Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Perşembe günü ezici çoğunlukla, Amerika Birleşik Devletleri’nin 1960’dan bu yana Küba’ya karşı uyguladığı ekonomik ve ticari ambargonun sona erdirilmesi için oy kullandı.
Oylamaya katılan 190 ülkeden 187’si her yıl ambargonun kaldırılması için yinelenen oylamada karardan yana oy kullandı. Karara yalnızca ABD ve İsrail karşı oy kullandı. Ukrayna ise çekimser kaldı.
Ambagonun kaldırılması kararı ne diyor?
▶ Tam adı “Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba’ya karşı uyguladığı ekonomik, ticari ve finansal ambargonun sona erdirilmesinin gerekliliği” olan kararı kabul eden BM Genel Kurulu, 1992’den bu yana alına gelen kaldırma kararlarına karşın “Küba’ya uygulanan ekonomik, ticari ve malî ambargonun sürmekte olduğunu” ve “bu tür önlemlerin Küba halkı ve başka ülkelerde yaşayan Küba yurttaşlarını olumsuz etkilediğini” dile getiriyor.
▶ Karar 2015 ve 2016’da dönemin ABD Başkanı Barack Obama tarafından alınan önlemleri hatırlatarak bunların 2017’den bu yana uygulanmaya başlanan önlemlerle çeliştiğini belirtiyor.
▶ Genel Kurul, tüm ülkelere Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukuk gereğince böylesi kısıtlayıcı yasa ve önlemler çıkartmama ve yürürlüğe koymama çağrısında bulundu.
Kararın İngilizce tam metni için tıklayın.
Sonuç
BM Genel Kurulu oylamayı sonuçlandırıp dağılırken 1959’da Fidel Castro önderliğindeki Küba devriminin arazi ve emlakı kamulaştırmasına karşı Washington’un 60 yılı aşkın bir süredir uygulaya geldiği ekonomik ve ticari kısıtlamaları sürdürme politikasını destekleyen yalnızca iki ülke, ABD ve İsrail kaldı.
Lehte: 187
Aleyhte: 2 (ABD ve İsrail)
Çekimser: 1 (Ukrayna)
Küba: “Ambargo yasa tanımaz, acımasız ve insanlık dışı”
Ambargonun kaldırılması kararını savunan Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodríguez Parrilla 60 yılı aşkın bir süredir devam ede gelen ambargonun tüm Kübalı erkek ve kadınların haklarını ihlal ettiğini söyledi.
Parrilla, Kübalı hane halklarının mal kıtlığı, uzun kuyruklar, fahiş fiyatlarla boğuşurken hükümetin halkını beslemek için büyük çaba harcadığını belirtti. Ambargonun Küba’yı tarım ve hayvancılık için yem, endüstriyel ekipman ve gıda üretiminin gereksindiği diğer zorunlu malzemeleri satın almak için gereken fonlardan yoksun bıraktığını söyledi.
Bakan, gıda ürünleri piyasalarındaki, dalgalanmalara karşın ABD’nin uluslararası ticaret kurallarını ihlal ederek “Küba[‘nın], üçüncü ülkelerdeki ABD şirketlerinden, ekipman, teknoloji, tıbbi cihazl ve son tüketiciye yönelik tıbbi ilaç satın almasını engell[ediğini] ve bu nedenle bunları aracılar üzerinden fahiş fiyatlarla almaya veya daha az etkili jenerik ilaçlarla değiştirmeye zorlan[dığını]” söyledi ve Kübalı ailelerin tanıklıklarını aktardı.
Parilla, “Küba’nın ABD piyasasından spazm giderici ilaçları satın almasına engel olunmasaydı, bu ailelerin yaşamları çok daha farklı olmaz mıydı?” diye sordu.
Bakan, COVID-19 salgını sırasındaki durumu da hatırlattı. Tıbbi oksijen sağlama güçlüklerini ve ABD Hükümetinin “salgın sırasında bile” bu işlem için özel bir ruhsat vermesi gerektiğini dile getirdi, bu politikanın insanlık dışı niteliğini vurguladı.
‘Ekonomik savaş’
Bakan Parilla Küba halkının yüzde 80’inin, yaşamı felç eden ABD ambargosunun olmadığı bir hayatı hiç tanımadığını aktardı. Ambargonun “Barış zamanında uygulanan bir ekonomik savaş önlemi olduğunu” yarattığı başa çıkılamaz durumla ülkesindeki anayasal düzeni yok etmeye yönelik bir girişim halini aldığını ekledi.
Küba’nın ABD için hiçbir tehdit oluşturmadığını ve küçük bir ülkeyi yıllarca ekonomik savaşa maruz bırakmanın kabul edilemez olduğunu söyleyen Bakan tüm ülkenin, bu “yasa tanımaz, acımasız ve insanlık dışı politika” aracılığıyla ilerleme hakkından mahrum bırakıldığını dile getirdi.
Filistin’le dayanışma
Küba’nın şu anda yasa dışı olarak işgal edilen topraklarında katledilen Filistin halkına destek ve dayanışma sunduğunu yineleyerek, “Bu barbarca eylemler durmalıdır” dedi ve Gazze Şeridi’ne İsrail bombardımanına atıfta bulundu.
Kuşatma ve karalama
Küba Dışişleri Bakanı, ABD’nin dünya genelinde bankalara Küba’yla iş yapmamaları konusunda baskı yaptığını ve ülkesinin ABD’nin güttüğü düşmanlık ve küresel finansal sistem üzerindeki zararlı etkisinin mağduru olduğunu belirtti.
Parilla ambargonun Kübalı aileleri birbirlerinden ayırdığını ve ABD yurttaşlarını Küba’yı ziyaret hakkından mahrum bıraktığını belirtti ve ülkeye yönelik “sıkı ekonomik kuşatma”nın bir karalama kampanyasıyla elele yürüdüğünü ekledi.
Bu kmpanyanın ülkeyi istikrarsızlaştırmayı ve itibarsızlaştırmayı amaçlayan bir “medyatik haçlı seferi” halinde yürüdüğünü ifade eden Bakan bunun ülkede karışıklık yaratarak aslı olmayan bir iç siyasi kriz izlenimi yaratmayı amaçladığını söyledi.
İki günlük tartışma süreci boyunca 40’tan fazla ülkenin desteğine teşekkür eden Bakan “ABD halkıyla köprüler inşaya devam edece[klerini]”, yurtdışında yaşayan tüm Kübalı göçmenlere destek olacaklarını ve “özgür ve egemen vatanlarını” savunmaktan asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.
ABD: “Ambargo Kübalıların iyiliği için”
Amerika Birleşik Devletleri daimi temsilcisi Paul Folmsbee, ülkesinin “kararlılıkla Küba’nın yanında” durduğunu söyledi.
“İnsan haklarına saygılı bir gelecek arayışını kesinlikle destekliyoruz,” diyen Folmsbee yaptırımların, Küba’da demokrasinin geliştirme ve insan haklarına saygıyı özendirme çabalarının bir parçası olduğunu belirtti.
Küba halkının karşılaştığı zorlukların fakında olduklarını belirten temsilci yaptırımların gıda, ilaç ve diğer insani malzemelerin Küba’ya ihracına ilişkin istisna ve lisansları içerdiğini açıkladı.
“ABD bu karara karşıdır” diyen Folmsbee, Genel Kurul’un Küba hükümetini insan hakları konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeye ve Küba halkının kendi geleceğini belirleme arzusuna kulak kabartmaya çağırmasını” istedi.