Gazedda Haber Merkezi
BM Güvenlik Konseyi’nin Türkiye’nin Maraş’la ilgili adımlarını ve bu yönde 20 Temmuz’da açıklamalarda bulunan TC Cumhurbaşkanı Erdoğan ile atanmış cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı tarihte az görülen bir şekilde 15 üyenin onayıyla kınamasının ardından, TC Dışişleri Bakanlığı ile kktc Dışişleri Bakanlığı’ndan Maraş’la ilgili hem kendi kararlarıyla hem de geçmişteki BM kararlarıyla çelişen açıklamalar geldi.
Gerek TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek atanmış cumhurbaşkanı Tatar, gerekse atanmış başbakan Saner tarafından yapılan açıklamalarda esas sahiplerine başvurma çağrısı yapılmasına ve Maraş’taki kamusal alanların kullanıma açılacağına dair yaptıkları açıklamalar ile kktc Bakanlar Kurulu’nun Maraş’ın yüzde 3,5’ini askeri bölge statüsünden çıkarmasına rağmen Dışişleri Bakanlığı açıklamasında “Bakanlar Kurulu askeri statüden çıkardığı bölgenin tekrar açılmasına matuf bir karar istihsal etmemiştir” denilerek, Maraş’ın iskana açılmadığı iddia edildi. Yine aynı açıklamada “kamu alanlarının kullanılmaya başlanmasının yanı sıra, KKTC Bakanlar Kurulu, Kapalı Maraş’ın bir bölümünün askeri statüden çıkarılması kararı almıştır” denildi.
Öte yandan TC Dışişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklamasında “Bu açıklamalar Maraş’ın KKTC toprağı olmadığı, KKTC’nin Maraş’taki mülklere el koyacağı ve buraya mülkiyet hakları hilafına yerleşimciler getireceği gibi mesnetsiz iddialara ve Rum-Yunan kara propagandasına dayanmaktadır” iddialarına yer verildi. Hatırlanacağı üzere TC Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs ziyareti sonrası gazetecilerin sorularına verdiği cevapta “Burada birinci derecede en ideal çağrımız, keşke Kuzey Kıbrıs’taki kardeşlerimiz bu yerler için müracaatlarını yapıp oraların sahibi olsalar, satın alsalar. Hatta bu konuda Türkiye’den de gelip burada mülk sahibi olma noktasına gelenler de olabilir. Bunların önü açılabilir. Buna mani bir hal söz konusu değil” demişti.
TC Dışişleri aynı açıklamasında “BM Güvenlik Konseyi kararlarının ihlal edilmesi sözkonusu değildir” iddiasına yer verdi. Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi’nin Maraş’la ilgili 1984 yılında 550 sayılı kararında “Maraş; 1974’teki yasal sahipleri ve sakinleri dışında yerleşime açılamaz” denilerek, aynı kararda Maraş’ın “BM yönetimine devredilmesi” de isteniyor. BM Güvenlik Konseyi’nin 1992 yılındaki 789 sayılı kararı da Maraş’la ilgili benzer bir kararı kayıt altına alıyor.
TC Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında “Kıbrıs Türk halkının iradesine ve 1960’ta kazandığı egemen eşitliğine ve eşit statüsüne saygı göstermeye çağırıyoruz” iddiasına yer veriliyor. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, üniter bir devletti ve toplumların “egemenliği” değil, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum toplumlarından oluşan Kıbrıs halkının egemenliğine dayanıyordu.
Dışişleri Bakanlığı açıklaması:
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Dönem Başkanlığı bugün (23 Temmuz 2021) Kapalı Maraş’a ilişkin maddi hatalar da içeren bir açıklama yapmıştır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, topraklarının bir parçası olan Kapalı Maraş’ta ezber bozan, yapıcı adımlar atmaktadır. Kamu alanlarının kullanılmaya başlanmasının yanı sıra, KKTC Bakanlar Kurulu, Kapalı Maraş’ın bir bölümünün askeri statüden çıkarılması kararı almıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da sarih bir şekilde açıkladıkları üzere, alınan karar, uluslararası hukuka uygun olduğu gibi, mülk sahiplerinin haklarını da garanti altına almaktadır.
KKTC Bakanlar Kurulu askeri statüden çıkardığı bölgenin tekrar açılmasına matuf bir karar istihsal etmemiştir. BMGK’nın, kapalı Maraş’ın “tekrar iskâna açılmasına” ilişkin Rum tarafının mesnetsiz iddialarına dayanarak açıklama yapması üzücüdür.
Kapalı Maraş’a yönelik kararlarımızın, Rum halkı arasında da memnuniyet yaratmasına karşın, mülk sahiplerinin haklarını korumaya matuf açılımımıza BMGK’nın olumsuz tepki göstermesi talihsizdir.
Başta Annan Planı olmak üzere, “iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu” amaçlayan müzakere süreçlerinin Rum tarafının retçi tutumu nedeniyle defaten akamete uğradığı hafızalarda yerini korumaktadır. Federal çözüm modelini öngören ve yaklaşık 50 yıl sonuçsuz kalan müzakerelerin tüketildiği ve geçmişte kaldığı inkâr edilemez bir gerçektir. Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs Rum tarafıyla, işbirliğine dayalı sürdürülebilir, kalıcı bir anlaşmayı arzu etmektedir. Sürdürülebilir, kalıcı bir anlaşma ancak ve ancak, müktesep hakkımız olan egemen eşitliğin ve eşit uluslararası statünün tesciliyle mümkündür. Tüketilen bir çözüm modelini taraflara dayatmaya çalışmak yerine,
BMGK’nın, Ada’da galebe çalan olguları dikkate alan bir yaklaşım sergilemesi yerinde olacaktır.BMGK Başkanlığı açıklamasında yer alan “Kıbrıs halkı” ifadesi de Ada’daki gerçekleri yansıtmamaktadır. Ada’da tek bir halk değil, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum olmak üzere iki ayrı halk bulunmaktadır. BMGK’nın bu olguyu da, açıklama ve kararlarında, dikkate almasını bekliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Cenevre’de düzenlenen 5+BM gayri resmi toplantısı sırasında yaptıkları önerileri çerçevesinde, Kıbrıs Türk tarafı, sürdürülebilir ve kalıcı bir anlaşmaya varılması çabalarına olumlu katkı yapmaya devam edecektir.
TC Dışişleri Bakanlığı açıklaması:
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar tarafından 20 Temmuz 2021 tarihinde açıklanan, Maraş açılımının ikinci aşaması hakkında BM Güvenlik Konseyi tarafından yapılan Başkanlık Açıklaması ile
çeşitli ülkelerin yaptıkları, Ada’daki gerçeklerle bağdaşmayan ve asılsız iddialara dayanan açıklamaları tümüyle reddediyor ve bunlara ilişkin KKTC’nin verdiği cevapları tamamıyla paylaşıyoruz.
Bu açıklamalar Maraş’ın KKTC toprağı olmadığı, KKTC’nin Maraş’taki mülklere el koyacağı ve buraya mülkiyet hakları hilafına yerleşimciler getireceği gibi mesnetsiz iddialara ve Rum-Yunan kara propagandasına dayanmaktadır.
Maraş, KKTC toprağı olup, KKTC makamlarının iyi niyetli yaklaşımı çerçevesinde zamanında yerleşime açılmamış, askeri bölge olarak ilan edilmiştir.
KKTC Hükümeti, geçtiğimiz Ekim ayında 47 yıldır kapalı tutulan ve artık çevresel tehlikeler de yaratmaya başlayan Maraş’ın iki ana caddesini ve plajını halka açmış, son olarak da Maraş’ın yüzde 3,5’una tekabül eden pilot bölgenin askeri bölge statüsünü kaldırmıştır.
KKTC makamlarınca Maraş açılımı kapsamında alınan tüm kararlar mülkiyet haklarına saygı çerçevesinde olup, uluslararası hukukla tamamen uyum içerisindedir. İddia edildiğinin aksine, BM Güvenlik Konseyi kararlarının ihlal edilmesi sözkonusu değildir. Kaldı ki BM Güvenlik Konseyi kararları mülkiyet ve egemenlik haklarının üzerinde değildir.
Sayın Cumhurbaşkanımızca ifade edildiği üzere, bu adımlarla Maraş’ta yeni mağduriyetler oluşmayacak, herkesin yararına olacak şekilde, mevcut mağduriyetler giderilecektir.
Öte yandan, BM Güvenlik Konseyi maalesef Kıbrıs meselesinde de sahadaki gerçekleri görmemekte ısrar etmektedir.
Onyıllarca süren çabalar, Türk tarafının tüm iyi niyetine rağmen, Kıbrıs Rum yönetiminin uzlaşmaz tutumu nedeniyle, iki kesimli, iki toplumlu federal çözüme ulaşılmasını sağlayamamıştır. Taraflar arasında bu model üzerinde görüş birliği yokken, halen federal çözümde ısrar etmek artık Konsey’in itibarına zarar vermektedir.
Kıbrıs meselesinin adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulmasına yönelik yeni bir müzakerenin başlaması, ancak Kıbrıs Türk halkının eşit egemenliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesiyle mümkündür.
Bu anlayışla, BM Güvenlik Konseyi’ni, Rum-Yunan ikilisinin yanıltıcı propagandasından kurtulmaya, ayrıca KKTC’nin, Maraş konusunda hukuka uygun olarak attığı adımlarını ve Cenevre’de sunduğu yapıcı ve gerçekçi önerisini desteklemeye davet ediyoruz.
Kıbrıs Rum tarafını hukuka aykırı şekilde AB’ye alan, hatta bu kararın siyasi olduğunu da pişkince söyleyen AB’nin ve o dönemdeki hukuksuzluğa arka çıkan bazı Avrupa ülkelerinin şimdi hukuktan dem vurmasının hiçbir değeri yoktur. Bu güruhun bize hukuk dersi vermeye kalkması ise tam bir garabettir.
Bu güruhu ve uluslararası toplumu bir kez daha Ada’daki gerçeklerle yüzleşmeye, Kıbrıs Türk halkına yaptıkları haksızlıklara son vermeye, Kıbrıs Türk halkının iradesine ve 1960’ta kazandığı egemen eşitliğine ve eşit statüsüne saygı göstermeye çağırıyoruz.