Ekonomi ile ilgili fikirlere sahip olmak için ekonomist olmaya gerek yoktur. Genel bir çerçeve içinde düşüneceksek, ekonomi dediğimiz sistematik düşünce biçimi zaten insanların gündelik hayatlarında verdiği birçok kararı da içerir. Bunları sistematik bir biçimde anlama yoksunu olsaydı, bu ülkedeki insanların 3 bin 300 liralık net asgari ücretle ayı geçirmesi mümkün olur muydu hiç ?
Diğer bir taraftan, ekonomist olmadan ekonomi üzerine yorumlar yapmak kimi zaman ekonomi dediğimiz meselenin tahmin edilenden çok daha karmaşık bir ilişkiler yumağı olduğunu görmezden gelmesine neden olmaktadır. Bu da kötü sonuçlar yaratır ve kimi zaman bu sonuçlar o kadar yıkıcı olur ki, altından kalkması imkansız olur.
Bugün, “asgari ücret yükselmiyorsa, fiyatları düşürürüz” diye bir açıklama karşıma çıktı (hatta daha doğrusu Çağdaş Öğüç gözümün içine soktu)
Açıklama, kendi içinde ucuz popülist bir yaklaşımı temsil etmesine rağmen, ilk anda bu yaklaşımın hayatı ucuzlatacağına dair bir varsayım karşımıza çıkmaktadır.
Bu yaklaşıma göre, Bakan, oluşturacağı listeye ürünler ekleyecek ve bu ürünlere dair tavan fiyat uygulaması yapacağını ifade etmektedir. Bu iddianın yasal anlamda prosedürel bir yanı vardır. Bu boyutu ele almayarak, ekonomik açıdan ne gibi etkiler yaratacağını olabildiğince sade bir biçimde inceleyeceğim.
Diğer Ürünlere ne olacak?
Fiyatlarını düşüreceğiniz ürünlerin tanımlanarak fiyatlarının azaltılması durumunda birinci soru, rakip ürünlere ne olacağıdır. Yani 500 gram inek yoğurdunu 50 kuruş ucuzlaştırdığınızda, 900 gram inek yoğurdu fiyatlarına ne olacak? koyun yoğurdu fiyatlarına ne olacak? süzme yoğurt fiyatlarına ne olacak? diye sonsuz bir belirsizlik yaratılır. Tümünü indirecekseniz, hellim fiyatlarına ne olacak? Süt üreticisinin tüm ürünlerine indirim yapacaksanız, üreticinin işçilerinin gelirlerinin düşmeyeceğini kim garanti edecek?
Tüm bu soruların cevapları fiyatı düşecek olan ürünün, maliyetini işçinin mi sermayenin mi ödeyeceği gibi bir sorunun cevabını belirleyecektir. Eğer siz ürünü ucuzlatırken, üreten emekçinin gelirini azaltırsanız, piyasadaki Talep azalacağından aslında çözüm üretmiş olmayacaksınız. Eğer işletmenin sahibinin gelirini azaltacaksanız ancak bunu fiyatlarını kontrol ederek yapacaksanız muhtemelen işletmeci de, işletim maliyetlerinin azaltılmasını talep edecektir. Ödediği elektrik, sosyal sigorta vs gibi maliyet unsurlarına yönelik hiçbir düzenleme yapılmayacaksa, bu noktada bu üreticinin faaliyetlerine devam etmesi için motivasyonu ne olacak sorusu ortaya çıkmaktadır.
Eğer oradaki 50 kuruş zaten, aynı üreticinin yan ürünlerine dağıtılacaksa, piyasayı ucuzlatmış olmazsınız.
Sadece fiyatlara yapılan müdahale ile, diğer ürünlerin fiyat artışlarına sebep olursunuz…
İthal Ürünlere Fiyat Kontrolü Mümkün olur mu?
İkincisi, ithalata dayalı bir ekonomik alanımız olduğu herkesçe bilinmektedir. Gerek piyasada bulduğumuz birçok ürün, gerekse de son ürünü oluşturmak için kullandığımız ara ürünler ağırlıkla Türkiye ile yapılmaktadır. Daha net olacaksak, yapılan ithalatın %60’ı Türkiye Cumhuriyeti ile yapılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan ticaret, Türkiye Dış Ticaret Kanununa göre gerçekleşmektedir. Bu kanun kapsamında, Türkiye’den herhangi bir yere yapılan ihracat, dolar olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Türk lirası bölgesi olamsına rağmen yapılan ticari işlemlerin, Kıbrıs’ın kuzeyine dolar olarak geçmesi, otomatik olarak kur maliyetini arttırmaktadır. Fiyatlara müdahale edilirken, ithal ürünlerin kur faktörüne herhangi bir etki yaratmak mümkün olmayacağı için, ithal ürünler ve ithal girdiye dayalı ürünlerde tavan fiyat uygulaması, kur kaynaklı sorunlar yaratacağı açıktır.
Bu durumda, kurlara yönelik bir müdahale yapılması mümkün değilse, ithal ürünlerde tavan fiyat uygulaması zaruri ürünlerin tedariğinin sürekliliğinin sağlanmasını engellememesi gerekecektir. Zaruri ürünleri ithal eden işletmenin, bu durumda fiyatlarını düşürmek zorunda kalması durumunda diğer getirdiği ürünlerin fiyatlarını arttırması kaçınılmaz olacaktır.
Bu da sorunun çözüleceği anlamına gelmemektedir. Genel anlamda piyasada fiyatların azalması mümkün olmayacaktır.
Fiyat İstikrarı Kimin Sorumluluğu ?
Üçüncüsü, piyasadaki fiyatları düşürmek diyerek söylenmeye çalışan enflasyona yönelik bir politika olacaksa bunun sorumlusu Ekonomi Bakanlığı değildir.
Türk Lirası bölgesinde fiyat istikrarını sağlama görevi Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasındadır. KKTC Merkez Bankası da bu noktada, kuzey Kıbrıs’taki fiyat istikrarına yönelik açılımlarda sorumlu olması beklenir ancak yeterli araca sahip değildir.
Bu bağlamda, Ekonomi Bakanlığının fiyat istikrarına yönelik bir hedefi varsa, başka bir deyişle Merkez Bankasının rolünü Ekonomi Bakanlığı kapmak istiyorsa, bunun için veriye dayalı bir biçimde fiyat istikrarına katkı yapacak adımları Merkez Bankası ve İstatistik Kurumu ile istişare içinde yapması kurumsal anlamda olması gerekendir.
Enflasyon Sepetini Görmezden Gelerek Piyasaya Müdahale Neye Yarar?
Enflasyon rakamları üzerinden baktığımızda, piyasayı ucuzlatma niyetiyle seçilecek olan ürünlerin hangi öncelikle belirlendiği önemlidir.
Bugün ana referans olarak kullandığımız, enflasyon sepetinde %2,9 ağırlığa sahip 0-250KW arası elektrik fiyatlarını azaltmak yerine, fukara ucuza yesin diye yeşil mercimek fiyatını kontrol etmeye çalışırsanız bunun enflasyon sepeti içindeki etkisinin %0,01 ağırlığa sahip bir ürünün fiyatını etkilersiniz ve bunun piyasada herhangi bir etkisi olmaz. Hatta siz yeşil mercimeği ucuzlatırken, piyasada kırmızı mercimeğin pahalılanmasına sebep olabilirsiniz. Kırmızı mercimeğin ise, enflasyon sepetinde %0,03 ağırlığı olduğu yaklaşımından hareketle, aynı miktardaki fiyat düşüşü, enflasyonda daha fazla bir artışa neden olabilir. Böylece kaş yapayım derken göz çıkarmış da olursunuz.
Tabi ki, Ekonomi Bakanı 0-250 KW saat arasındaki elektrik fiyatlarını azaltabilir. Bunun enflasyon yönünde de olumlu yansıması olur. Ancak, son zamanlarda fiyat azaltması değil gündemde olan zam yapılmayacağı açıklaması vardır.
829 ürün olan enflasyon sepetinin ağırlığı en yüksek 27 ürün ise sepetin %50 ağırlığını oluşturmaktadır. (İlgili 27 ürün yazının sonunda listelenmiştir) Bu bağlamda, yapılacak olan politikanın veriye dayalı, ölçülebilir olması gerekmektedir.
Bununla beraber fiyatların denetlenmesi de bir o kadar önemlidir. Mevcut koşullarda, piyasadaki fiyatları denetlenebilir olması, tavan fiyat uygulamalarının uygulanıp uygulanmadığı ve bu fiyatlar uygulansa bile başka ürünlere nasıl yansıyacağı ve bu açıdan da toplamda piyasayı ucuzlaştırma hamlesinin, daha fazla pahalılığa yol açma ihtimali akıldan çıkarılmamalıdır. Uzun dönemli etkilerini düşünmeden yapılacak popülist politikaların, yaratacağı ekonomik sonuçlar dikkate alınmalıdır…
Piyasayı ucuzlatmak, pahalılıktan kurtulmak imkansız mı ?
Piyasayı ucuzlaştırmak mümkündür. Bunun için öncelikle pahalılığın esas sebeplerinin iyi anlaşılması gerekir. Kısa bir süre önce yapılan bir araştırmada, Kıbrıs’ın kuzeyine ithal edilen belli başlı ürünlerin, başka ülkelere kıyasla fiyatlarındaki yüksekliğin sebeplerine odaklanılmıştı.
Bu çerçevede fiyat artışına sebep olan üç unsur olan 1) İzolasyonlar 2) Kur faktörü ve 3) Bürokrasinin maliyeti hesaplanmıştır.
Kktcnin kendine özgü koşullarının yarattığı maliyetler ile kurun yarattığı maliyetlerin, ürünlerin göreceli pahalılığına etkisinin %25’lik bölümünü oluştururken, ürünlerin göreceli olarak pahalılığının %75’inin sebebi bürokratik maliyetler olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu durumda, ticaret kaynaklı fiyat artışlarının kaynağının, “az gözlü tüccar” ile sınırlı olmadığı ortaya çıkmakta, aslında pahalılığın esas kaynağının “kötü yönetim” olduğu ortaya çıkmaktadır.
Mevcut ticari uygulamalarımızın, iş yapılabilirlik ortamımızın son derece kötü olduğu bilinmektedir.
Çeşitli ölçümler, Kıbrıs’ın kuzeyindeki iş yapabilirlik ortamının birçok geliş(e)memiş ekonominin dahi gerisinde, ölçülmüş 190 bölge arasında, 180 kusuruncu sırada olduğunu göstermektedir.
Bu bağlamda, eğer ekonomi bakanlığı hakiki bir etki yaratma derdindeyse, ekonomik anlamda hiçbir etki yaratmayacak çözümler yaratmak yerine, esas sorumluluğu olan yapısal reformları önceliklendirmesi gerekmektedir.
Ancak kapsamlı bir reform ajandası, Kıbrıs’ın kuzeyindeki mal ve ürünlerin fiyatlarını aşağıya çekebilir. Fiyatların ucuzlamasına neden olacak politikalar aynı zamanda, toplam tüketimi arttırarak KDV gelirlerinin artmasına neden olur. Bu yüzden uygulanan ekonomik bariyerlerin azaltılması, bürokrasinin ortadan kaldırılması, gümrük uygulamalarının basitleştirilmesi gibi adımlar zaruridir. Bakan, mercimek fiyatları ile değil, ülkeye girecek olan ürünlerin fiyatlarının artmasına neden olan sebeplere odaklanması gerekir.
Onun dışında, eğer ekonomi politikaları Dereboyu yada Salamis yolu indirim şenliği yaklaşımı ile olacaksa, indirim şenliklerinin bir ekonomi politikası olmadığı anlaşılmalıdır.
Enflasyon sepetinin %50 ağırlığa sahip olan 27 ürün aşağıdaki gibidir.
Benzin Kurşunsuz 95 Oktan
Gerçek Kira Ücreti
Tatil Amaçlı Turlar (Yurt Dışı Bir Hafta ve Daha Fazla Süreli)
Otel Ücreti Üç Yıldızlı (Yatak Ücreti) (Çift Kişi)
Elektrik(0-250 KWH)
Özel Üniversite Ücreti (TC Uyruklu Öğrenci)
Cep Telefonu Görüşme Ücreti (Fatura-KKTCELL)
İkinci El Otomobil Hatcback Tipi – HB (Dört Kapılı) (Benzinli)
Elektrik (251-500 KWH)
Su Faturası (Akarsu)
Ekmek Normal Ekmek (Dilimli veya Bütün)
Özel Üniversite Ücreti (Üçünçü Ülke Uyruklu Öğrenci)
Yurt Dışı Tur (Kültür Amaçlı-İtalya)
Yurt Dışı Tur (Kültür Amaçlı-Fransa)
Dizel (Eurodizel, Ultimate dizel vb.)
Otomobil (Renault-Benzinli)
Özel İlköğretim Ücreti
Kuzu Eti
Pirzola
LPG Gazı Tüp Ücreti 10 Kg’lık Tüp (Ev Tüpü)
Dana Eti Kıyma
Peynir
Hellim
Özel Üniversite Ücreti (KKTC Uyruklu Öğrenci)
Araba için Full Servis
Tavuk Temizlenmiş Bütün
Oturma Odası Takımı Modern (1 Üçlü, 4 Tane Tek Koltuk)
Süt Uzun Ömürlü
Kültürel Amaçlı Turlar (Yurt Dışı Bir Hafta ve Daha Fazla Süreli)