Biz demiştik geçen baharlarda, demek için yazmıyorum.
Ülkemizden yayın yapan Diyalog Tv’nin yayını Türkiye’deki RTÜK tarafından durduruldu.
Neden?
Çünkü Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine bağlı bir kurum olduğu için emir verdi ve emir kulu RTÜK de bu emre uydu, yayınları durdurdu.
Peki ama neden?
Çünkü bu ülkenin en sağ, en liberal politika taraftarı, sendikaları yerden yere vuran Diyalog Tv’si Erdoğan hakkında birkaç laf etti, eleştirdi diye Türkiye karşıtı oldu, trajikomik ama değil, adeta bir sirk tragedyası.
Diyalog Tv’den gazeteci Aytuğ Türkkan yaptığı açıklamada televizyonu kapatma kararına Başbakan Ersin Tatar’ın da onay verdiğini yazdı.
Öncelikle söylemek gerek, bu toplumun verdiği ifade özgürlüğü mücadelesine taş koyanların günün sonunda başlarına taş atıldığında “ah” demeye hakları yoktur.
Fakat yine ülkemizin bir yayın organının ifade özgürlüğü, hem Türkiye’den hem de buradaki emir kulları tarafından ihlal ediliyorsa buna da ses çıkarmak yine bizlere düşmektedir.
Ama bir farkla, biz kişisel çıkarlar için parmak arkasına saklanmıyor, gerçekleri en acı reçetesiyle söylüyoruz:
22 Ocak’ta Afrika’ya nasıl kurulu düzenin bekçileri taş attıysa, sonrasında mahkemelerde gazeteyi yargılatanlar nasıl hınçla saldırdılarsa, bugün aynı taşları atanlar da yine aynı ziyniyet.
Anlayın artık.
Bugün KKTC’ye artık tüm kaynakları elinde tutan Türkiye Cumhurbaşkanlığı’ndan ekonomik destek gelmiyorsa ifade özgürlüğünü savunduğumuz içindir.
Kendimizi, biz olmayı, batılı ve özgürlükçü duruşumuzu, boyun eğmeyen ve bu topraklarda bedeli ne olursa olsun özgürleşmeyi savunduğumuz içindir.
Ama farklı düşüncelerde, farklı siyasi duruşlarda olsak bile biz bugün, dün sizin bize attığınız taşların tarafında olmayacağız.
O yüzden size de geçmiş olsun.
Bilmelisiniz, bilmiyorsanız bile öğrenmelisiniz artık.
Ya hep birlikte bir olup direneceğiz,
Ya da kaybeden her halükarda sizin seçtiğiniz taraf olacak. Bugün Kıbrıslı Türklerin sesi olmayanların “bile” gün gelecek gazeteleri, televizyonları ve internet siteleri de kapatılacak. İşte o zaman size geçmiş olsun diyecek hiç kimseyi yanınızda bulamayacaksınız.
Biz, totaliter ve anti-demokratik rejimlerin baskısı altında, sesi kısılan, hapse atılan, çağdaş değerlerden uzak, ayrımcı bir rejimde ezilmeyeceğiz.
Bizim ekonomik paketlerle çarşıda, pazarda, açık artırmada satın alınacak ne ifade özgürlüğümüz var ne de mücadele dolu tarihimiz.
Geçtiğimiz günlerde Diyalog Tv’nin sahibi Besim Tibuk katıldığı programda KKTC’ye para gönderilmemesinin veya ekonomik yardım yapılmamasının sebebini mahkemenin Afrika’yı cezalandırmamış olmasına bağlamıştı.
Haklıydı.
Biz Dikilitaş’a nazır mahkeme salonunda, “bu davalar Kıbrıslı Türklerin basın ve ifade özgürlüğüne yapılan taarruzun başlangıcıdır, biz toplum olarak izin verirsek bu saldırılar artarak gelecektir” dediğimizde, bugün sesi kısılanlar yanımızda değildi.
Bugün TV ekranlarında hâlen bazı siyasiler tarafından bu konunun hamasetle deşilmesinin ve hazım sorunu yapılmasının sebebi belli odaklar tarafından mahkemeden talep edilen cezanın verilmemesi ile ilgilidir.
Başka ne olabilir?
Bakın işte Türkiye’nin istediği hükümet iktidarda!
Neden hâlen bu cezalandırıcı, üstenci tavır?
Artan ve belirsiz kaynaklardan gelen bu saldırılar da neyin nesi peki?
Bugün bakıyoruz her geçen gün, bu defa daha önce hiç görmediğimiz, adlarını dahi duymadığımız tarikatımsı yerlerden sinsi bir şekilde yükseltilmeye çalışılan milliyetçi-bağnaz açıklamalar, paylaşımlar var.
Neden?
Çünkü dert, Kıbrıslı Türklere ifade özgürlüğü ayarı vermek. Dert, bize bağımlı iken bu kadar özgür olamazsınız demek. Dert, yıllar boyunca kurulan kardeşlik bağları falan değil, onlara rağmen bireysel hesaplardır.
Dert, kişisel hırslar, kibirler, cezalandırma histerisidir.
Gerçekler bu kadar billur iken, öküz altında buzağı aramaya gerek yok.
Ama olsun, geri adım atmayacağız.
Kurulu düzenin çarkları arasında bekçilik yapanlar istedikleri kadar nöbet yerlerini değiştirsinler, biz bugüne kadar nasıl ayakta durduysak, yıkılmaz, bir çaresini bulur, bir birimize dayanır, bölüşür, yine bu ülkede özgürlüğün ve barışın peşinden koşarız.
Unutulmasın, her iktidar çöker, geriye tarihin yargısını bırakır, tüm bu yaşatılanlar da tarihe düşen notlar olarak kalır.
O yüzden bugün hepimiz nerede durduğumuzu seçmeliyiz.
Ve 1 Mayıs’ı kutlarken, hep birlikte “elleri bağlanmış yurdumun” diyerek, alın terimizle, onurumuzla, başımız dik kendi yolumuzu yürümeliyiz.
Geride kalanlar kafalarını kuma gömüp, ellerini açmaya devam etsinler.