gerçek. Google bu sistemi hayata geçirebilirse, yayınlanan ve satılan her oyundan dağıtımcı olarak %10 ile %30 arası rakamlar kazanabilecek. Bu dağıtımcı oranları şuan; Sony, Steam, Microsoft, Epic, Nintendo ve EA gibi firmalar arasında bölüşülüyor. Google ise sadece mobil oyun pazarında dağıtımcı olarak yer alıyor. Yani sektörün küçük bir kısmında. 2016 yılında oyun endüstrisinin toplam gelirinin 106 milyar dolar olduğu, 2018’de ise bu rakamın 139 milyar dolara ulaştığı düşünüldüğünde, Google tüm diğer yayıncı firmaları teknolojisi ile devrede dışında bırakmaya çalışacağı aşikar. Rakamların korkunçluğunu anlayabilmek için tüm film ve müzik endüstrisinin toplamının 2016’da 53 milyar dolar, 2018’de ise 63 milyar dolar olduğu görmek sanırım yeterli olacaktır.
İşte Google Stadia temelde bu. 2020 gibi belli pilot bölgelerde satışa sunulmaya başlayacak olan Stadia servisi, 2021 gibi tüm dünyaya açılacak gibi gözüküyor. 1080p görüntü kalitesi için 30-50 mbit, 4k görüntü için ise 100 mbit internet gereksinimi gerekiyor. Peki Kıbrıs türk toplumu olarak biz bu işin neresindeyiz diye sorarsanız; 2-10 mbit arasında değişen internet bağlantı hızı ile zurnanın son deliğindeyiz demek isterdim, ancak orada bile değiliz. 2040 yılında Stadia’yı kullanmak dileği ile…