Biz insanlar dağlardaki çam ağaçları ile galaksilerdeki yıldızların değiştokuş ettiği aynı ışık sinyallerinden ve aynı atomlardan oluşuyoruz.
Kelebekler ve çam ağaçlarıyla aynı büyük büyükdedelere sahibiz.
Gerçekliği oluşturan biçimlerin sonsuz girişik bezenmesinde pek çokları arasında küçük bir süslemeden başka bir şey değiliz.
Eğer özelsek, herkesin kendine özel olduğu kadar özeliz.
Sıradan bir zekâya sahip her insan düşüncelerinden emindir. Oysa bütün dehalar tereddüt eder.
Einstein kuantum kuramının doğum belgesini açıklarken sözlerine ‘bana öyle geliyor ki diyerek başlamıştı.
Darwin not defterlerinde türlerin evrimi gibi büyük bir düşünceyi sunarken ‘sanırım’ ifadesini kullanmıştı.
Elektrik alanı gibi devrim yaratan bir düşünceyi sunduğu kitabında Faraday tereddütünü açıklamıştı.
Dahi tereddüt eder.
Carlo Rovelli, doğanın ince yapısının bize göründüğünden daha incelikli olduğunu öğretiyor.
Fizik profesörü Rovelli aynı zamanda döngüsel kuantum kütle çekim kuramını geliştirmişti.
Sizi Ravolli’nin yazdığı gizemine saygı duyduğumuz kozmosun sırlarıyla, sizler için derlediğimiz ‘Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders’ kitabıyla baş başa bırakıyoruz.
Çevrenizde gördüğünüz ve görmediğiniz bütün bitkiler, mineraller, hatta hayvanlar sizden ayrı bir zaman diliminde yaşar.
Eskiden bu bilgi ezoterik bir kuramın pek inanılmayan öngörüleriydi.
Zamanın herkes için aynı akmadığını, biri diğerinden daha hızlı hareket eden ikizlerin farklı yaşlarda olacağını özel görelilik kavramıyla ispatlayan Einstein olmuştu.
Ve güneş ışığı büker. Uzayla birlikte zaman da bükülür.
Dünyanın zeminindeki zamanla dünyanın en yüksek dış bölümündeki zaman da birbirlerinden farklıdır. Fark çok küçüktür ama deniz kıyısında yaşayan biri, dağda yaşayan ikizinin kendisinden biraz daha yaşlı olduğunu keşfeder.
Bir yıldızın yakıtı hidrojen tükenince yıldız sönmeye başlar, kendi ağırlığıyla yakın çevresinde ne varsa alarak çöker. Çöken yıldız uzayı öyle bir biçimde eğer ki gerçek bir deliğe düşer.
Bunlar ünlü kara deliklerdir. 70’ler de kara delikler de ezoterik bir kuramın pek de inanılmayan öngörüleri olarak görülüyordu.
Ve Einstein kuantum kuramının gerçek doğum belgesini açıkladığında parlak bir gencin gençlik saçmalıkları olarak görülmüştü.
Evrenin başlangıcında büyük sekmeyle bütün evren bir ceviz boyutuna kadar sıkışmış, uzay ve zaman tamamen kaybolmuş, sonra tekrardan tıpkı bir lotus gibi açılıp bugünkü halini almıştır.
Güneş yanmayı bırakıp bir kara delik oluştursa, bunun çapı bir buçuk kilometre olurdu.
Önce çöker ve sonra tıpkı bir çiçek gibi açılır.
Buna Planck yıldızı diyoruz.
İşin içine ısı girer girmez gelecek geçmişten farklı olur.
Örneğin sürtünme olmadığında bir sarkaç sonsuza dek salınmaya devam eder.
Hareketini filme alıp tersten oynatırsak, hareketin tamamen mümkün olduğunu görürüz.
Ama sürtünme varsa, sarkaç sürtünme nedeniyle bağlantılarını biraz ısıtır.
Böylelikle hemen sarkacın yavaşladığı gelecek, geçmişten farklılaşır. Geçmiş ile gelecek arasındaki fark yalnızca ısı söz konusu olduğu zaman vardır.
Geleceği geçmişten ayıran temel olay, ısının daha sıcak nesnelerden daha soğuk nesnelere geçmesidir.
Görünmeyen, görünenden çok daha büyüktür. Zamanın aktığı yönündeki algımız dünyanın bu bulanık görüntüsünden doğar.