Neden UBP’yi eleştirmiyoruz diye soranlar var.
Daha da ileri gidip CTP’yi eleştirdiğimiz için UBP ile işbirliği yaptığımızı söyleyenler var!
Kktc’nin her türlü olanağından yararlanıp, kabarık müdür/müsteşar/müşavir/vekil maaşlarıyla bizi klavye kahramanlığı ile suçlayanlar da…
Hayat her zaman siyah ve beyaz elbette değildir. Ama hayata sürekli bulanık renklerle de bakılmaz.
İnsan düşüncesiyle, inandığıyla, onuruyla, vicdanıyla vardır.
Teoriler elbette de önemlidir ama pratikte ne yaptığınızla yargılanırsınız.
Kendinizi rafa kaldıramazsınız.
Başka söyleyip başka yapmak bir tür şizofrenidir ve kendinizi zehirlemekten başka hiçbir işe yaramaz.
Günün sonunda kendinizi kaybedersiniz.
Siyaset de böyle bir şeydir.
Siyasetteki çelişkiler de zehirdir.
Zehirlendikçe savrulur savrulur gidersiniz.
Hata yaptıkça kibiriniz kabarır, öyle bir noktaya gelirsiniz ki bedel ödeme cesaretiniz de olmayınca aynadaki suretinizi tanıyamazsınız.
UBP’yi eleştirmiyormuşuz!
Niye UBP’yi eleştirelim ki?
UBP demek, kktc demektir.
Kktc demek, UBP demektir, Denktaş demektir.
UBP’nin bugüne kadar ne Kıbrıslıtürklerin çıkarlarıyla, ne de insani değerlerle bir ilişkisi oldu.
Yattılar kalktılar şükran çektiler, çekmeye devam ediyorlar.
Peki ya siz?
Hayatlarımızı çalan kkt’cnin bir partisine dönüştünüz.
Özellikle 2004’ten beridir her kritik anda kktcden yana tercih yaptınız.
Bu ülkede var olan işgal koşullarına gedik açmak için hiçbir adım atmadınız.
Ne geçmişle yüzleşme cesaretiniz oldu, ne de geleceği yaratma.
Milliyetçi hegemonyayı ortadan kaldırmak için tek bir adım atmadınız. Bu adada başka etnik kimlikler olduğunu, hakları olduğunu, geçmişte acılar çektiklerini ve yarını yaratmak için ancak ve ancak geçmişle yüzleşilmesi gerektiğini görmezden geldiniz.
Kıbrıs sorunun çözümünü Ankara’ya havale ettiniz. TC Dışişlerinin politikalarını kendi politikanız olarak belirlediniz.
Kıbrıs sorununu seçim programlarınızın “dış ilişkiler” bölümüne havale ederek, kktcye sarıldınız.
2004’ten beridir “kendi kendimizi yönetebiliriz” safsatasını tekrarlaya tekrarlaya Ankara’yı maskelediniz, topluma en büyük kötülüğü yaptınız.
Kıbrıslıtürklerın varoluşları karşısında en büyük tehdit olan işgal yönetimi kktcyi normal bir devlet olarak gördünüz, itibarının peşine düştünüz.
Aynen Kıbrıs sorununda olduğu gibi Ankara’yı rahatsız eden her türlü söylemden kaçındınız.
Ankara’daki diktatörlük ve Türkiye halklarının çektiği zulümle ilgilenmediniz bile.
Ankara’nın onayını alarak Kktc’nin hükümeti olabilmek için atmadığınız takla, kırılmadık omurga bırakmadınız.
Geçmişten bugüne; İTEM’den tutun da suyun Ankara’ya devrine kadar bu topraklarda Ankara marifetiyle atılan her önemli adımın destekçisi oldunuz.
Toplumun her Ankara’yla karşı karşıya gelişinde itfaiye rolünü üstlendiniz.
Son 20 yılda toplumsal muhalefetin sokağa çıkmaması, sesini yükseltmemesi, Ankara’yla karşı karşıya gelmemesi için elinizden geleni ardınıza koymadınız.
Kıbrıslıtürklerin iradesine yapılan bugüne kadarki en büyük saldırı olan 2020’yi oturup keyifle izlediniz, Akıncı’ya yapılanlardan kar sağlamak için bir köşede sessizce beklediniz.
Varsa yoksa partiniz, varsa yoksa partinizin ulvi çıkarları.
Doğruyu yapmak için değil, her yaptığınızın doğru olduğunu anlatmak için kırdınız döktünüz.
Ne eleştiriye tahammülünüz oldu, ne de özeleştiriye.
Tufan Erhürman’ın Ercan’ın açılışına gitmesi her şeyden önce bu açılışın “barış ve özgürlük bayramı” kutlamalarının bir parçası olmasından dolayı kabul edilemezdi.
Talat geleneğini sürdüren Erhürman’ın resmi tarih dışında alternatif bir duruş ortaya koymasını beklemiyorum.
Eskiden “iç politikada rezalet bir CTP var fakat Kıbrıs sorununda CTP’ye ihtiyacımız var” denirdi.
Tufan Erhürman dönemiyle CTP, Kıbrıs sorununu ve işgal koşullarını tamamen görmezden gelerek kktcnin itibarının ve daha iyi yönetilmesi yalanının peşine düştü.
O kadar bir düştü ki kktc devlet protokolü her şeyden daha önemli bir noktaya geldi! Karşımızda yaptığının doğru olduğunu ilkeler veya politikalarla değil “kktc devlet protokolüyle” anlatmaya çalışan bir CTP var!
Tüm bunları yaparken de yüzümüzün içine baka baka Sol siyasetten, federal çözümden, insan hakları ve ifade özgürlüğünden dem vurmaya iki yüzlü bir siyasetle devam ettiniz…
Bu ülkeye barış getirecek, toplumları birleştirecekken; sizi Ankara’yla birleşip ”barış ve özgürlük bayramı” kutlarken, kktc’nin tam da göbeğinde bulduk.
İşte bu yüzden eleştiriyoruz ve eleştirmeye devam edeceğiz.