Ve birdenbire, muhalefet partileri ile toplumun tamamı, pasaportlarını aldıktan sonra iktidar partisine cömert katkılar yapmak için (neredeyse toplam 300 bin Euro) sıraya giren yeni vatandaş olmuş dokuz kişi hakkındaki iddiaları bir kenara bırakarak, bir seçim mitinginde Averof Neofitu’nun ‘başkan yardımcısı makamı oluşturulsun’ dediği, daha sonra ‘başkan vekili’ haline gelen, bir sonraki gün ise ‘baş komisere’ dönüşen ya da kendisinin ifade ettiği gibi, istediğimiz ismi verebileceğimiz bir makama ilişkin önerisine odaklandı. Ayrıca, onun da belirttiği gibi, burada konu ne isim (her ne kadar bunu söylememiş olsa da) ne de içerikti.
Kaynak: BAŞKAN YARDIMCILIĞI, BAŞKAN VEKİLLİĞİ, BAŞ KOMİSERLİK VE DEVLET BAKANLIĞI
Görsel ve Çeviri: Penna
Tüm hafta boyunca, DİSİ yetkililerini katıldıkları birkaç televizyon programında özünü kendilerinin bile anlamadığı bir öneriyi desteklemeye çalışırken izledik. Kimisi Cumhurbaşkanı tarafında atanacak bir kişiden, kimisi seçilecek bir siyasetçiden, kimisi de denetimi artıracak anayasal bir reformun öneminden bahsetti. İç yönetimin yükünü omuzlayacak bir kişiye ihtiyaç duyulduğunu dile getirenler de oldu. “Kaç kere cumhurbaşkanlarının Kıbrıs Sorunu yüzünden içyönetime istedikleri kadar müdahil olamadıklarından bahsettiklerini işittik?” diye açıkladı Haralambos Stavridis. Aynızamanda son 36 saat içinde orijinal önerisi olan başkan yardımcılığı makamını, baş komiserlik makamına kadar üç kez değiştiren Averof Neofitu’yu da gördük (Devlet bakanlığı hakkında da bir şey söyledi). Öğleden sonra yaptığıaçıklamada, iç yöntemin nasıl daha etkili bir şekilde yapılabileceğini konuşmamız gerektiğini anlatırken, akşam saatlerinde ise OMEGA ana haber bültenine bağlanarak, 1960 yılında hazırlanan Anayasanın 2022’nin ihtiyaçlarınıkarşılayabileceğine inanan herhangi bir parti veya vatandaş olup olmadığını sorguladı. “Kim ([Anayasanın] iki toplumlu yapısı tarafından güvence altına alınan ve daha sonra K/T’lerin devlet yapısından çekilmesiyle ortadan kaybolan)şeffaflık, denetim ve dengeye ihtiyaç duyulduğu fikrine karşıdır? Hepimizin talep ettiği bu değil mi?” [Neofitu’nun] Önerisiyle ilgili dört açıklamayı dinleyenlerden hiçbiri ülkenin Cumhurbaşkanına yardımcı olacak birine mi, onu denetleyecek birine mi, yoksa yeni bir iç işleri bakanına mı ihtiyaç duyulduğunu anlamadı.
Yine de üzerinden dört gün geçmesine rağmen, partiler, siyasiler, hukukçular, gazeteciler ve halk böyle bir hamlenin anayasanın değiştirilmesini gerektirip gerektirmediğini, bunun mümkün olup olamayacağını ve anayasaya aykırı olup olmadığını ciddiyetle tartışmaya devam ediyor. Bu tartışma esnasında da kimse önerinin ne amaca hizmet ettiğini sorgulamıyor. Çünkü DİSİ başkanı haklı. Şeffaflık, denetim ve dengeye ihtiyaç duyulduğuna karşı çıkacak çok az insan var. Ancak K/T’lerin ayrılması sonrası oluşan denetim ve denge eksikliğini bir başkan yardımcılığı, başkan vekilliği veya baş komiserlik makamı nasıl giderecek? Averof’un işaret ettiği şekilde iç yönetim konusunda yardımcı olacak ve onu denetleyecek bir kişi şeffaflığı nasıl sağlayacak? Peki bu görev neden parlamento veya (atamaların yöntem ve kalitesi değiştirilerek) bağımsız yetkililer tarafından üstlenilmiyor da ancak Cumhurbaşkanı tarafından atanacak ya da onun yardımcısı olarak seçilecek biri tarafından yapılmalı?
Pasaport alanların bağışlarıyla ilgili suç ortaklığı veya usulsüzlük olduğuna dair makul şüpheye neden olan iddialardan birkaç gün sonra ve iktidardakilerin cezasız kaldığını açıkça ortaya koyan vatandaşlıkların verilmesine ilişkin Sayıştay raporundan iki hafta sonra tüm ülkenin (dikkatleri başka tarafa çekmekten başka bir amacı olmayan ve) var olmayan bir önerinin anayasallığını tartışmasını sağlamayı başardık. [Yatırım karşılığı vatandaşlık programı ile ilgili] birçok usulsüzlüğü ortaya çıkaran Sayıştay raporunun yayınlanmasından kısa bir süre sonra da ülkenin yarısının Sayıştaylığın sorumluluklarıyla ilgilenmesini sağlamayı başardık. Çünkü (programın suistimal edilmesi için her türlü ortamıyaratanların, “Bizlerin hedef” alındığı gerekçesiyle Avrupa tarafından programın değiştirilmesi için yapılan tüm uyarılarıgörmezden gelenlerin ve Al Jazeera’nın ortaya attığı iddialardan sonra gazetecilerin başkaları tarafından yönlendirildikleri konusunda bizleri bilgilendirmek amacıyla basın toplantısı düzenleyenlerin de iddia ettiği gibi) eğer Sayıştay, 2016’dan itibaren söz konusu programdaki problemlerden söz etmiş olsaydı, bu hatalar ve suistimaller engellenebilirdi.
Bu da kimilerinin, iktidardakilerin kamuoyu tartışmalarını bu kadar kolay belirlemelerine olanak sağlayan şeyin onların küstahlıkları mı, yoksa siyasi partilerde veya toplumda muhalefetin var olmaması mı olduğunu sorgulamasına neden oluyor. Hem de herhangi bir çaba sarf etme ihtiyacı duymadan kamuoyu tartışmalarını belirleyebiliyorlar. Kimileri her üçmakamın birden oluşturulabileceğini düşünüyor; kimileri de siyasi yaşamın nasıl bir kez daha bu şekilde gülünç duruma düşebildiği konusunda kafa yoruyor.