Şimdi size çok uzak geliyor değil mi bu yaşananlar?
Sahillere vuran cesetler,
Bir kaç devletin çıkarı için Akdeniz’e teslim edilen hayatlar,
Çadırlarda, sokaklarda, parklarda yaşayan insanlar,
Hepsi size çok uzak geliyor değil mi?
Oysa ne çabuk unuttunuz 40-50 yıl önce yaşananları.
Öldürülen çocukları.
Tecavüz edilen kadınları.
Evleri yakılan, yıkılan insanları.
Aynı şehirde bir mahalleden bir mahalleye sürülen insanları.
Dağlardan kaçmaya çalışan, hayatı boyunca kazandığını canını kurtarmak için harcayanları.
Aylarca, yıllarca çadırlarda yaşayan insanları.
Katliamları.
Çukurları.
Barbarlıkları.
Hepsini unuttunuz değil mi?
Bu ada üzerinde yaşayan insanların defalarca göçmen olduğunu,
41 yıldır insanlarımızın göçmen hayatı yaşadığını,
Yaşadığımız toprakların, üzerine bastığımız her karışın altında cesetler olduğunu,
Kimimizin kaçırıldığını, kimimizin kalleş bir kurşuna kurban gittiğini,
Çocukların oyuncaklarını bile alamadan yaşadıkları yerden koparıldığını,
Unutmadınız ama hatırlamak işinize gelmiyor.
***
Bugün hepimiz Bodrum sahiline ceseti vuran 3 yaşındaki Aylan için yas tutuyoruz.
2 gündür aklımızdan o fotoğraf karesini çıkaramıyoruz.
İnsanız, vicdanımız sızlıyor, sızlamalı.
Fakat Aylan’ın ceseti neden sahile vurdu diye hiç düşünüyor muyuz?
Aylan’ın o küçücük bedenini Akdeniz’in dalgalarına teslim edenin ne olduğunu anlamak istiyor muyuz?
Aylan’ı Akdeniz dalgalarına teslime eden sömürge politikalarıdır.
Ulus devlettir.
Milliyetçiliktir.
Bayraklardır.
Din ve mezhep savaşlarıdır.
Toprağı, devleti, parayı insandan daha değerli gören anlayıştır.
Aylan’ı bu dünyada çaresiz, yapayalnız ve öksüz bırakan kendisine medeniyet diyen fakat halen uluslar ötesine geçememiş hastalıktır.
Onun küçücük bedenini dahi başka bir ulustan, başka bir dinden olduğu için kabul edemeyen medeni değil gerici düşüncedir.
***
Şimdi size çok uzak geliyor değil mi bu söylediklerim?
O yüzden halen Kıbrıs’ta etnik kimliklerin kuklalığında sömürgecilerin paylaşım kavgası devam ediyor!
Evet savaşta değiliz ama barışta da değiliz.
Ateşkes koşullarında yaşıyoruz.
Adamızın etrafı “doğal zenginlik” denen ve insanlığa karşı kullanılan havzalarla dolu.
Barbaros Hayrettin Paşa Limasol Limanı’nda kahve içenleri selamlayalı henüz sayılı günler oldu.
Dün verdiği selamın yerine yarın selam verdiklerini katletmek için gelmeyeceğini kim garanti edebilir?
Kıbrıs’ta 41 yıldır sömürgeciler tarafından uygulanan ateşkes koşullarının bir sabah yeniden savaş koşullarına çevrilmeyeceğinin güvencesini kim verebilir?
Siz,
Yabancı ülkelere Kıbrıs’a askeri müdahele hakkı vermek için tellallık yapan sözüm ona ilericiler,
Aylan’a ağıtlar yakarken bütün bunları hiç düşündünüz mü?
“Kıbrıs’ta Barış Engellenemez” deyip bir cümle sonra “ama bizim güvenliğe, garantöre ihtiyacımız” var diyenler,
Aylan’ın katillerini bu ada üzerinde hak sahibi yapmaya devam etmek isteyenler,
Sizler,
Alınız başınızı iki elinizin arasına ve yeniden düşünün.
Aylan’a ağıt yakmayın.
Siz kendinize yanın!