Doğuş Derya Meclis’te yaptığı konuşmada basın emekçileri adına ‘kararı yeniden gözden geçirin’ dedi
Milletvekili Doğuş Derya bugünkü Meclis Genel Kurulu’nda “Post-Truth döneminde Geleneksel Medyanın Önemi ve Medya Destek Programı” ile ilgili yaptığı konuşmada basın-yayın kuruluşlarına yapılan devlet katkısının kesilmesi yönünde hükümetin yaptığı açıklamaları eleştirdi.
Derya’nın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
PROGRAMIN İÇERİĞİ SAPTIRILIYOR
“Geçtiğimiz hafta bu meclis kürsüsünden hükümet üyeleri, özellikle de Sayın Özersay tarafından Medya Destek Programı ile ilgili yapılan ve programın içeriğini çarpıtarak hem kamuoyunu yanlış bilgilendiren hem de Kıbrıs Türk basınında emek veren gazetecileri aşağılayan demeçleri hayretler içerisinde izledik. Dünya uzunca bir süreden beridir post-hakikat döneminde doğru bilgiye erişim, dezenformasyon, medya ve siyaset ilişkisini tartışırken, Medya Destek Programının içeriğini bu şekilde çarpıtan konuşmaların yapılması oldukça manidardı.”
SERMAYE ÇEVRELERİNİN FİNANS ETTİĞİ TROLLER DEVREDE
“Geleneksel ya da Kurumsal Medya olarak adlandırabileceğimiz künyesi belli, adresi belli, basın emekçisi çalıştıran, haber peşinde koşan, yaptığı haberler ile ilgili hesap verebilme yetisine sahip medyanın yerini Post-Hakikat Medyası diyebileceğimiz medya alıyor. Dijitalleşmiş bir mecrada inanılmaz bir hız ile dolaşıma giren, artık sadece muhabirlerin ya da yıllarını gazetecilik mesleğine adamış kişilerin değil, aynen bizde olduğu gibi siyasiler ile çıkar ilişkisi içinde olan kişilerin ve sermaye çevrelerinin finanse ettiği trollerin, devreye soktuğu manipülasyonlar ve yalan haberler ile karşı karşıyayız. Hepimizin elindeki akıllı telefonlar, laptoplar aracılığı ile ulaştığımız bilgi akışı şimdiye dek hiç olmadığı kadar hızlanmış durumda.”
2018 DİGİTAL HABER RAPORUNDAN RAKAMLAR
“Reuters Dijital Haber Raporu (2018) kapsamında yapılan ankete göre, sosyal medya da dahil olmak üzere online kaynaklar yüzde 89’luk bir oranla en çok tercih edilen haber kaynağı… Bunu yüzde 77 ile televizyon ve yüzde 47 ile yazılı basın takip ediyor. Haber kaynağı olarak en çok kullanılan sosyal medya platformunun yüzde 51’lik oranla Facebook olduğunu saptayan rapora göre onu, yüzde 41’le YouTube, yüzde 35’le Twitter, yüzde 30’la WhatsApp, yüzde 24’le Instagram ve yüzde 9’la Facebook Messenger izliyor.”
SAĞ POPÜLİST HAREKETİN TEMEL STRETEJİSİ
“Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay ama doğru bilgiye ulaşmanın da iyice zor olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Tekrar ediyorum, bilgiye ulaşmak çok kolay, doğru bilgiye ulaşmak da iyice zor oldu. Neden? Çünkü artık sadece gazetecilerin değil, herkesin görsel ve yazılı içerik üretebildiği, bu içeriği kaynağı belli olmayan hatta çoğu zaman “yalan haber” olarak adlandırabileceğimiz bir formda sunabildiği bir alan oluştu.”
“Günümüzde tüm dünyada yükselişe geçe sağ popülist hareketlerin temel stratejisi doğru bilgiyi göreceli hale getirmek! Bunun için kullandıkları, sosyal medya araçları (sosyal botlar, eko odaları ve benzeri) birçok dijitalleşmiş enstrüman, sağ popülizm ile faşizm arasında gidip gelen hareketleri beslemek için kullanılıyor. Popülist siyasetçiler ve onlara bağlı çalışan post hakikat medyası, siyasetçilerin ve çıkar çevrelerinin propaganda içerikli haberlerini internet trolleriyle yaygınlaştırarak hakikati saptırıyorlar. Öyle ki “yalan haber” günümüzde politik mücadelenin temel kavramlarından biri haline geldi. Aynen ülkemizde de olduğu gibi yalan haber, siyasetçilerin rakip gördüğü kişi ve kurumları itibarsızlaştırma, gayri-meşru kılma hatta linç etme çabalarında devreye soktukları bir hegemonya kurma aracına dönüştü.”
GAZETECİLİĞİN MASA BAŞI BİR FAALİYETE DÖNÜŞMEMESİ İÇİN MÜCADELE VERİLİYOR
“Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizde de kurumsal medya uzun süredir araştırmacı gazeteciliğe ve özel haberlere ayırdığı bütçelerde kesintiye gitmekte. Basın emekçilerinin yatırımlarını yapmak, doğru, güvenilir ve hesap verilebilir haber üretmek, düzgün bir editoryal süreç ile yayın yapmak çok zorlaşmış durumda. Dünyada kurumsal medya olarak iş yapan birçok yapı ( BBC, Al Jazeera, Ajans France Press, EuroNews, Associated Press vb) bir yandan medya etiği çerçevesinde iş üretmek, öte yandan da gazeteciliğin iktidar elitlerinin açıklamalarının takip edildiği masa başı bir faaliyete dönüşmemesi için uğraş veriyor.”
TÜRKİYE MENŞELİ ONLARCA ŞİRKET BURADA REKLAM VERMEYİ REDDEDİYOR
“Bu gazeteler kurumsal yapılarını korumak ve doğru bilgiye dayalı haber üretebilmek için reklam ve satış gelirlerine bağımlı. Kuzey Kıbrıs gibi kapalı ekonomi koşullarında reklam gelirlerinin hiç de yüksek olmadığını tahmin edersiniz. Bundan da ötesi, kuzey Kıbrıs’ta faaliyet gösteren Türkiye menşeli onlarca kuruluş/şirket burada reklam vermeyi reddediyor çünkü zaten Türkiye tv kanalları ve gazeteleri aracılığı ile burada reklam yapıyorlar.”
PROGRAMIN MANTIĞI BASIN EMEKÇİLERİNİ KAYIT ALTINA ALMAKTI
“Haliyle sadece çalıştırdığı basın emekçilerine aylık ortalama 100 bin TL civarında bir para ödemek zorunda olan, gazete satışları baskı giderlerini karşılayamayan toplam giderleri 250 bin TL’yi aşan, reklam gelirleri tüm gelirlerinin ancak %60-%70’ine tekabül eden, matbaa ve kâğıt giderleri Euro üzerinden olan kurumsal gazeteler Kıbrıs Türk basınının devam edebilmesi, bir standarda oturması ve kriterleri belirlenmiş bir çerçevede iş üretebilmesi için UBP-DP hükümeti döneminde bir girişim başlattılar.. Başlangıç mantığı kurumsal medyada çalışan ancak yatırımları yapılmadığı için kaçak duruma düşen basın emekçilerinin kayıt altına alınabilmesiydi. UBP-DP döneminde başlayan bu girişim kurumsal medya olarak çalışan gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin koyduğu çaba ile birtakım kriterlerin saptanmasını sağladı. (Olgun Amcaoğlu o dönemde müsteşar) … 4’lü koalisyon döneminde de yürürlükte kalan bir Bakanlar Kurulu kararı üretildi ve birçok basın emekçisinin kayıt altına alınması sağlandı.”
BELLİ GAZETELERE ‘KIYAK’ DEĞİL, KISTASLAR BAKANLAR KURULU KARARINDA BELLİDİR
“Geleneksel Medya Destek Programı olarak bildiğimiz ve bugün hem hükümet hem de basın emekçisi çalıştırmayan ‘metelik gazeteleri’ ya da kumarhane baronları tarafından finanse edilen post hakikat medyasınca sanki belli gazetelere kıyakmış gibi lanse edilmeye çalışılan bu programın kıstasları Bakanlar Kurulu kararında bellidir. Şimdi hükümet ve hükümetin çarpıtılmış haberlerini dolaşıma sokmak üzere devrede olan post hakikat medyası el ele verip bir karalama kampanyası başlattılar. Sadece basın emekçilerinin haklarını koruyan bir programı sanki bazı kurumlara iltimas sağlanıyor gibi ahlaksızca lanse ediyorlar. Bu ahlaksızlığın altındaki argüman da ne? “hiç gazeteci çalıştırmasa da tüm yayın yapanlara verelim” diyorlar. Bu ucuz popülizm değil de nedir? Bu kritersizliği dayatmak değil de nedir? Bu halkın doğru bilgilenmesi için haber üretmeye çalışan kurumsal medya ile sadece manipülatif ön sayfalar hazırlayarak, hiçbir basın emekçisine istihdam sağlamayan propaganda sayfalarını bir tutmak değil midir? Bu mudur sizin vizyonunuz?”
PROGRAMIN ODAĞINDA GAZETECİ İSTİHDAMI VAR!
“Bu programın odağında “gazeteci istihdamı” var sevgili arkadaşlar. Kurumsal medya kendi devamlılığını sağlamak için ne yapsın? Kumarhane mi açsın? Sizi destekleyen medya kuruluşları gibi sırtını kumarhaneli otellere mi dayasın? O yüzden mi ülkeye daha çok kumarhane açılması için ön izinleri kaldırmaya giriştiniz? Dişiniz kurumsal yapısını korumaya çalışan Kıbrıs Türk medyasına mı geçiyor? Türkiye menşeli şirketlerin Türkiye’den yansıttığı reklamları engelleyebiliyor musunuz? Haksız rekabeti önleyebiliyor musunuz? Burada vermedikleri reklamlar için bir fon oluşturabiliyor musunuz?”
KIBRIS TÜRK BASINI ÜLKE DEMOKRASİSİNİN YAPI TAŞIDIR
“Unutmayın ki, Kıbrıs Türk basını Necati Özkan’ın, Rauf Denktaş’ın, Dr Küçük’ün, Özker Özgür’ün başyazarlık yaptığı basındır. Kıbrıs Türk basınının var olması toplumsal varlığımız ile ilgilidir. Küçük hesaplar yaparak medya trolleri ile gazetecileri aynı kefeye koymaya kalkamazsınız! Toplumsal bir değer üreten kurumsal medyayı hedef göstererek beslendiğiniz linç kültürünün nesnesi yapamazsınız! İnsanların meslek onuru ile oynayamazsınız! Siyaset yapanlar olarak biz, bugün varız, yarın yokuz. Ama Kıbrıs Türk basını, bu ülke demokrasisinin yapı taşlarından biri olarak yarın da var olmak zorundadır. Böylesi bir toplumsal değer sizlerin gündelik hesaplarınıza heba edilemeyecek kadar önemlidir. O yüzden burada kendini ifade etme şansı olmayan tüm basın emekçileri adına size kararınızı yeniden gözden geçirin çağrısını yapıyorum.”