ABD Başkanı Donald Trump perşembe günkü basın toplantısında şunu söyledi:
“Dezenfektanın (koronavirüsü) bir dakikada yok ettiğini görüyorum. Mesela şunu yapmanın bir yolu var mı? Vücudun içine enjekte etmek veya temizlik gibi. Çünkü (virüs) akciğerlere ulaşıyor ve akciğerlere büyük zarar veriyor.”
Yani kısacası, dünyanın en güçlü ülkelerinden birinin başkanı bu jenerasyonun karşılaştığı en büyük küresel sağlık tehlikesi için çözüm olarak dezenfektan enjekte etmeyi öneriyor.
Ancak bu dezenfektanın ilk #trendingtopic olduğu zaman değil.
MMS – Miracle Mineral Solution (Mucize Mineral Çözüm) isimli klor dioksit içeren ürün yıllardır akne, kanser, diyabet ve otizm gibi tanıların çözümü olarak sahtebilim grupları tarafından önerilmektedir. Donald Trump’ın basın toplantısından önce Mark Grennon’un Donald Trump’a yazdığı bir mektupta bunu ona önerdiği ileri sunuluyor. Grenon kendisini bir kilise olduğunu iddia eden Genesis II’in ‘başpiskoposu’ olarak ünvanlandırıyor. Genesis II ABD’de bir “mucize tedavi” olarak klor dioksit ağartıcısının en büyük üreticisi ve dağıtıcısı olan Florida merkezli bir grup. Mektubunda Mark Grenon Trump’a klor dioksitin “vücuttaki patojenlerin% 99’unu öldürebilen harika bir detoks” olduğunu söyledi.
Klor dioksit – tehlikeli bir sodyum klorit karışımı ve sitrik asit gibi bir asit aktivatörü – ilk olarak yirmi yıl önce eski bir Scientolog ve altın araştırmacısı Jim Humble tarafından mucize bir tedavi olarak tanıtıldı. 86 yaşındaki Humble, Güney Amerika seferi sırasında bir sıtma vakasını iyileştirmek için kimyasal bileşiği kullandığını iddia etti ve bu çözümün aynı zamanda AIDS, kanser ve diyabet hastalarına da kullanabileceğini önerdi. Otizm topluluğuna klor dioksit getiren ve bunun en tanınmış savunucusu haline gelen kişi ise Chicago’da emlak acentesi sahibi ve otizmli çocuk sahibi Kerri Riviera idi. Oğlunu otizmden ‘kurtarmaya’ çalışan Rivera, Humble’ın önerilerine rastladı ve ağır metal panzehirleri ile klor dioksit karışımı rejimlerle otizme çözüm bulduğunu iddia ederek bunu sosyal medya ve yazdığı kitaplar aracılığıyla geniş bir kitle ile paylaştı.
Bunun gibi sahtebilim iddialarının geniş kitlelere ulaşmasını sağlayan en tehlikeli araç, gizli facebook grupları. Ancak bu paylaşımlar sadece Facebookla sınırlı kalmıyor; bu gruplar veya kişiler Amazon ve eBay’da kitaplarını satabiliyor, Youtube’da videolarını paylaşabiliyorlar ve Skype ve bu gibi iletişim platformlarda takipçilerini artırabiliyorlar.
Doktorlar, klor dioksitin sindirim sistemindeki dokulara ve kırmızı kan hücrelerine zarar vererek çocuğun vücuduna onarılamaz zarar verebileceği konusunda uyarıyorlar. Phoenix Üniversitesi Zehir ve İlaç Bilgi Merkezi ve Ayakta Toksikoloji Kliniği tıbbi direktörü Dr. Daniel Brooks, “Böbrek hasarı ve böbrek yetmezliğine yol açabilir” diyor. Rivera ise doktorların uyarılarına karşılık olarak “Ölümcül olsa, ölü insanları görecektik.” diyor. Son beş yılda, Amerikan Zehir Kontrol Merkezleri Birliği tarafından sağlanan verilere göre, ülke çapında klor dioksit ile alakalı 16.521 vakayı yönetmiştir. Bu vakaların yaklaşık 2.500’ü 12 yaşın altındaki çocukları kapsamaktadır; bu çocukların kaçının otistik olduğu ifade edilmemiştir. Veriler, 2014 yılından bu yana 2.123 vakada klor dioksit zehirlenmesinden ciddi yan etkiler yaşandığı; bu vakaların %50’sinin hayatlarının ciddi tehlike altında olduğunu ve sekiz kişinin öldüğünün altını çiziyor.
Trump, Rivera ve Grennon gibi sahte bilim savunucularının ve bu gibi sahte bilim iddialarının ortaya çıkmasına sebep veren yapı temeli aşı karşıtlığı. Bunu direkt olarak ifade etmemiş olsa da Trump’ın Twitter üzerinden yaptığı paylaşımlarda bu alandaki düşüncelerini açıkça dile getirdiğini görebiliyoruz.
Aşı konusunda son yıllarda kaleme alınan birçok makalede, Amerika ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde aşının reddedilmesi trendinden bahsediliyor. Özellikle birçok iddianın çıkış noktası bu aşıların otizme sebep verdiği yönünde. Otizm Spektrum Bozukluğu yaşamın ilk yıllarında kendini gösteren, iletişimi ve sosyal ilişkileri etkileyen nörogelişimsel bir durumdur. Otizmin nedeni kesin olarak netleştirilmemiştir ancak genetik olduğu düşünülmekte ve bu yönde bir çok araştırma yapılmaktadır. Son yıllarda otizm vaka sayılarında artış görülmekte ve bu da sahte bilimin ortaya sunduğu hipotezlerde ve korku tüccarlığında artışa sebep vermektedir. Artan vaka sayıları bilim insanlarının ve toplumun bu alanda farkındalık ve bilgilerini artırmış olmakla birlikte daha sıklıkla tanı koyabildikleri ile açıklanabilmektedir.
Neyse ki, COVID-19 salgını tüm dünyadaki insanları aşı bekler duruma getirdi ve böylece aşı karşıtlığını ve bunu savunan gruplarda azalmaya yol açtı. Birçok aşı karşıtı COVID-19’dan korktuklarını ve bu sebeple aşı hazır olduğu anda aşı olmak istediklerini söyledi. Buna rağmen Tenis oyuncusu Novak Djokovic aşılamaya karşı olduğunu ancak aşıyı redetmesi işi için seyahat edememek anlamına gelirse duruşunu yeniden düşünmek zorunda kalabilir.
Salgın sahte bilim dolandırıcılarının sosyal medyayı kullanma biçimlerini ve bu platformda kazandıkları takipçilerle ulaşabildikleri gücü (ABD başkanına düşüncelerini sunmak ve bunu basın toplantısında paylaşmasını sağlamak gibi) ortaya koydu. Yanlış bilginin sonuçlarına ve Facebook, Twitter gibi büyük teknoloji şirketlerinin içerik yönetiminde neden daha sorumlu bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğumuza bakmak şimdi her zamankinden daha önemli. Bunun dışında amacımız açıklayamadığımız veya ‘korunamadığımız’ nörolojik tanılardan korkmak, bunları çözüp, yok etmeye çalışmak değil nöroçeşitlilik yolunda her kişiye uygun bir toplum oluşturmak için çaba göstermek olmalıdır.