Afrika Gazetesi’nin logosu üzerinden başlayan “ırkçılık” tartışmaları sürüyor. Bu kapsamda, dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş tarafından açılan davaların ardından 15 Aralık 2001’de Avrupa Gazetesi’nden Afrika Gazetesi’ne dönüşen gazetenin, 20 Aralık 2001 tarihli sayısında yayımladığı “Afrika’dan mektup” adlı köşede, gazetenin dönüşümüyle ilgili verilen gerekçeyi, yorumsuz olarak okurlarımızın bilgisine getiriyoruz.
Maymunun Ruhu
Sevgili okurlar,
Lefkoşa Kaza Mahkemesi’ndeki dünkü dava bir şey değiştirmedi.
Böylelikle “Avrupa”nın yeniden yayınını sürdürmesi mümkün değil.
Biliyorsunuz…
Denktaş alacaklarına karşılık “Avrupa”nın satış gelirine el koydu.
Ayrıca gazetenin nesi varsa alıp götürdü.
Dünkü mahkemede Denktaş’a borcumuzu taksitle ödemeyi önerecektik.
Ancak Kıdemli Yargıç Narin Şefik bizi odasında uyardı.
Yasalarımıza göre, şirketler taksitlendirilemezmiş…
Ancak şahıslar taksitlendirilirmiş…
***
Duruşma salonunda yeminli şahadet veren Yay-Sat dağıtım şirketi sorumlusu Eriz Giritli’ye yargıç sordu.
-“Avrupa’nın sizde birikmiş ne kadar parası var?
– 2 milyar 224 milyon, dedi tanık.
İşte Denktaş’ın cebine gidecek para bu…
Bir de “Avrupa”dan aldığı eşyalar…
Şener Levent, el koyma ve haciz emirlerinin kalkması halinde şirketin çalışabileceğini, böylelikle Denktaş’a bütün parasının ödenebileceğini söyledi. Bu yapılmadığı takdirde, asıl amacın alacağı tahsil etmek değil, “Avrupa”yı kapatmak olarak algılanabileceğini belirtti. “Bu durumda niyet üzüm yemek değil, bağcıyı dövme olur” dedi.
Ancak bunlar bir şeyi değiştirmedi.
***
Şimdi “Afrika”ya devam…
Daha önce bize,
-Neden Avrupa, diye sorulmuştu.
Şimdi ise,
-Neden Afrika, diye sorulmakta…
Yanıtı basit…
Biz hala Afrika’dayız da ondan!
Avrupa’ya diye yola çıktık, ancak yolumuzu kestiler.
Avrupa’ya gidemezsiniz, dediler.
Neden gidemezmişiz?
Orası çok kötüymüş…
Bize göre değilmiş…
Ne insanları, ne yasaları…
Bir canavarmış Avrupa…
Havucu insana batarmış…
Sonunda baktık ki, çevremizdekiler de hep Afrika’dan yana..
Kanunları cangıl kanunları…
Kimse öyle hukuka mukuka gelmez…
Yakaladığı avın başına bir yamyam gibi çöreklenmekten herkes memnun…
Durumu kavradık.
Titredik ve kendimize döndük.
En azından dünyadaki yerimizi kavradık.
Meğer çamaşır makinesi ve bilgisayar kullanmak, Mersedes araba sürmek, kat giyinip kıravat takmak değiştirmemişti bizi…
Bir o maymuncuğa baktık, bir de kendimize…
Ruhumuz demek hiç değişmemişti.
Anladık ki biz de Afrikalıyız!
***
Afrikalılarla aramızda önemli bir fark yok…
Onlar kabile reisi diyorlar…
Biz cumhurbaşkanı…
Biz anayasa diyoruz…
Onlar orman kanunları…
Gerisini de siz ekleyin…