Aşk Grevi; Çatalköy Belediye Tiyatro Su ve Girne Belediyesi Tiyatro Stüdyosu’nun ortaklaşa hazırlamış olduğu, tiyatro ve barış kültürü dahil birçok kültürü içinde barındıran muazzam bir oyun!
Bazı oyunları iki kere izlemek gerek diye düşünürüm hep. Birincisi oyunu yakalamak, ikincisi ise daha net algılayabilmek için. Aşk Grevi de böyle bir oyun. İlk izleyişte belki de benim gibi bazı replikleri, hareketleri kaçıracaksınız fakat ikincide, kaçırdığınız ne varsa yakalayacaksınız. Olur da ikinci kez izleme şansım olamaz diye düşüncelerimi pay etmek istedim sizlerle..
Perdeler açıldığı zaman kalabalık bir çarşı meydanı seriliyor gözlerimizin önüne, kulaklarımızda “hazır mısınız” dedirtecek bir müzik
ve başlıyorr!!
***
Başlıyor da; bir kavga çıkıyor, herkesin birbirinin boğazını sıktığı bir kavga. Kim neden çıkarmış ya da kimler.. kaçırdım!
Tam da bu sırada Anlatıcı beliriyor karşımızda ve af diliyor kavga için. Ardından öyle şeyler anlatıyor ki oyun başlamadan düşündürmeye başlıyor seyircileri/bizleri.
“Peki ilk kavga ne zaman çıktı, ilk insanlar neden kavga etti” diye de soruyor/sorguluyor. Bunu yaparken de bizleri ilk çağlara, ilk insanlara, götürüyor. Bir ağacın meyvesi için çıkan kavgalara, kadın uğruna çıkan kavgalara, ilk kavgalara. Ama ben yine kaçırdım; ilk kavga nasıl çıktı?!
O ilk/el insanları izliyoruz hem gülerek hem merak ederek..
Ve daha sonra o ilk insanların daha karmaşık, karışık hatta komik ilişki kurdukları döneme taşınıyoruz;
“napan, napayım, napacan, daha napan” derken “ma naparsınız” diye sesini yükseltip konuşmalarını bölüyor, iletişimlerine son veriyor Anlatıcı ve seyirciyi, başka bir sahneye bağlıyor:
Oynayan insan beliriyor sahnede!
***
İnsanlığı,insanları, insanların düşüncelerini evre evre bize gösteren bir oyun Aşk Grevi!
Bir toprak parçasını sahipsiz görüp sahiplenen farklı farklı kültürlerdeki insanları, öyle güzel bir araya getirmiş ki oyun; hem müzikleri hem şiveleri ile çeşit çeşit insan modelini yeniden tanıştırıyor biz seyircilere.
Kültürler her ne kadar başka başka olsa da aynı olan ne biliyor musunuz? Ego! Ben egomuz, benlik egomuz. “Önce ben!” deme kültürümüz. “Önce bana!” düşüncemiz aynı.
Derken; Kıbrıs kültüründen, halk danslarımızdan bir bölüm alkışlarla, müziklerle, coşkuyla sahneyi dolduruyor. Fakat daha folklor tamamlanmadan kavga çıkıyor yine. Saç baş birbirine giriyor dans ekibi.
***
İlk/el insanlardan günümüz insanlarına uzanan bu evrelerde her olayın sonu kavga ile bitiyor. Peki hep kavga ile mi bitecek bu oyunun her sahnesi?
Günümüzden verilen sahipsiz görünen toprak parçasını sahiplenme örneğinde, farklı kültürlerdeki üç insan modeli de, tarlanın etrafını kendine göre sınırlandırıyordu “ben’im” diyerek. “Benim olduğu belli olsun” düşüncesi ile. Farklı farklı şarkılarla beliren bu apayrı insan modellerinde aynı olan şey; duygular ve düşünceler elbette ki. Yine de bölüşemiyorlar tarlayı, toprağı; “bana” düşüncelerinden dolayı. Tıpkı günümüzde de olduğu gibi.
Kavga toprak yüzünden bu defa da!
Kavga.. Kavga.. Kavga..
Sonu?
Ağıt!!
“Toprak toprak al sana toprak!”
Kadınlar, kavgaların savaşların doğruduğu sonuçlardan dolayı hep ağıt yakan, yaş döken oldu/oluyor.
Sahnede ağıt yakan kadınlar kendi aralarında konuşurken, eskiden toprak savaşlarını kadınların bitirdiğinden söz ediyorlar. Nasıl mı? Oyun oynayarak, yani oyun içinde oyun.
Ağıtlardan dolayı gözlerinizdeki tebessüm yaşa dönüşmeden Anlatıcı yeniden bölüyor sahneyi. Bölüyor fakat acı ve gözyaşı olmadan da olmayacağını vurguluyor elbette. Ve tabiki de olmaz. Olur mu? Olmaz. Yine de verdikleri sözü tutuyorlar ve tebessüm ettirmeye devam ediyorlar.
***
Bu sefer Antik Yunan’a gidiyoruz!
Ana Tanrıça Tapınağı’na!
Bir anda sahnedeki dekor yerini eşsiz bir dekora bırakıyor. “Wauv” dedirtecek bir hızla. Sadece dekora değil bu “wauv! “
Wauv; oyunun konusuna, mesajlarına, oyunculardaki yüksek performansa, birçok kültürün oyun içerisinde uyumlu birleşimine, oyuncu kostümlerine..
Her ayrıntının derinden düşünüldüğü, görsel ve işitsel olarak doygun bir oyun Aşk Grevi!
***
Tapınağa dönecek olursak; “nerdedir bu kadın milleti” diyerek kadınları, tanrıçaları bir araya getiren bir tanrıça var sahnede.
Tanrıçalar toplanırken “herkese gırgınım, gızgınım” diyerek geliyor Doğu Tanrıçası sahneye.
Ah Tanrıçalar, öyle güzel girişleri var ki sahneye, oyuna, düşüncelerimize.. Gerek şiveleri, gerek vurguları, vuruşları, hareketleri, ince esprileri ve tabiki de yöresel/bölgesel oyunları, kültürlerindeki oyunları ile mükemmel bir sahne daha gözlerimize sunulan.
***
Büyük bir keyifle izlenmeye devam ederken oyun; savaşa son vermek için erkeklere oyun oynama düşüncesi; sizleri oyuna daha çok sürüklemeye başlıyor.
Savaşa son vermek amacı ile erkeklerine bir oyun oynamaya karar veriyorlar: Aşk Grevi!
Evet aşk grevi; erkek egemenliğine son verip, onları savaşlardan vazgeçirebilmek adına aşk grevi ilan etmeyi ortaya sunuyor Ana Tanrıça.
Savaşlara son verene kadar, erkekleriyle aynı yatağı paylaşmama fikrine sıcak bakmayıp önce karşı çıkıyor diğer tanrıçalar fakat anlıyorlar ki bu gereksiz kavgaları bitirebilmek için şanslarını denemeleri gerekir ve yemin töreni ardından başlıyor aşk grevi!
Doğuda kızgın, Batıda soğuk bir savaş vardır bu gerçek.
Kadınların bir gücü de üretimden geliyor bu da gerçek.
Savaş bitene kadar erkeklerini yataklarına almayacakları da bir gerçek ki; gerçekte de bu greve gidilse böylesi güzel bir amaç uğruna nasıl olurdu acaba!?!
***
Sağa dönüyoruz sola dönüyoruz ve öğreniyoruz ki savaşkes ilan edilmiş.
Erkekler, özlem duydukları kadınlarına kavuşabilmek için düşüyorlar yollara.
Lâkin;
Her-şey-barış-için! diyedir ki erkeklerini, duygularını durduruyorlar kadınlar.
Erkekler bu duruma pür ateş!
Çünkü kadınlar olağan hal ilan etmiş kendi bölgelerinde savaş bitene kadar.
Bu bölgeye girmek yasak! GIŞT!
Gışt yani Gadınlar Işk Şeyi yapmama Teşkilatı! Seyirci ile gücüne güç katan bir teşkilat.
***
Peki erkekler ne yapacak?
Zeus’u arıyorlar, planlar yapıyorlar..
Zeus’a göre isyan, kadınlara göre özgürlük!
ve özgürlük anıtı beliriyor sahnede, yeniden dekorun eşsizliğine toplanıyor dikkatler ve Zeus’a.
Erkekler yeniden yönetimi ele almak istese de kadınların mesajı açık bir şekilde ortada aslında; savaşma seviş!
Kocaman bir barış mozaiği yapmak isteyen kadınlar, erkekleri esir alıp yargılamaya başlıyor; sahip oldukları servetlerini nasıl elde ettikleri konusunda. Kimi mercimek satmış, mercimeği fırına vermiş, kimi sünnet olan oğlu için takılan takıları, bendoliraları bozdurmuş falan ama milletvekilleri ile işbirliği içinde kazandıklarını söylemiyorlar(!)
***
Ah bu grev!
Ah bu oyun!
Bebeklikten yetişkinliğe gidermiş gibi gidiyor adım adım, insanın her halini göstererek.
***
Kadınlar egemenliği ele alıp işveren olunca greve gitme sırası erkeklere geliyor bu sefer de.
Erkekler, kadınları esir alıyor bir heykel oyunuyla. Fakat kadınlar teslim olmuyor. Ne sözlerinden dönüyorlar ne de amaçlarından.
***
1-2-ü ü rü üü..
1-2- deseler de 3 diyemiyorlar kadınlarını öldürmek için.
“Karıları kocalarına düşüren düzen” kazanamıyor oyunda!
***
“Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi.”
“Mal da yalan mülk de yalan.”
“Bu topraklar hepimizin.”
diye üç nokta ile son bulurken oyun, son bulduğu yerde büyük harflerle başlıyor sonraki kelime; Aşk.
Ve aşk neler doğurmaz ki; barış dahil.
***
Savaş Aykılıç’ın tiyatro tarihinin ilk savaş karşıtı oyunundan esinlenip birçok kültürü düşünerek harmanlayıp yazdığı, T. Murat Demirbaş’ın başarıyla yönettiği, oyuncuların başarısı yüksek performansla sunduğu oyuna eklenen diğer bir kültür de Kıbrıs kültürü oldu.
Finalde tüm oyuncuların barış şarkısı eşliğinde sundukları koreografi, yağmur sonrası gökkuşağı gibi oyuna renk katan başka bir sahne oldu.
***
Acılarla mayalansa da sevinçlerimiz
Aşk her daim..
Aşk hep..
Var olan. Var eden.
NOT :
Oyunun Turnesi :
26 Kasım 2016 Cumartesi saat: 20:00 Güzelyurt AKM
3 Aralık 2016 Cumartesi saat: 20:00 Mağusa KÜKOM
6 Aralık 2016 Salı Lefkoşa saat: 20:00 YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ AKKM