Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye’deki vaka sayılarının artmasından dolayı 1 Temmuz’da ülkeye girişlerin başlamasına yönelik kararın sağlık uzmanlarına kulak verilerek yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinİ belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, hükümetten beklentisinin bilimsel temelde kararlar alması olduğunu dile getirerek, Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın 1 Temmuz ile ilgili alınan açılım kararından dolayı içinin rahat olmadığını söylemesinin yeterli olmadığına işaret etti.
Cumhurbaşkanı Akıncı, hükümetin vakaların artması nedeniyle 1 Temmuz kararını bir kez daha değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, dün akşam Kıbrıs Genç TV’de canlı yayınlanan Er Meydanı programına katılarak soruları yanıtladı.
Türkiye ve Güney Kıbrıs’tan ülkeye girişlerin başlatılmasına ilişkin tarihin, siyasi gerekçelerden dolayı aynı güne denk getirilmeye çalışıldığını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, süreç içinde Güney’deki vakalar artmayınca, Güney Kıbrıs ile açılımın 1 Temmuz’dan 22 Haziran’a çekildiğini anımsattı.
“Hükümetin 1 temmuz kararı doğru değildir”
“Pandemi hastanesi olmayan, yeterli test kiti ve yoğun bakım ünitesi olmayan, sağlık örgütlerinin bu konuda ‘aman dikkat’ dediği bir dönemde bunun doğru olmadığını açık ve net olarak söylüyorum” diye konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı, temennisinin süreç içinde Türkiye’deki vaka rakamlarının giderek aşağıya düşerek sıfırlanması olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye ile sağlık verileri ve önlemler ışığında doğru zamanda yapılacak açılımın kuşkusuz KKTC’ye her yönden çok ciddi katkılar yapacağını belirtti.
2015-2020 değerlendirmesi
Cumhurbaşkanı Akıncı, 5 yıllık ilk cumhurbaşkanlığı görev süresini Kıbrıs sorununun çözüm çabaları açısından “Zor bir 5 yıl oldu. Yoğun çabalarla geçen zamanımızın daha fazlasını Kıbrıs sorununun aldığı bir süreç. Zaman zaman Kıbrıs Rum liderle haftada 3 kez bir araya geldiğimiz, 60 yılın ardından ilk kez garantörlerin de dahil olduğu 5’li görüşmenin gerçekleştiği zor, yoğun, yorucu ekip çalışması ile yürütülen bir süreçti” şeklinde değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, 2015’te başlayan sürecin Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarının gözetildiği, mümkün olan ve bir Türk tezi olan federasyon hedefiyle çok ayrıntılı çabalar ve uzlaşıların sağlandığı bir dönem olduğuna işaret ederek, siyasi irade eksikliği yüzünden sonuca ulaşılamadığını belirtti. “Niyet ve irade varsa Kıbrıs sorunu bugün de çözülebilir,” diye konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı, siyasi irade ve kararlılık gösterilememiş olması nedeniyle çözümün kıyısından dönüldüğünü söyledi.
“Kendi kimliğimiz ve kişiliğimizle federal bir çözüm çerçevesinde ab içinde yaşamayı öneriyorum”
Kıbrıs sorununa çözüm bulunamamasının Türkiye ile ilhaka götürebileceği yönündeki görüşlere ilişkin değerlendirmesi sorulan Cumhurbaşkanı Akıncı şunları kaydetti:
“İşin gerçeği şu: Kıbrıs’ta dünyanın da kabul edebileceği, BM’nin yıllardır gündeminde olan ve Türkiye’nin de yıllarca resmi tezi olan, Sayın Rauf Denktaş’ın, Sayın Talat’ın, Sayın Eroğlu’nun ve benim masada savunduğumuz; Eroğlu’nun imzasını taşıyan 11 Şubat 2014 belgesi ile KKTC Kuruluş Bildirgesi’nde ‘federal çözüme açığız’ diyen bir temelden bahsediyoruz. Eğer siz önünüzde olan ve BM’nin de desteğini alabileceğiniz süreçten çıkarsanız, daha iyi ve dünyaya anlatıp kabul ettirebileceğiniz bir seçeneğiniz olması lazım. Ortada böyle bir seçenek yoktur” dedi.
“Yol belli”
Berlin görüşmesinde hangi yoldan yürüneceği yönünde taşların yeniden yerine oturduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, Berlin’de sürecin yeniden rayına konulmasının nedeninin BM zemininden ayrılmama konusundaki kararlılığı olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Akıncı, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz dünyadan tanınma isterken, Türkiye takımları ile maç bile yapamadığımızı görmezden gelemeyiz. Federal çözüm olmazsa nereye gideceğiz? Biri bizi tanımıyor, Türkiye tanıyor ama tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremiyor. Kıbrıs Rum tarafını tanımıyor ama tanımamanın gereklerini tam olarak yerine getiremiyor. Dünyanın bizi tanımadığı şartlarda bizim Türkiye’ye olan bağımlılığımız adım adım artmayacak mı? Bunun adına resmen ilhak demeyebilirsiniz. Ekonomik bağımlılığımız giderek daha da artmayacak mı? Nüfus yapımız değişmeyecek mi? Bu süreç adını koymasak da bizi AİHM’nin de adını koyduğu gibi bir alt yönetim olarak yaşamaya itmeyecek mi? Sadece Cumhurbaşkanı olarak değil bir birey olarak da benim gönlüm buna razı değil. Kendi kimliğimiz ve kişiliğimizle federal bir çözümde eşit siyasi haklara sahip, AB içinde yaşamayı öneriyorum. Bunun daha doğru ve tutarlı olduğunu düşünüyorum.”
“Çözüm yolu Berlin açıklaması ile netleşti”
Cumhurbaşkanı Akıncı pandemi sürecinin Kıbrıs’ta iki toplumun birbirine muhtaç olduğunu somut olarak bir kez daha gösterdiğine işaret ederek iki toplumun bu adada barış ve huzur içinde yaşamanın yolunu bulması gerektiğini vurguladı.
Kıbrıs sorununun, siyasi irade gösterilerek çözülmesi gerektiğini, bunun yolunun Berlin açıklaması ile yeniden açıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Akıncı, “Halk yetkimi yenilerse, önümüzdeki dönemde, pandemi sürecinin dünya genelindeki seyrine göre, Kıbrıs sorunu dünyanın da gündemine gelecek. O gün geldiğinde elde bir Berlin rehberi var. Oradan ilerleyip sonuç alıcı bir irade ve kararlılıkla çözüm sağlamak lazımdır” şeklinde konuştu.
“Cumhurbaşkanlığı parti başkanlığına uygun bir makam değildir”
Cumhurbaşkanı Akıncı, geçmiş 5 yılda hükümetler tarafından yapılan bazı atamalarda Cumhurbaşkanlığının bir sigorta görevi üstlendiğini söyledi. Genellikle hükümetlere atamalarında yardımcı olduğunu, ancak sorunlu gördüğü bazı atamaları onaylamadığını belirterek, “Cumhurbaşkanlığı, parti başkanlığına uygun bir makam değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, “Cumhurbaşkanlığının yetkilerinin bağımsız ve tarafsız olarak kullanılacak bir makam olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bunu hakkıyla yerine getirdiğime inanıyorum. Bu makamda bağımsız ve tarafsız biri olmasaydı Ombudsman mevkiine değerli bir yargıç olan Emine Dizdarlı atanabilir miydi? Görevinde başarıyla hizmet veren Kamil Kayral’ın görev süresi uzatılabilir miydi? Prof. Dr. Akıle Büke değerli bir akademisyen olarak YÖDAK Başkanlığı’na getirilebilir miydi?” diye sordu.
İkinci Dönem
İkinci döneme ilişkin bir soruya karşılık Cumhurbaşkanı Akıncı şu cevabı verdi:
“İşin özü şudur: Önümüzdeki 5 yılda yapılacakların rotası farklı olmayacak Halkımız bize 5 yılda yaptıklarımız nedeniyle güven duydu. Yapılan araştırmalarda Cumhurbaşkanına güven endeksinin siyasiler içinde istikrarlı bir şekilde en yüksek noktada olduğunu herkes biliyor. Halk, gerçekleri söyleyen, kendileri için çalışan birini gördüğü için güven duyuyor. Halkımız yetkiyi yenilerse halkla birlikte yolumuza devam edeceğiz. Türkiye ile iyi ilişkiler için de, Kıbrıs Türk halkının özgün kimliği, varlığı ve kişiliği ile kendi ayakları üzerinde durması, kendi kendini yönetme niteliğine ulaşması ana hedef olmalıdır. Ben Türkiye ile ilişkilere bu felsefe ile bakarım ve Türkiye’yi bir kardeş ve dost olarak görürüm. Kıbrıs’ın sadece kuzeyinin değil güneyi ile birlikte tüm Kıbrıs’ın Türkiye için dost bir coğrafya olmasını isterim.”
Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs sorununun ana mesele olmaya devam edeceğini belirterek, “Ancak “biz bütün sorunlarımız, Kıbrıs sorunu bitsin de hallolacak rehavetine asla kapılmamalıyız. Kıbrıs sorununun çözümü için çaba harcarken, diğer sorunları da çözmek için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz” şeklinde konuştu.
Eski cumhurbaşkanlarının eleştirileri
“Eski Cumhurbaşkanlarının size yönelik eleştirileri var. Bu sizce normal mi?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Akıncı şunları kaydetti:
“Soru şudur: Halkımla bir sorunum oldu mu? Benim halkımla çok iyi bir diyaloğum var, hangi partiden olursa olsun. Her yerde bu sıcak ilgiyi görüyorum. Neden bunlar böyle oluyor? Neden özellikle seçim dönemi yaklaşınca böyle oldu? Sayın Talat’a cevap vermek istemiyorum çünkü halk ona cevabını veriyor. Sayın Eroğlu eleştirilerini Kıbrıs sorunu ile ilgili yapıyor genellikle. Halk düşünce ve vizyonunu onaylasa onu seçerdi.”
“Çirkin ithamlarla karşılaştım”
Cumhurbaşkanı Akıncı kendisine yönelik bazı ithamların bir kısmının sadece sert değil, aynı zamanda çirkin de olduğuna dikkat çekerek, “Bu dönemde hak edilmemiş ithamlarla karşılaştım. Eğer bugüne kadar benim tavrım ve söylemlerime bakarsanız, inanmadığım bir şey söylemedim. Savaşa karşı barışı ve diplomasiyi savunan bir insanım; her yerde bunu isterim” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Akıncı sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim Kıbrıs Türk halkı olarak Türkiye’ye sevgiden başka verecek bir şeyimiz olamaz. Bizim toplumumuzdan ancak Türkiye’nin iyiliğini isteyen insanlar çıkar. Ben sorunların diplomasiyle çözülmesini tercih ederken, başkaları farklı bir şey tercih edebilir. Zaman ve gelişmeler kendini gösterir ve nihayetinde diplomasi devreye girer, sonuç da verir.”
Cumhurbaşkanı Akıncı, kimsenin Kıbrıs Türk halkının seçilmiş liderine hakaret etmeye hakkı olmadığına vurgu yaparak şöyle devam etti:
“O yüzden tüm hakaretleri sahiplerine iade ettim. Bu halk bunu kabul etmez. Halktan yetki alan insanların hiçbiri şamar oğlanı değildir. Nasıl ki Kıbrıs Rum tarafı ile eşitlikçi ilişki istiyoruz, Türkiye Cumhuriyeti makamları ile de aynı şeyi isteriz. Bu talebi kimse yadırgamasın. Siyasetçinin güveneceği en önemli kaynak halkın vicdanıdır. Bütün bu yapılanların halkın vicdanında yansıması ne oldu? Bunu herkesin iyi değerlendirmesi gerekir.”
“Başbakan haddini bilecek”
Güney’den getirilen ilaçlar konusundaki soruya karşılık Cumhurbaşkanı Akıncı, bu ilaçları İki Toplumlu Sağlık Teknik Komitesi’nin istediğini ve bu komitede Sağlık Bakanlığı’nın elemanlarının da yer aldığını ve teslim alanın ise Sağlık Bakanlığı Müdürü olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Akıncı şunları ekledi:
“Başbakan haddini bilecek. Bu halkın sağlığı için tıbbi malzeme getirilmesine soruşturma başlatacak, polise telefon açacak ve bu makamı itibarsızlaştırmaya çalışacak. Yaptığım açıklama, o tavra verilebilecek en hafif cevaptı.”
Soruya karşılık Cumhurbaşkanı Akıncı, seçimlerin erkene alınabileceği düşüncesini 19 Nisan’da ve 29 Nisan’da, iki kez “jet krizi” öncesi seslendirdiğini anımsatarak sözlerine şöyle devam etti:
“Görevi benim yürütmem dışında hukuken başka bir formül de yok. Bunu halkımızın iyi anlaması gerekiyor. Meclis Başkanı vekalet edebilirdi diye düşünebilirler ama Cumhurbaşkanına Meclis Başkanının vekalet edebilmesi için iki ihtimal var. Cumhurbaşkanı ya istifa eder ya vefat eder ve o zaman da 45 günde seçim olur. Hukukçuların yorumu budur. Hukukçular, makam boşalmadığı için vekalet durumu ortaya çıkmadı diyor. Konu mahkemededir, mahkemenin vereceği karara herkes saygı gösterecek.”
Cumhurbaşkanı Akıncı halkın yetkisini yenilemediği sürece makamda rahat olunamayacağını dile getirdi ve “Bu dönemi sağlık yönünden müsait bir dönem olarak gördüm, hükümetin sıkıntıları nedeniyle değil. Zaten görebildiğim kadarıyla maalesef hükümetin sıkıntıları da zaten bitmeyecek” dedi.
Programın sonunda bakan atama krizi ile ilgili olarak sorulan soruya Cumhurbaşkanı Akıncı olayın gelişimini belge göstererek izah etti.