Gazedda-ekonomi
Küresel olarak son günlerin en önemli gelişmesi G20 zirvesi ile başladı. Japonya ev sahipliğinde gerçekleşen G20 zirvesi, 2 gün sürdü. Özellikle ticaret savaşları ve iklim krizi ile ilgili farklılaşmalar ise tartışmaların merkezine oturdu.
Ortak basın açıklamasında, küresel ekonominin ticarette büyük ülkelerin anlaşmazlıkları ve jeopolitik gerilimler nedeniyle, gerileceğine yönelik beklentiden de bahsedildi.
Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki ticaret savaşının yeni tur görüşmelerle devam edeceğinin söylenmesi en azından diplomasi ile konunun çözümleneceğine işaret ediyor. Taraflar anlaşması kapsamında ABD, müzakere süresince Çin ürünlerine daha fazla vergi eklemeyeceği gibi Çin Telekom firması Huawei konusunda da daha yumuşak bir tutum seyredecek. Trump görüşmelerini “mükemmel” olarak nitelerken, Çinyeni yakınlaşma zemini ardından Amerikan tarım ürünlerini de satın alacağını söyledi.
Analistlere göre ABD ile Çin arasındaki anlaşma, bozulan ilişkileri rayına yerleştirebileceği gibi küresel ticaret için de nefes alacak olanak yaratacak.
G20 zirvesi Avrupa Birliği ile Brezilya, Arjantin, Paraguay ve Uruguay’ın oluşturduğu MERCOSUR arasında da önemli bir anlaşmanın imzalanmasına neden oldu. Güney Amerika’nın ticaret bloğu olan Mercosur, arasındaki anlaşma ile birçok konuda taraflar arasındaki ticari vergiler karşılıklı olarak kaldırıldı. Bu anlaşma Avrupa Birliğinden Güney Amerika’ya giren ürünlerde harcanan 4 milyar değerindeki gümrük vergilerini ortadan kaldıracak. Mercosur ise Avrupa pazarına et, etanol ve şeker gibi öncelikli ürünleri sokabilecek. Brezilya Ekonomi Bakanlığı Dış Ticaret müsteşarının yaptığı açıklamaya göre yapılan anlaşma “iki blok arasındaki en büyük serbest ticaret anlaşması” olarak tarihe geçtiğini vurguladı. Avrupa Birliği adına AB ticaret komiseri Cecilia Malmstrom ise “dünyaya güçlü ve net bir mesaj gönderdik. Ticaretin iyi bir şey inanıyoruz” dedi.
G20 zirvesinde Fransa ise iklim değişimi ve Paris anlaşması ile ilgili sorumluluklara yönelik çalışmalarını vurgulamayı denedi ancak bu konuda başarılı olamadı. Aynı zamanda ABD’nin yanında Brezilya, Avustralya, Sudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin karbon emisyonu ile ilgili sınırlamalarda ABDile dirsek temasında olduğu görüldü. Sonuç olarak ABD dışında 19 ülke Paris Anlaşmasına destek belirtti.
G20 zirvesi sona ererken, Avrupa Birliği’nde yeni bir seçim yaklaşıyor. Avrupa Komisyonu başkanı seçilmesi için rekabet kızışmaya başladı. Hollandalı sosyal demokrat Frans Timmermans’ın kazanmasının yüksek ihtimal olarak görüldüğü seçimde, Avrupa Parlementosunda ise merkez sağ aday Manfred Weber’in şansı yüksek görülüyor. Bir diğer önemli pozisyon ise Avrupa Merkez Bankası’nın başına kimin geçeceği ile ilgili. Fransa’nın önemli ağırlık koyduğu konuda olası başkan adayları Villeroy de Galhau ve Benoit Coeure. Belirlenecek isimler Avrupa Birliği’nin geleceği açısından son derece önemli olacak. Ekonomik olarak yavaşlama sinyalleri veren Avrupa ekonomisinde işsizlik ile ilgili kaygılar da artıyor. Alman Deutsche Bank önümüzdeki süreçte 15 ile 20 bin arasında kişiyi işten çıkarmaya hazırlanıyor. İşten çıkarmaların arttığı Deutsche Bank’da hisse senetleri de düşüşe geçti. 6,78€’dan takas edilen DB hisseleri; geçtiğimiz Cuma €6.00 seviyesinin altına düştü.
İş gücü ile ilgili tek sıkıntı finans sektöründe değil. Brexitile derin bir belirsizliğe giren Britanya’da kafa karışıklığı devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda istifa eden Theresa May yerine geçmesi en olası görünen isim olan Boris Johnson 31 Ekim tarihinde Birleşik Krallığı Avrupa Birliği’nden çıkaracağını ifade ediyor. Brexit tartışmalarından ötürü Britanya’da uzun dönemli göçte 2016 yılından beri ciddi bir düşüş söz konusu. Ortaya çıkan yeni koşullar Britanya’ya son yıllarda akan kalifiye iş gücünün de azaldığını gösteriyor. Brexit’den bugüne Avrupa’dan Britanya’ya uzun dönemli göç etmeyi düşünen beyaz yakalı Avrupalıların %34,3’den %24,7 seviyesine gerilediği görülüyor.
Küresel ekonomi ile ilgili bir diğer önemli açıklama ise OECD Genel Sekreteri Angel Gurria’dan geldi. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Başkanı Angel Gurria küresel finansal krizden 10 yıl sonra Merkez Bankaları’nın ekonomiyi desteklemek için fazla cephanesi kalmadığını söyledi.
Bloomberg haberine göre, Gurria’nın bu açıklamaları, dünyanın en büyük Merkez Bankalarından Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indirimine hazır olduklarını söylemesinin ardından geldi. Halihazırda yavaş olan büyümeye sekte vuran ABD – Çin arasındaki ticaret savaşları, Merkez Bankaları’nın daha güvercin tutuma geçmesinde etkili oldu.
Gurria CNBC’ye yaptığı açıklamada Merkez Bankalarının geçen 10 yılda ekonomik aktiviteyi destekleme adımları olmasa dünyanın daha kötü bir durumda olacağını ancak artık bankaların cephanelerinin de tükendiğini kaydetti.
Bundan sonra ekonomik aktiviteyi desteklemek için mali politikaların devreye girerek daha önemli rol oynaması gerektiğini söyleyen Gurria “Bazı ülkeler borçların üstesinde gelebiliyor, bazı ülkelerin de kontrollü biçimde daha fazla harcama kapasitesi var. Bu nedenle bir sonraki adım mali politika olacak” şeklinde konuştu.
Türkiye ekonomisi ile ilgili olarak Bloomberg HT’de Dr. Daron Acemoğlu tarafından önemli açıklamalar yapıldı. Acemoğlu Massachusetts Institute of Technology Öğretim Üyesi ve dünyanın en saygın iktisatçılarından biri.
Acemoğlu’nun açıklamalarından satır başları ise şöyle
Türkiye ekonomisinde son 10 senedir derin yapısal sorunlar olduğunu söyleyen Acemoğlu “Durgunluk artık kolay kolay gidecek gibi değil, bunu aşabilmek için de hem piyasa hem bankacılık ve borçluluk konusunda gerçekten radikal sonuçlar getirebilecek reformlara gerek var.” yorumunu yaptı.
Ayrıca, “Tasarruf açığı bir problem çünkü daha fazla yatırımda ve daha doğru yatırımda bulunmamız lazım. Ama ekonominin çok daha derin problemleri var. Daha derin problemlerin bir bölümü orta vadeli bir bölümü kısa vadeli… Yani kısa zamanda ileri gitmek için adım atmamız lazım..Orta vadeli problemler ekonominin kurumsal çökmesiyle ilgili. Yargı kurumlarının kötüleşmesi, yolsuzlukların denetlenmesinin kötü duruma gitmesi, verimliliği artıracak teknolojik adım atılmaması, iş gücü kalitesinin artmaması özellikle eğitim gibi önemli alanlarda doğru yatırımda bulunmamamızdan kaynaklanan şeyler. Bunları çözmek için derin radikal reformlara ihtiyaç var..Kısa vadede ise sorunlar bilançolarda, bankacılıkta ve bunun sonucu olarak hükümet bütçesindeki açıklardan kaynaklı. Yani yeniden yapılanma ve daha doğru tarafa gidilebilmek için bu açıkların kapatılması lazım” şeklinde konuştu.
Enflasyon ile ilgili olarak ise: Türkiye’nin büyümesi verimliliği artırarak oldu. Yani her koyduğumuz kaynağı daha iyi kullanıp büyümeyi başardık. Son 10 sene içinde verimlilik artışı yok. Üretkenliği artıramadığımız için enflasyonlu, cari açıklı, bütçe açıklı bir yere geldik” şeklinde yorum yaptı. Ardından “Enflasyonu düşüreceğiz diye fiyat artışını zorla durduralım derseniz daha kötü olur. Yapılması gereken üretkenliği artırmak, bütçe açığını ortadan kaldırmak. Doğru yapısal problemlerle bir an önce ilgilenmemiz lazım” dedi.
ABD dolarının egemenliğinin gelecek yıllar içerisinde bitip bitmeyeceği sorusuna Acemoğlu “olabilir ama gelecek 10 – 20 sene içinde değil. Çünkü insanların bir para biriminden istedikleri sadece alışverişte bulunmaları, dış açıklarını kapatmak değil, güven. Son krizler sonrası gördük ki insanlar dolar ve dolar bazında olan varlıkları daha güvenli buluyorlar. İnsanlar korku artınca altından önce dolara gidiyor. Bu böyle sürdükçe doların durumu değilşmez ama 25 30 yıl sonra örneğin Trump ekonomiyi tamamen batırırsa o da çökmeye başlar” yanıtını verdi.