Hukuki sorumluluk altına girilecek her iddianın iddiaları yapanlar tarafından imzalanması koşuldur.
Sonra biri kalkıp size hayır ben burada bunu demek istemedim dediğinde o metindeki hukuki sorumluluk ve yazılanların doğruluğunu ispat külfeti yayınlayana geçer.
Görüyorum ki bu tartışma devam ediyor.
Bazı kişiler de bu “operasyon ve karakter suikastı” safsatasına inanmışlar, sanki raporun amacı CTP veya Sn.Erhürman’ı zor durumda bırakmak için yazılmış gibi haddinden fazla da önemsiyorlar bu safsatayı. Sn.Erhürman’ın verdiği beyanlar önce bir metin haline getirilmiş ve metin taslak halinde kendisine gönderilip istediği şekilde düzenlemesi istenmiştir. Ardından da bu kendisinin son halini vereceği metni imzalaması istenmiştir. Ki bu herkesten bu şekilde istendi. Bunun ötesinde spekülatif bir değerlendirme yapmak gerçekten insafsızlıktır.
Bu durumu farklı yorumlayanlara gelecek olursak, bundan sonra keyfiniz yerine gelip bu toplumun yaşadığı müdahaleleri bir rapor haline getirmeyi düşünürseniz ve biri size MİT ajanlarıyla görüştüm, isimleri de bunlar, ölüm tehdidi aldım, müdahale şöyle oldu falan derse hiç o kişiyle görüşmenizi kayıt altına almadan yayınlayın. En iyi ihtimalle Mahkemede hesabını bir güzel verirsiniz. En iyi ihtimalle…
Birileri hâlen ders vermeye kalkıyor.
Halbuki onlar derslerine daha iyi çalışmalılar.
Mesela, ne yaptınız?
Sahiden seçimden sonra ne yaptınız?
Bu kadar müdahale yaşandı bu toplumda, demokrasi falan rafa kalktı, ki ne zaman raftan indi tartışılır, dağıtılan paralar, seçim yasaklarına aykırı icraatlar, tehditler…
Ne yaptınız?
Araştırıp soruşturdunuz mu, sonraki seçimde bu topluma bir daha müdahale yaşanmayacak diye örneğin söz verebiliyor musunuz? Var mı böyle bir taahhüdünüz? Var mı?
Hiçbir şey yapmadınız.
Seçim tarihimize kara bir leke olarak geçen ve tüm toplumun derinden yaşadığı bu müdahaleleri raporlayanları yürütme erkinin başı basın açıklaması ile açık hedef haline getirip, uluslararası basını ise terörle bağlantılı olmakla suçlarken ve Kıbrıslı Türklerin itibarını yerle bir ederken Tatar’a söyleyecek sözünüz de elbette olamaz. Değil mi?
Sözünüz ve sesiniz “ellerini kırarım” diyenlerle küçük popülist oy hesaplarına yeter. Hukuk dışına çıkılmasına göz yumup müsaade edenler yaratılan akıl dışı düzenin de sorumlusudurlar artık.
Her müdahaleyi yutup ardından bir sonraki seçimde belki gerçek muktedirler sizi beğenirler de arkanızı sıvazlar diye mi bekleyeceksiniz? Sahi, hiç o muktedirlere seçim sürecinde veya sonrasında bir satır mektup yazıp veya bir cümle sarfedip “yapmayın efendimiz” demişliğiniz de yoktur değil mi?
Elleri değil ama dilleri kırılanlar ve akıl tutulması yaşayanların üreteceği siyaset de bu kadar olur.
Bu çürüme içinde bir daha müdahale yapılmasını engelleyemeyecek ve bunun sözünü veremeyecekseniz, ama topluma sandığa gidin, oy kullanın mı diyeceksiniz?
Bu seçmen size nerede benim oyum, ne yaptın önceki oyumu diye sormayacak mı sanıyorsunuz?
Kahrolası demos, kahrolası kratia işte.*
Bu yazının tüm muhatapları Raporluyoruz Grubu’na saldırmayı marifet sananlardır. O yüzden yazının başlığı da bir atasözüdür. İster gezin, ister tozun ama insafsız olmayın.
*Demokrasi: demos(halk), kratia (güç,kural)