Ezilen halkların barışını savunmak yüzyıllardır suç sayılıyor…
Yüzyıllardır savaşmak istemeyenler, savaşlara, işgallere karşı olanlar zindanlara atılıyor…
Hatta acımasızca katlediliyorlar…
Derviş Ali Kavazoğlu, Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Ahmet Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet TMT tarafından neden katledildiler?
Bu ülkede hak ve adalet için mücadele eden, ezilenlerin barışını, eşitliği, demokrasiyi savunan yüzlerce insan neden işsiz kaldı, neden göç etmek zorunda kaldı?
Bütün bu olanlar eskide mi kaldı?
Afrika Gazetesi neden taşlandı?
İçindeki gazeteciler neden öldürülmek istendi?
Vicdani retçiler savaşmak istemediği için, işgallere karşı olduğu için yargılanmıyor mu?
Bundan dolayı bizler hapishanelere atılmadık mı?
Bundan dolayı dostlarımız, 19 Temmuz olaylarında dövülmedi mi?
Göz altına alınmadı mı?
Devlet daireleri partili insanlarla dolu değil mi?
Kaç tanesi hakkıyla ekmek parasını kazanmaktadır?
Sorarım size kaç kişi bu devlet dediğiniz yapının içinde hakkıyla işe girmiştir…
Paranız yoksa özel hastanelere gidip tedavi olabilir misiniz?
Parası olmayanların tedavi olmaya hakkı yok mu?
Bu mudur demokrasi?
1980 darbesinden sonra kurulan KKTC’deki demokrasi anlayışı budur…
Darbe ile kurulan hangi devlet demokratik olmuştur?
Amerika Irak’ı, Afganistan’ı nasıl işgal edip, oralara demokrasi ve barışı getireceğini söyleyip, binlerce insanı katledip, göç etmeye zorlamışsa…
1974’te Türkiye Cumhuriyet’i aynı şeyi yapmıştır…
2019’da Suriye’de de aynı şeyi yapmaktadır…
Bir ülkenin toprakları başka bir ülke tarafından gerek siyasi gerekse askeri anlamda müdahaleye uğruyorsa bunun adı işgaldir…
İster bu devlet sosyalist olsun…
İster kapitalist…
“İşgale işgal!!!” derler…
“Barışa Barış!!!” derler…
O yüzden bu ülkede demokrasi vardır, Kıbrıslıtürkler birbirine saygılıdır, hoş görülüdür yalanını artık söylemekten vaz geçin…
Sayın Akıncı ve ülkedeki demokratlar bu ülkenin nasıl bir ülke olduğunu iyi bilirler…
Bu ülkenin tarihindeki siyasi cinayetleri unutmasınlar…
O yüzden Sayın Akıncı barışı savunmak her zaman suçtu. Tarihin içinde bunu savunanlar çok bedel ödediler. Bunu sizde çok iyi biliyorsunuz…
* * *
Sayın Akıncı’nın Kürt ve Türk halkları için yaptığı barış çağrısını, ideolojik olarak aynı fikirde olmamamıza rağmen…
Dünya görüşlerimiz aynı olmasa da sonuna kadar savunmak gerekmektedir…
Ben sayın Akıncı’ya oy vermedim…
Bu köşede defalarca onu eleştirdim…
Ona çeşitli çağrılarda bulundum…
Buna rağmen ortaya koyduğu söylem, her ne kadar benim düşüncelerimle örtüşmese de değerli ve önemli olduğunu düşünüyorum…
Sayın Akıncı’yı KKTC Cumhurbaşkanı olduğu için değil…
Bilmem kaç kişiyi temsil ettiği için değil…
Benim için barış çağrısı yaptığı ve bunun sonucunda saldırılara uğradığı için savunmak önemlidir…
Buradaki mesele Akıncı’yı savunmak değil, buradaki asıl mesele barışı savunmaktır…
Barış’ı savunan insanların faşizm tarafından susturulmaya çalışılmasıdır…
Bu rejimi savunan, bu rejimi değiştirmek için hiçbir şey yapmayan hiç kimse beni temsil edemez…
Akıncı mı Kıbrıslıtürkleri temsil ediyor, UBP mi Kıbrıslıtürkleri temsil ediyor?
Bu çok sorunlu bir tartışmadır…
Temsili demokrasi sorunludur…
O yüzden temsiliyet üzerinden bir tartışmaya girmek, temsili demokrasiyi savunur noktaya getirecektir bizi…
“Kimlik insanın hapishanesidir”…
Varlık, etnik kimliklerin içine sıkıştırılamayacak kadar derin bir mevzudur…
O yüzden bugün var olan savaş Türklerin ve Kürtlerin ötesindedir…
Ölen yoksullardır…
Ölen insanlardır…
Bu sadece bir insanlık krizi değil, varlık krizidir de aynı zamanda…
Bizim içinde olduğumuz kültür, inandığımız din; bir canlı olarak insanın esaretidir…
Milliyet, insanın sınırıdır…
İnsanın özgürleşebilmesi için bütün kimliklerinden sıyrılması gerekmektedir…
Devlet dediğiniz sınıfsal ve totaliter yapı, kaynağını buradan almaktadır…
O yüzden tür fetişizmi yapmadan bütün ezilen canlıların yaşama hakkını savunarak söylemlerimizi ortaya koymalıyız…
* * *
Başta Erdoğan ve AKP’nin kurmayları, ulusalcılar Sayın Akıncı’ya ağza alınmayacak hakaretlerde bulunmuştur…
Buradaki şöven güruh, Türkiye’den aldıkları “gazla” Akıncı’ya saldırmak için sıraya geçmişlerdi…
Ey Efendiler…
Erdoğan, Denktaş’ı bu ülkede yemeye çalıştığında neredeydiniz?
İrsen Küçük’ün maaşını sorduğunda neredeydiniz?
Açık ve net söylüyorum…
Siz Ankara karşısında dik duramayacak kadar korkaksınız…
Erdoğan bu ülkede Denktaş’ı yedi…
Sizde ağzınız açık sadece baktınız…
Ankara sadece Denktaş’ı mı yedi?
Denktaş’ın karşısında Dr. Küçük’ü de yedi…
Siz Ankara karşısında yine dik duramadınız…
Sizler o kadar bir iki yüzlüsünüz ki, sabah akşam Türk milliyetçiliği yaparken…
İş yerlerinizde Türkiyeli emekçileri çalıştırmak istemezsiniz…
Onların sosyal sigortasını yatırmazsınız…
Onları kaçak çalıştırmaktan rahatsız olmazsınız…
Gece meyhaneye gider, öğlen namaz kılarsınız…
* * *
Kendine solcu diyen demokrat diyen ey insanlar…
Nasıl olurda bu savaşa bu işgale karşı çıkmazsınız?
Erdoğan rejimi bitme noktasına geldi…
Artık manevra yapacak gücü kalmadı…
Atacak son adımı kaldı…
O da Suriye’ye saldırmaktır…
Buna rağmen CTP ve TDPli arkadaşlarım nasıl olurda mecliste faşizme sığınmaya çalışırsınız…
Oradaki milletvekillerin hepsine de yazıklar olsun…
Barışı savunmak, işgallere karşı çıkmak var olmanın gereğidir…
Bu yazı ilk olarak 17 Ekim tarihli Afrika gazetesinde yayınlandı.