Amerikan Doları hızlı bir şekilde değer kazanıyor. Bugün 1 Amerikan doları 6,60 TL karşılığa ulaştı. Bu değer artışı sadece Türk Lirasının kırılgan durumu ile ilgili de değil. Durum diğer önemli para birimleri için de geçerli.
Mesela 1 Ocak tarihinde 1 Amerikan doları, 0.89 Euroya denk gelirken, şu an 0,93 seviyeinde. Aynı şekilde, 1 Ocak tarihinde 1 dolar, 0,75 ingiliz sterlinine denk gelirken şu an 0,85 seviyesinde. 1 Ocakta 1 dolar 63 Rus rublesine denk gelirken, bugün 80 rubleye denk geliyor.
Tüm para birimleri arasında hızla değer kazanan doların küresel anlamda en güvenli para birimi olduğuna dair geniş bir inanış olduğunu kabul etmek gerekiyor. Krizden kurtulmak için ekonomik altyapısı da en güçlü olan ülkelerden biri. Bunu uyguladığı ideolojik anlayış insan hayatından çok ekonomik gücüne odaklandığı gerçeği ile alakalı.
Amerikan ekonomisi ve krize olacak olan direnci başka bir yazının konusu olarak bir kenarda dursun. Hızla yükselen doların, Kıbrısın kuzeyine olan etkisi olacak mı onu düşünelim.
Bu dalgalanma halihazırda basit ihtiyaçlarını almaktan başka bir gücü olmayan halimize baktığımızda gereksiz bir uyarı gibi düşünebilir. Ancak, uzun dönemli büyük etkileri olacağını söyleyebilirim.
Neden mi?
TC’nin dış ticaret yasası kapsamında, TC’den KKTC’ye ihraç edilen ürünlerin ödemesi dolar kuru ile yapılması gerekiyor. Bu sadece kktc ile ilgili değil, tüm ihracat işlemlerinde durum böyle.
Hal böyle olunca, TL fiyatına satılacak ürünler Kıbrısın kuzeyinden dolar ödemesi olarak yapılıyor. Ürünleri ülkeye getiren ithalatçıların ise kur dalgalanmaları öngörerek fiyatlandırma yapıyor.
Başka bir deyişle, risk faktörü fiyatlara yansıyor. Kur arttıkça, fiyatlar artıyor. Fiyat artışı enflasyonun artması demek.
Yüzde yüz yerli ürün içeriğine sahip olmayan ürünlerin dışında kalan tüm ürünlerin fiyatlarında artma eğilimi kaçınılmaz. Koronadan kaynaklı arz zincirinde kaynaklanacak maliyetlerin yanında kur yeni bir maliyet kalemi olarak eklenecek.
Bu da raflarda gördüğümüz nerdeyse tüm ürünlere yansıyacak. Gelinen noktada dünya piyasalarında olan gelişmeler, temel ihtiyaç maddelerindeki fiyatların a) artan talepten ve b) arz zincirindeki bozulmalardan dolayı artmasının yanında bir de c) kurların artmasından dolayı bir artışa neden olacak.
Doğal olarak dar gelirli olanlar, ücretliler, düzensiz gelire sahip olanlar bu durumda daha fazla etkilenecek. Alım gücünde eşitsizliklere neden olacak.
Bu artışa dair müdahalede bulunmak için ise en olası uygulama, TC’nin kktc yönlü ithalatta dolar kurunu sabitlemesini sağlamaktan geçer. Ancak bunun etkisi sınırlı olur ve bu koşullarda çok mümkün görünmüyor.
İkinci bir ihtimal ise TC ile ticari ilişkilerde TL üzerinden yapılmasına olanak sağlanacak bir düzenlemenin yapılması gerekiyor. Ancak bu konunun yıllardır gündeme geldiği ve ilerleyemediği düşünüldüğünde, TC’nin de bu konuda adım atma niyetinin olmadığını düşünebiliriz.
Hal böyle olunca kapalı ekonomimizin, neden kapalı olduğunu hatırlayıp, 1974’de kurulan statükonun bedelini ödemek konusunda yazılı olmayan bir kural ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği sonucuna varabiliriz.
Herkes aynı sorunu yaşayacak, neden konuyu 1974’e bağladın diyenler olabilir.
Cevabı basit, çünkü konuyla ilgili siyasi kararlar alınabilir. Ancak biz siyasi kararlar alırken kendimizi düşündüğümüz kadar, büyük biraderi de düşünmemiz gerekiyor. Kendi kendimize karar alıp uygulama becerimiz ya yok yada gasp edilmiş.
Hangisinin olduğu konusunda bir fikrim yok. Ancak böyle bir becerimiz yoksa, kktc diye bir devletin olmasına yada federal bir kıbrısta eşit haklar talep etmeye de gerek yok. Eğer böyle bir becerimiz varsa, bu noktada da bu becerimizi uygulayacağımız koşullar yok. Bu koşulların yitirilmesinin tarihsel ve siyasi sebepleri ise 1974 yılında saklı…
Hoş, salgın koşullarında siyaset ile çözümler üretmek kimsenin gündeminde değil. Olmadığı koşullarda ise içselleştirdiğimiz statükonun temellerine inerek siyaset yapmak caiz değil.
Resme bu pencereden bakınca çaresizliğin çıkışının yolu siyasetken, siyasi karar alamayarak günü kurtarmayı politik bir çözüme dönüştüren Kıbrıslının en iyi yaptığı şeyi yapmaya devam edeceğine ikna olmaktan başka bir çarem yok.
Ne diyelim, #EvindeGalKıbrıslı; geleceği kurtaracağına dair büyük ümidlerim yok ama en azından bugünü kurtarmaya bak…